Çok geceler geçirdim kimsesiz başıma. Çok sevdiğim yağmurun altında ısnlanmak istemediğim geceler oldu benim. Yağmur yağdığında giyecek tek bir kıyafetim olsa da yağmurda ıslatıp ıslak giymeye razıydım ben. Yağmur yağdığında gözyaşlarımı gizliden gizliye akıtıp toprağa karıştırıyordum. Gizli ağlardım seninleyken de sensizleyken de. Yanında ağladım
Kendimi bu naif ve insani bir şekilde ölmüş âlimin anısını saklayan bu mükemmel yaşlı kadınla kıyaslayınca biraz utandım, çünkü cahil bir kadın olsa da bir kitabı hatıra olarak en azından saklamıştı oysa eğitimli ve bir yazar olan ben. Buchmendel'i yıllardır hatırlamıyordum. Hiç değilse vefat ettikten sonra bir insanı unutmamak adına sadece kitap hazırlamam ve böylece tüm o yaşamların değiştirilemez kaderine geçiciliğine ve unutulup gitmeye karşı kendimi savunmam gerektiğini bilmem gerekirdi..
Çok uzunca düşündüm, bu kitabın bende uyandırdığı o kocaman hisleri, her cümlesinde duyduğum o melankolik hazzı, ard arda iki kez okuyuşumun ikisindede kapıldığım o tarifiz duyguları nasıl tarif edebilirim? Sonuç olarak edemeyeceğime karar verdim.
Genç kızların kimseye açmadıkları düşüncelerini, yine düşüncelerini kimseye açamayan bir genç kız anlatımıyla okumanın benzeri bulunmayan bir deneyim olduğunu düşünüyorum. Daha önce okuduğum iki kitabıyla zaten beni yazım diline aşık etmiş olan Osamu Dazai, genç kız portresi çıkarmada kusursuz değil ama hayranlık verici bir iş çıkarmış.
Birde kitabı okurken sürekli kapıldığım bir ikilemden bahsetmek isterim, ben kitaptaki kızdan bazen nefret ettim, kitaptaki kızda kendisinden nefret etti, bende bazen kendimden nefret ettiğimden kızı daha çok özümsedim. “Okurken sanki kendimden bahsedilmiş gibi bir hisse kapılıp utandım” (sayfa 18) şu an anlatmaya çalıştığım düşüncelerimi yine kitaptaki kızın düşünceleriyle alıntılayarak ikilemi daha net anlatabildim sanırım.
Biz bu kitabı
Meryem ile birlikte okuduk ve bitirdikten sonra ikimizinde aynı duygulara kapıldığını görmek benim için bu kitabı daha eşsiz bir konuma getirdi.
Ve son olarak bir alıntı; “Neden kendimizden memnun olup hayatımızın geri kalanında sadece kendimizi sevemiyoruz.” (sayfa 23)
Öğrenci KızOsamu Dazai · İthaki Yayınları · 20228,1bin okunma
Fatih önce bize bir şehir hediye etti; ona bir medeniyet ve kültürün tohumunu attı. Sonra bu şehri Anadolu’nun beyni haline koydu. XX. asırda biz bu şehri, pek çok Afrika ve Avustralya şehirlerinde bile rastlanmayan zevksizlik, duygusuzluk abidesi haline getirdik. Bugün şehircililiğin katledildiği şehir İstanbul‘dur. Bu öksüz beldenin şekilsiz, manasız, neşesiz yollarında dolaşan sanat iradesi varsa eminim ki şöyle hıçkırır:
Utandım ağlayarak, ağladım utanmayarak!…
Albayım, aylarca seni bekledim..Geldin ama neden gözlerimi görmedin? Ben suratına bakmaya utandım, dudaklarım kilitlendi..Utandım. Kelimeler düğüm oldu. Tekrar gelecek misin albayım? Konuşamadım, diyemedim ne kadar canımın yandığını. Kimse duymadı, kimse görmedi..Nerdesin albayım?
Bir sevgili, bir anne gibiydi. Ömrümce böyle bir anneye, bir ablaya hasret kaldım. Çıkınını açtı, para vermek istedi bana. Almadım. Cebimde de beş liram var. Keşke alsaydım, ama çok utandım. O da garip...
12 Eylül'de 17 solcu asıldı, bunlardan ikisinin mezarı aynı yerde ama yerini bilen yoktu.
Bu durum birçoğumuza dokundu. Ben utandım. 12 Eylül'de idam edilenlerin mezarını bilmemek olmazdı.
O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi
Bir bıçağın ağzında yürür gibiydin
Demirlerin soğukluğu soluk dudaklarında
Gözlerinde karanlığı dar hücrelerin
Seni görür görmez özgürlüğümden utandım
Söyle ne içersin, çay mı kahve mi?
Çok değişmişsin birden tanıyamadım....
Tuvalette sarıldım jilete hasretle öptüm
Ampul patladı bir anda alev aldı abajur
Kan ödüldür
Kanımı bu gece dışarı gezmeye çıkarttım
tenler birbirine düşman, âşıklar birbirine küs
nedenini hatırlamıyorum ama utandım
utandım
KÖTÜ TESELLİ
Gece yarısı ağladım hüngür hüngür
Senden feragat ettiğim için.
Gece hortlakları geldi,
Bense utandım.
“Gece hortlakları!” dedim
“Ağlayarak hıçkırarak
Uyuyan insana başka zaman
Bakıp geçersiniz.
Büyük servetlerim yok benim,
Daha kötü düşünmeyin hakkımda
Sizin bilge dediğinizin,
Büyük dert geldi başına!”-
Ve gece hortlakları
Geçip gittiler, surat asarak
Ben bilge miyim ya da deli mi
Hiç ilgilenmediler.