Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
BİR ŞEYLER EKSİK Ya sevgiye, ya da arzuya ,nesne olmak istiyoruz. ...arzuladığımıza ulaşmak, arzulandığımızda da ulaşılmak istemiyoruz. ''Sevmeyi becerecek kadar kendi benliğimizden feragat etmeyi bilmiyor, arzulamayı becerecek kadar da bilinmeyene ve tehlikeli olana yelken açmaya cesaret edemiyoruz.''
BİR ŞEYLER EKSİK ," Lacan aşk hakkında konuşurken "Aşk sahip olmadığınız (sizde olmayan) bir şeyi, onu sizden istemeyen birine vermektir/vermeye çalışmaktır, Acınası bir durum gibi görünüyor, değil mi? Ortada verilecek bir şey yok, ama zaten onu isteyen de yok. Ancak "aşk" gene de var. Çünkü o öteki her kimse, onun
Reklam
İnsanı anlamanın varoluşçu yolunun örnekleri Batı tarihindeki atalarda, örneğin Sokrates'in diyaloglarında, benliğin bilinçaltı psikolojisi analizlerini yapan Augustine'de, "yüreğin, aklın bilmediği gerekçeleri" yüzünden bir yer bulma mücadelesi veren Pascal'da görülebilir. Fakat özellikle yüz yılı aşkın bir süre önce Kierkegaard'ın zamanında hüküm süren milliyetçiliğe getirdiği şiddetli itirazda, Maritain'in deyişiyle Hegel'in "aklın totaliterliğinden" söz etmesiyle kendini göstermiştir. Kierkegaard'a göre, Hegel'in soyut hakikati gerçeklikle özdeşleştirmesi kandırmacılığa kadar giden bir yanılsamadır. "Hakikat", der Kierkegaard, "birey onu eylemiyle ürettiği zaman var olur." Heidegger ve onu izleyen varoluşçular, insanı yalnızca özne olarak gören -yani yalnızca düşünen bir varlık olarak gerçekliği olan insan olarak gören- rasyonalistlere ve idealistlere şiddetle itiraz etmişlerdir. Fakat insanı hesaplanabilen ve kontrol edilebilen bir nesne olarak ele alma tavrına karşı da aynı şiddetle savaş açmışlardır ve bunun örnekleri bugün Batı dünyasında insanları adeta robotmuş gibi, ucu bucağı olmayan bir endüstriyel ve siyasi kolektivizmin içine sıkıştırarak isimsiz birimler yapmak eğiliminde kendini gösterir.
Öz-anlatı, varoluşun sürekliliğini sağlamak için peşine düştüğü baskın bir hakikati gün ışığına çıkarma çabasında şunları göz önünde bulundurmayı daima ihmal ediyor: insanın yaşadığı her şeyi yaşadığı anda kavramadaki yetersizliği, her cümleyi, her iddiayı delik deşik etmesi gereken şimdiki zamanın opaklığı.
Dünyevi varoluşun bir şartıdır bu. Hayatta tutunabilmek için bazen hakikati unutmak zorunda kalırsın.
Sayfa 142 - Doğan KitapKitabı okudu
Hakikati ararken hata yapmaya devam eden kişi her zaman bağışlanır. Bu varoluşun en derinlerinden verilen bir sözdür.
Reklam
Bir sevgiliyi "mükemmel" ilan etmek ancak onu anlamadığımızın bir göstergesi olabilir. Birini ancak bizi sahiden hüsrana uğrattığında tanımaya başladığımızı iddia edebiliriz. Gelgelelim sorunlu olan sadece onlar değil. Tanışıp tanışabileceğimiz herkes kusurlu çıkacak: trendeki yabancı, okuldan eski bir tanıdık, internetten tanışılan yeni
Sayfa 243Kitabı okudu
Tantra der ki, kişinin hakikati bilmesi için bir şey gereklidir: yoğunluk, tam yoğunluk. Bu tam yoğunluğu nasıl yaratmalı? Geçmişi bırak ve geleceği bırak. O zaman bütün yasam enerjin küçük şimdi-burada içinde odaklanır ve o odaklanmanın içinde sen bir ateşsindir, sen canlı bir ateşsin. Sen, Musa'nın dağda gördüğü ateşin aynısısın ve Tanrı
Sayfa 166 - Ganj YayıneviKitabı okudu
“ Hakikati en başarılı şekilde keşfeden kişi, onunla en ufak bir ilgisi bile olmayan kişidir ! ”
Asrımızın başında Martin Heidegger, Kierkegaard gibi, subjektif olanı hakikatin kendisi gibi kabul etti. Düşüncesinin esası olarak, herhangi bir varlığa değil de varoluşa bağlı bulunan şu temel duyguları aldı ve onların içinde hakikati aradı: Sebepsiz merak ve sıkıntı (inquiétude), şüphe, içsel merak (angoisse) ve keder, can sıkıntısı, yalnızlık, hayret ve ünsiyyet. Dünyanın özünü bize tanıtacak olan bu gibi duygulardır. Varlığın asıl tanıtıcısı, dışsal olarak tanıdığımız eşyanın bilgisi değildir, belki var olan şeylerin, daha doğrusu bütün halinde varoluşun içinde bulunduğumuzun hissidir. Ona göre bilgi meselesi, varlık meselesinden ayrılmamaktadır.
Reklam
Seçimi bıraktığın anda, hakikat oradadır. Seçimin yüzünden hakikati göremezsin. Seçimin gözlerine perde görevi görür. İstemek veya istememek sorundur! Bir şeyi sevdiğin için onun ne olduğunu göremezsin veya bir şeyi sevmediğin için onun ne olduğunu göremezsin. İsteme veya istememe yoluyla gözlerine renkli gözlükler takıyorsun ve varoluşun kendi rengini, olduğu hali ile göremiyorsun.
Sayfa 92 - Ganj YayıneviKitabı okudu
_Sanatın yaratıcı gücü, doğadan, sanatçının eli değmeden, kendiliğinden çıkar ortaya. Her sanatçı, doğanın özünde bulunan sanat nitelikleri karşısında, Aristoteles'in deyimiyle bir "öykünücü"dür. O, ya Apollo'ca bir düş sanatçısı, ya Dionysos'ca bir coşkunluk sanatçısı ya da hem coşkunluk hem de düş sanatçısıdır. _Apollo,
"Öz-anlatı, varoluşun sürekliliğini sağlamak için peşine düştüğü baskın bir hakikati gün ışığına çıkarma çabasında şunları göz önünde bulundurmayı daima ihmal ediyor: insanın yaşadığı şeyi yaşadığı anda kavramaktaki yetersizliği, her cümleyi, her iddiayı delik deşik etmesi gereken şimdiki zamanın opaklığı."
Sayfa 107 - Can ÇağdaşKitabı okudu
Melekleri ürkütmeden sev
Ey Gönül! Şimdi sorarım sana, hangi aşk daha büyüktür? Anlatılarak dile düşen mi, anlatılmayıp yürek deşen mi? (Şems-i Tebrizi) 'Sessizlik sır saklamaz' diyor Uriah Heep bir şarkısında. Kalamış'ta aşk yorgunu bir dostumla sohbet ediyoruz. Cep telefonu vızırdayıp duruyor. Sevgilisinden birbiri ardına, mermi gibi, hüzünlü mesajlar.
Öz-anlatı, varoluşun sürekliliğini sağlamak için peşine düştüğü baskın bir hakikati gün ışığına çıkarma çabasında şunları göz önünde bulundurmayı daima ihmal ediyor: insanın yaşadığı şeyi yaşadığı anda kavramaktaki yetersizliği, her cümleyi, her iddiayı delik deşik etmesi gereken şimdiki zamanın opaklığı.
Sayfa 107 - Can YayınlarıKitabı okudu
93 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.