Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yolunu değiştirmeden devam ettiğin sürece, ne kadar yavaş gittiğinin önemi yoktur.
“Aşkı tek kişi yaşar, diğeriyse kendini ona adarmış.” “Süveyda, siyah küçük bir noktadır ki insan karşısındaki kişiye gerçekten sevgi duyduğu an kalbine düşer bu kara leke. Kandaki siyah bir pıhtıdır Süveyda; hem maddi hem de uhrevi âlemin tümünü kuşatan bir öz ve insanın varlığının bir hakikatidir. Nasıl ki bir meyve çekirdeği, özünde ağacını barındırıyorsa, şu ‘Nokta-i Süveyda’ adı verilen kara leke de kâinatın özünü barındırır içinde. İnsanlar bilmese de dünya sevgi üzerine kurulmuştur ve bir insan âşık olduğunda kalbine düşen o süveyda, suya damlatılan mürekkep gibi çözülür, yavaş yavaş büyür ve tüm benliğini kaplar. İşte insanın bedenine yayılan o kara lekeye, ‘Kara Sevda’ denir ve bu hastalığa tutulan ruh ve beden, savunmasız hale gelir. Odur ki sevgide azalma olduğunda bu leke küçülür, küçülür ve zamanla iyiden iyiye yok olur. Kara sevda, bu kara lekeden gelir ve Mecnunun körlüğü, kalbini kaplayan o kara süveydadan bilinir. Kalbindeki aşkımdan rengini alan bu siyah güllerin yalnızca bir matem çiçeği oluvermesi, ne acı değil mi? Oysaki senin ellerinden almayı dilediğim bu güllerin aşkımızın nişanesi, mutluluğumuzun mührü olmasını isterdim.”
Reklam
Yavaş yavaş güveni azalıyordu. insanın, tek başına olduğu ve hiç kimseyle konuşamadığı zaman bir şeye inanması çok zordur. işte tam da o dönemde, drogo, insanların her zaman birbirlerinden uzakta olduğunu fark etti. birisi acı çektiğinde, acısı sadece kendine ait oluyor, hiç kimse o acıyı biraz olsun dindiremiyordu; bir insan acı çektiğinde diğerlerinin, duydukları sevgi ne denli büyük olursa olsun, bu yüzden acı çekmediklerini ve yaşamdaki yalnızlığı işte bu durumun oluşturduğunu fark etti.
"Beppo sokağı süpürürken yavaş ama belli bir tempo ile çalışırdı. Her adımda bir nefes alır; her nefeste bir süpürge sallardı. Bir adım - bir nefes - bir süpürge. Bir adım - bir nefes - bir süpürge. Böyle sürüp giderdi. Arada bir durur ve önüne bakarak düşünürdü. Sonra tekrar bir adım - bir nefes - bir süpürge. Bak Momo derdi, ne oluyor, biliyor musun? Bazen önüne upuzun bir cadde çıkıyor. Öyle uzun ki, insan bunun sonu gelmez sanıyor. O zaman acele etmeye başlıyorsun. Gittikçe daha çok acele ediyor insan. Her önüne baktığında yolun hiç de kısalmamış olduğunu fark ediyorsun. Daha hızlı ve daha gayretli çalışıyorsun; sonunda nefesin kesilip güçsüz kalıyorsun. Ve cadde hala upuzun bir şekilde seni bekliyor. İnsan caddenin tamamına bakıp hemen bir karara varmamalı. Her zaman adım adım ilerlemeli. Sürekli olarak bir adım sonrasını düşünmeli, bir adım, sonra derin bir nefes, sonra bir süpürge. İşte o zaman hayat zevkli olur. Önemli olan işini iyi yapmaktır. Öyle de olmalı. Bir de bakarsın ki adım adım bütün yolu bitirmişsin. Nasıl olduğunu anlamadan ve yorulmadan. Önemli olan da budur.
Sayfa 41
Yeri gelmişken, benim anladığım gerçek mutluluğun da bir rastlantı sonucu olmadığını, yaz yağmuru gibi birden bire başımıza düşmediğini söylemeliyim. Gerçek mutluluk, yavaş yavaş, azar azar gelir ve bu bizim hayata bakış açımızla, çevremizdekilere karşı davranışımızla doğrudan doğruya ilgili ve orantılıdır. Mutluluk ufak tefek şeylerin birbirini tamamlamasından doğuyor.
Sen ''bundan sonra'' benim adımı ağzına alırken dahi dikkat et. Yavaş, yavaş.. Hadi iyi ''heceler''
Reklam
O okurken uykuya dalar gibi aşık oldum: Önce yavaş yavaş sonra bir anda.
"İnsanlara kaptırma kendini, durmadan koşuşma, onlara uyma, insan bir makinedir, bir yerde bozulur, yavaş yavaş kullan aklını,şimdi biraz dinlen, şimdi hep birlikte saçmalayalım, aklımızı dinlendirelim,mantığımızı dinlendirelim, rüyada yaşayalım."
Neden seni bir çiğ damlası gibi böylesine titrek, böylesine hassas görmeliyim? oysa yorgun kalbim üşürken, şimdi donuk gözlerim acıyı taşıyor.. Sen,hayran olduğum düşsel kadın, bir buz dağı gibi olan kalbin bütün insanlara acı çektirmek için mi böyle, yoksa sadece senin için yaşayanlara mı? Eskiden yaşamayı yürekten severdim, birçokları gibi fırtınalı yaşadım ve şimdi benim için artık hiçbir şey önemli değil, çünkü hayatımı bir bardak su gibi çalkaladın. Günlerim öyle yavaş, öyle sessiz geçiyor ki, sevgilim, ve sen çok uzaklardasın, bir o kadar da yakında, kalbimin yanında, duygularımın derinliğinde. seni tekrar görmeyi, sesini duymayı öyle çok istiyorum ki. ama hiçbir şey değişmeyecek; benden öyle uzaksın ki. 'RATKO' LEYLA için...
Ve hayat yavaş yavaş tekrar yaşanabilir bir hal alıyor...
Sayfa 470Kitabı okudu
Reklam
Biliyor musun Andrey, benim içimde ne yakıcı, ne de kurtarıcı hiçbir ateş yanmadı. Hayatımda hiçbir zaman başkalarınki gibi gittikçe renklenen, parlak bir güne çevrilen bir sabah olmadı. Bir sabah ki, yakıcı öğle vakti geçtikten sonra yavaş yavaş solsun ve kendiliğinden akşama karışsın. Hayır, benim hayatım sönmüş başladı. Tuhaf, fakat böyle. Kendimi bilir bilmez sönmeye başladığımı hissettim. Sönüşüm dairede, evrak başında oturduğum zaman başladı. Sonra kitapları okuyup da, onlarda yaşamın içinde kullanamayacağım gerçekler buldukça, dostlar arasında bol dedikodular, alaycı tavırlar,soğuk, kötü ve boş gevezelikler dinledikçe, gayesiz toplantılara katıldıkça, daha da kötü oldum.
Sayfa 203 - AlterKitabı okudu
Geçmişinin bu dönemini nadiren aklına getirirdi ama bunun, mayanın hamuru kabartması gibi içinde kabardığını fark ediyordu. Acı bir tecrübeyle zenginleşmiş, başka biri olmuştu. Öylesine karanlık, öylesine şiddetli bir manevi yanlızlık yaşamıştı ki, hafızasında silinmesi mümkün değildi. Adil oluşunda, sonraları hayırseverliğinde, nezaketinde daima hafif acı bir dip nota olacak, bir fakire yardım ettiğinde bir başkasının, "Nerede bende o kısmet" diye sitem etmesinden kuşkulanacaktı. Bunu hiçbir şey aşamıyordu; ağır bir ağı gibi bedeni yavaş yavaş zehirliyor ve ölümcül etkileri ancak aylar hatta yıllar sonra gözüküyor, kendi gözünde binlerce kez temize çıkarttığı eylemi, Mösyö Mitaine'in ruhunu kemiriyordu.
Sayfa 192Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.