Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
''Her yıl,bahar Ağrıdağının üstüne yürürken,dağın yamacındaki Küp gölünün kıyısına o yörenin tekmil çobanları gelirler,kepeneklerini gölün bakır rengi toprağının,kırmızı çakmak taşı kayalıklarının üstüne serip halka olup otururlar. Çobanların her yıl sayısı değişir. Tanyeri ışırken bellerindeki kavallarını çıkarıp Ağrıdağının öfkesini hep birden
Jarvinen, Okunen ve Gulbe Nasıl Kral Oldular? Reçel Kralı Jarvinen anlatıyor... Ben önceleri yoksul bir sokak çocuğuydum. Şimdi ise yurdumuz için büyük ve iyi bir güç olduğumu söyleyebilirim. Ben bu konumumu kime borçluyum? Tesadüfen dinlediğim bir konferansa değil mi? Daha önce de söylemiştim. Küçük dükkânımda kurabiye ve
Reklam
İhtiyar Kürtçe söylüyordu. Kadın erkek bütün köylüler de başımıza toplanmış, merakla bizi dinliyordu. ‘’ Amca şimdi söyle, biz Nuhun gemisini bulabilirmiyiz?’’ Yaşlı, seyrek,ak sakallı zayıf yüzü küçücüktü. Gene sustu. Uzun zaman sustu söylemedi. Israrla gözlerine bakıp, bekliyordum. ‘’Bulamazsınız,’’ dedi. ‘’Neden?’’ ‘’Bulamazsınız işte’’ ‘’Gemi bu dağdamıdır?’’ ‘’Bu dağdadır.’’ ‘’Çürümemişmidir?’’ ‘’Çürümemiştir.’’ ‘’Öyleyse neden bulamayız?’’ ‘’Bulamazsınız sizlere gözükmez.’’ ‘’Şimdiye kadar gören olmuş mu?’’ ‘’Çoook!’’ Sonra çoştu: ‘’O gemi kıyamete kadar çürümez. O gemiyi yalnız günahsızlar, sabi çocuklar, evliyalar görebilir. Abanoz ağacından yapılmıştır. Sular çekilirken geminin durduğu yer hala bellidir. Mıhtepe yakınlarında bir düzlüktür. O yerin bir tonluk, iki tonluk, on tonluk bir kayasını alıp Van gölüne atın batmaz, aynen vapurlar gibi yüzer. Boşuna aramayın… Bu gavurlara gemi size gözükmez.’’ ‘’Sen gördün mü’’ dedim,’’ gemiyi?’’ ‘’ Ben gördüm ya, bir çoban vardı bizim… Evliya çoban. O,gemiyi her zaman görürdü. Gemiden kopardığı bir parçayı yanında gezdirirdi. Kapkara bir parçaydı. Her Hastalığa, ağrıya, sızıya iyi gelirdi. Sonra çoban kayıplara karıştı. Nuhun gemisine binmiş gitmiş derler.’’
Sayfa 182Kitabı okudu
Baybiçe: Evin yaşlı kadını, birden fazla eşi olan erkeğin ilk karısına saygı ifadesi.
Sayfa 110 - Ötüken YayınlarıKitabı okudu
Yani sevgisizim. Ve soğuk. Kent resimlerini kendimle taşıyorum. Bütün yolculuklarımın, yolculuklardan oluşan yaşamımın bütün insan resimlerini. Ya da sürekli kalışımın. Ardımda, ne yaşayan, ne de ölen insan sevgisiyle. Tüm yaşantılarım genel bir insan sevgisine dönüştü. Ve ben orada duruyorum. Duyguların genelliğinde. Başka hiçbir şey. Soyut,
Sayfa 25 - YKY 27. baskıKitabı okudu
Davet
Hobbitler bir sabah uyandıklarında, Bilbo'nun ön kapısının güneyindeki büyük çayırın çadırlar için kullanılan ipler ve direklerle dolu olduğunu gördüler. Yola doğru inen eğime özel bir giriş bölümü kesilip açılmış, buraya geniş basamaklar ve büyük beyaz bir kapı yapılmıştı. Çayırın yanında bulunan Çıkınsaçması Sırakovukları'ndaki üç aile
Metis Yayınları - The Fellowship of the RingKitabı okudu
Reklam
Genelev Mektupları
I. Tenime yabancılaştım, etime Göğsüme kollarıma kalçalarıma Bacaklarıma yabancılaştım. Saçlarım o eski güzelliğini Çoktan yitirdi Şimdi yalnız bilmem neden
Sayfa 30 - 1981Kitabı okudu
Down dropt the breeze, the sails dropt down, ‘Twas sad as sad could be; -The ship hath been suddenly becalmed.- And we did speak only to break The silence of the sea. Birden rüzgâr dindi, tüm yelkenler indi, Yoğun bir hüzün çöktü her şeye, -Birden rüzgâr dinip gemi hareketsiz kalır.- Ağırlığı hissettik, rastgele sözler ettik Sırf denizin sessizliği bozulsun diye
Sayfa 57
Day after day, day after day, We stuck, nor breath nor motion; As idle as a painted ship Upon a painted ocean Günler günleri izledi böyle, Durduk orada hiç kıpırdamadan Ressam elinden çıkmış bir gemi gibi, Ressam elinden çıkmış bir denizde duran
Sayfa 58
Ölüdeniz ve Belcekız
Eda, Hakan, Şiir, Ezel Önümüzdeki alçak sehpaların üzerind e sıcacık gözlemelerimizi buzlu ayranla beraber iştahla yemeye koyulduk. Zehra bacı da ellerini yıkadı, karşımızdaki kilimin üzerin e bağdas kurup oturdu. Oludenuzdeki bu koya adını veren belcekizin dilden dile dolaşan efsanesi var dedi. Anlatmamı ister mısınız? Istemez olur muyuz
Reklam
Çamur
.... yanaşamıyor gemi, gemi yanaşamıyor nefessiz kalıyor yaşlı bir kuğu ah çamur! toprakla suyun çocuğu
Sayfa 21
VE ÇOCUĞUN UYANIŞI  BÖYLE BAŞLADI
Gül kokuları çocukların kaburga kırıklarından geliyor  Acıyı ve insanlığı çocuklar  Böyle dayanılmaz kıldılar ve yeni suları  Onların bilgileri getirdi  Elleri önlerine bağlı - duruşları  Omuzlarından göğüslerine doğru kıvrık ve yumulu  Yaşarlar ebedi göz ve ölümsüzlük aşısı yapan kitabı  Ki şimendifer  Nasıl peşinden koşturursa katarları yolcu
Güneş daldı denize, yıldızlar çıktı göğe; Karanlık bir an içinde iniverdi Ve dört yöne yayılan bir fısıltıyla O hayalet gemi fırlayıp gidiverdi. Dinleyip baktık yan gözle yukarı doğru! Bir kupadan yudumlar alırmış gibi, korku İçiyordu kalbimin kanını yudumlayıp! Yıldızlar cansızdı, kapkaraydı gece Vurmuştu fenerin beyaz ışığı dümenciye.
Gözlerinde, katlana katlana çoğalan ihanetin, ahde vefasızlığın ve iyiliğe kemliğin derin ve karanlık izi. Böyle katılaşmıştı kalbi, yüzü böyle taşlaşmıştı. Dayanılırdı belki bütün bunlara ama yanılmışlığı kendi sebebi, buna dayanamamıştı. Üstelik taht meydanının tam ortasında, yaşlı komutanın düştüğü yerde, bembeyaz mermerin derinliğinde o gün bugün durmaksızın kanayan kıpkırmızı bir yara; şehrin, alnında lekesi, yüzünde karası vardı.
Bu gönül alıcı bahçeyi uyumla dolduran ağaçlara bakmıştı günlerce mavi gül fidanı. Böylesi bir sıcakta ve susuzlukta yaşayabilmek İçin en uygun şekli alışlarına. Dayanıklılıklarına. Zor günleri atlatmak için zorluğu hissetmeyi reddederek neredeyse ölümle eş bir uykuya dalışlarına. Çöl sıcağında en çok ihtiyaç duydukları şeyi, suyu, maharetle saklayışlarına, yoksa da ondan mahrum yaşamaya alışık oluşlarına. Sahip olunanı daha az kaybetmek için yaprak sayılarını azaltımışlıklarına. Çok bunaldıklarında yapraklarından en güçsüz ve yaşlı olanları gözden çıkarışlarına. Sonra kendilerini güneşe, çöl sıcağına bir şemsiye gibi açışlarına, muhabbetle kavruluşlarına. Oysa. Çöl rüzgârı. Kum fırtınası. Irmak ayazı. Bu sarı toprak. Bu yabancı koku. Bu yabancı su. Bu yabancı toprağın üzerinde, yabancı göğün, yabancı yıldızların altında. Bu yakıcı ışık altında. Mavi gül fidanı, imkânı yoktu.
313 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.