Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Yusufcan Durmuş

Yusufcan Durmuş
@yucandu
Gelir Uzmanı
İstanbul Üniversitesi
Düzce
Düzce, 22 Mayıs 1989
21 okur puanı
Mayıs 2017 tarihinde katıldı
Reklam
Hayalperest
Fahim Bey, halden ziyade istikbalde yaşayan bir adamdı.
Sayfa 184 - EverestKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Zaten okumak yazarın harflerle anlattığı şeyleri aklın sessiz sinemasında bir bir resimlendirmekten başka nedir ki?
Sayfa 244 - Yapı Kredi Yayınları 9. BaskıKitabı okudu
Hayatın Kıyısında
Kendisini odaya kapatmış, televizyonun sesini iyice açmıştı. Akşam haberleri vardı. Ama dinlemiyordu. Televizyonun yüksek sesi sanki bütün sesleri bastırıyordu. Kendini bile duymak istemiyordu. Böyle sesler altında boğulası vardı. Kendine bile dayanamıyordu. Mazotçuyu ve elden aldıklarını dağıtmıştı. Askerdeki oğluna üç ay yetecek kadar ayırdı. Karısına ayırdığı kadının yevmiyesi bile değildi, olsun, beklerdi şimdi kadıncağız. Asker yolu gözleyen gelinine... Henüz okul çağı gelmemiş torunlarına... Gönen’den dönerken, pazar alışverişi için... Kendisine... Çay parası kadar... Kalanını saydı. Beşbin küsur. Bu seneki borcunun yarısını karşılıyordu. Küsurlarıda kasabaya gelin giden kızına ayırdı. Beşbini sarıp sarmalayıp ceketinin iç cebine koydu. Şimdi, biliyordu, sabah olmayacaktı. Dünya bir genişleyip bir daralmaktan ibaretmiş, diye düşündü.
Sayfa 43 - iz yayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak
"Ahmet Uluçay ilk filminde kendi yaşamından yola çıkıyor ve göz alıcı bir sadelik, olağanüstü bir doğallıkla, iki çocuğun sergüzeştini anlatıyor. O KASABADAKİ İKİ ÇOCUKTAN BİRİ OLMAK İSTERDİM, GALİBA DAHA AZ MERAKLI OLAN BERBER ÇIRAĞI OLURDUM FİLMDEKİ. Ne önemi var, arkadaşımın heveslerini kendi heveslerim sayardım, bu da yeterdi bana. Bazen birimizin rüyası ikimize de yeterdi. Arkadaşlık, denizi ilk gören çocuğun, arkadaşının yerine gözlerinin dolmasıdır. Sevinçle doldurur ki gözlerini, kasabaya döndüğünde arkadaşı da onun gözlerinde gördüğü şeylerden mutlu olsun..."
Ulm 1967
hasret kaldığım hasretinden toprak olduğum çok kıymetli eşim zeynep hanım seni sever selam ederim her iki kara kaş gözlerden seve seve bir deste gül gibi altından kıymetli baldan tatlı yüzden yumuşak ve hiç incitmeden öperim
Sayfa 39 - BeyanKitabı okudu
Yılkılıklar akşama dek ovada yine biteviye dolaştılar. Başları sık sık ekin köklerine inip kalktı. Tarla sınırlarındaki otlar, keven otu, türlü diken artığı doymalarına yetiyordu. Diken uçlarının burun uçlarına, dudaklarına acı acı batmasına alışmışlardı birden. Ya da fırtınanın, soğuğun büyük acısı dikenin verdiği acıyı hiçte bırakıyordu. Aygır'a, Aygır'ın kaderine uğramışlara her şey vız geliyordu. Ne fırtınaya, ne ayaza, ne de dikenlerin dalamasına aldırıyorlardı. Bütün bunlar onlar için olağan şeylerdi. Ama Dorukısrak ve aynı kaderin çemberine düşmüşler için, bu olanlara boyun eğmek, razılık göstermek kolay değildi. Sıcak ahırdan çat ayaza... Buna dayanacak diz gerekirdi, yürek gerekirdi, sabır gerekirdi... Neylersin ki isteseler de istemeseler de oluş buydu. Tek şansları, tabiatın varlıklarında gizlediği intibak kabiliyeti idi.
Sayfa 66 - ÖtükenKitabı okudu
“Seninle dünyanın öbür ucuna gitmek isterdim Leyla. Beraber Kuzey Işıkları’nı izleyelim isterdim mesela. Gerçi o büyülü ışıklar bile kıskanırdı senin güzelliğini.”
Sayfa 134Kitabı okudu
Ben de pekala şu mesut insanların fotoğraflarını çıkarttıkları fotoğrafhanelerden birine girebilir, ben de mesudum, benim de resmimi çekebilirsiniz diyebilirim. Fotoğrafçı da itiraz edemez, sizin kimseniz yok, fotoğrafı ne yapacaksınız, diyemez. Sorarsa, elbette günün birinde benim de bir sevgilim olabilir. Sizin çekeceğiniz bu en güzel fotoğraf onun çantasının gizli bir köşesinde, güzel kokular içinde yatabilir, derim.
Reklam
Bir Zamanlar Samatyada
Ne yaptın deniz? Neden yaptın? Kapkaranlıktı, çünkü ben o kitabı yazarken âşıktım. Tepeden tırnağa acı içindeydim. Ama umut vardı doğru. Umut aşkın olduğu yerde vardır çünkü. Artık aydınlık. Çünkü artık umudum yok. Umudum olmadığı için ne aşkı ne acıyı anlatamıyorum. Geriye teknik ve bir de çiçeklerle böcekler kalıyor. Bu da beni öldürüyor. Seni ne öldürdü Deniz? Aşk ve acıyla yoğrulmuş kelimelerin vardı da onları mı yitirdin sen de?
Bir yaz günü, Oliver’ın mektubundan dokuz yıl sonra, Amerika’dayken bizim evden bir telefon geldi. “Hayatta tahmin edemezsin, iki gündür bizde kim kalıyor. Senin eski yatak odanda. Ve şimdi tam karşımda duruyor.” Tahmin etmiştim tabii, ama tahmin edememiş gibi davrandım. “Tahmin ettiğini söylemek istememen çok şey söylüyor,” dedi babam ve zor zaptettiği gülüşünün ardından bana hoşçakal dedi. Annemle babam arasında, telefonun kime verileceği konusunda bir tartışma geçti. Sonunda onun sesi geldi. “Elio,” dedi. Annemle babamın konuştuğunu ve geri planda çocuk seslerini duyuyordum. Kimse adımı öyle söyleyemezdi. “Elio,” diye tekrarladım, telefondakinin ben olduğumu söylemek, fakat aynı zamanda da, eski oyunumuzun kıvılcımını çakmak ve hiçbir şeyi unutmadığımı göstermek için. “Ben Oliver,” dedi. O unutmuştu.
Sayfa 228Kitabı okudu
Onun en mutlu zamanları beni okuduğu saatler, benim en bahtiyar anlarım onun eline dokunabildiğim günlerdi. Bu öyle bir sarhoşluk idi ki, ellerini hissettiğim her anda mutluluk ile birlikte bir de acı duyuyordum. Mutluluğum vuslattan, acım ayrılık düşüncesinden idi. Bazen bu ayrık endişesinden vuslatın tadını bile çıkartamaz, azabım sevincimi kovardı. Aşk zaten bu demekti. Vuslatı isteyen âşık ayrılığa hazır olmalıydı. Bunun içindir ki ben, en mes’ud âşıkın, devamlı vuslatı isteyen ama hiç vuslatı yaşamayan âşık olduğunu düşünüyordum. Sevglinin gelişinin ayak seslerini duyarak kıyamete kadar yaşanılabilir, ama vuslata erdikten sonra gideceğinin korkusuyla hemen can verilirdi. Sonunda vuslat olan bir ayrılık, dertleri bile zevke dönüştürür, ama sonu ayrılıkla bitecek bir vuslat sevinci kedere boğardı.
Sayfa 353 - Kapı Yayınları (Cep Boy)Kitabı okudu
Benim rüyalarımı anlayabilmen için, benim kadar uykusuz kalman gerekir.
Sayfa 68 - İz YayıncılıkKitabı okudu
37 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.