Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kerrar Demirci

Kerrar Demirci
@KerrarDemirci
Meraklı, tutkulu ve hedefe odaklı
Department of Western Languages and Literatures
8 okur puanı
Ocak 2024 tarihinde katıldı
Bugünlerde Amerika'yla her şeyimiz ortak; tabii dil dışında. Dil, düşüncenin çocuğu değil, anasıdır.
Reklam
Köygöçüren romanın olayları an itibarıyla başladı!
Hıdır atıldı boynunu uzatıp: «Köyümüzün damla suyu yok, ekinler gavruluyor Başganım!» Topal Galip karısını oğlunun yanında bırakıp fırladı: «En birinci isteğimiz bir gorstur!» «Ne kursu istiyorsun bakayım?» «Guran Gorsu istiyorum efendim.»
Dikilen erkeklerin ellerini sıkıyor, hepsinin yüzüne ayrı ayrı bakıyordu Başkan. «Bunlar acaba bizim mi, yoksa başka bir ülkenin köylüleri mi? Yani Afganistan'ın, Sudan'ın falan? Ne bu kadar sefillik? Çökmüş belleri, bak bak, dişleri de pi­ yore çoğunun!..»

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Alışkanlıklar, köleliğin farklı bir biçimidir.
1950’li yıllarda Kore Savaşı’nda, Birleşmiş Milletlerin ordularına komuta edecek olan Amerikalı General Mac Arthur’un hatıralarından: “Dünyanın büyük devlet adamlarından biri olan Atatürk’le 1932’de Dolmabahçe Sarayı’nda yaptığımız görüşmede bana ‘Almanya’ya dikkat edin, eğer diğer devletler akıllı davranmazlarsa, bu haliyle Almanya ikiye bölünecek ve bundan en fazla Rusya kazançlı çıkar,’ dedi. ‘Sizin Türkiye’nin geleceği hakkında tasavvurlarınız nedir?’ diye sorduğumda ise; ‘Allah nasip eder, ömrüm vefa ederse, Musul, Kerkük ve Adaları geri alacağım. Selanik de dahil, Batı Trakya’yı Türkiye hudutları içine katacağım,’ cevabını verdi. Misak-ı Milli’den vazgeçmediğini, hedefe ulaşmak için ise uygun bir ortamın meydana gelmesini beklediğini anladım.”
Sayfa 160Kitabı okudu
Reklam
Savaş her zaman çok metotlu, çok ölçülü bir tarzda yapılır. Oysa onu, canlı ve atakça bir tempoyla yürütmek; ona coşkun hatta kimi zaman atılgan bir nitelik vermek gerekir.
Falih Rıfkı, Çankaya yokuşundan aşağı inerken ufuk çizgisinin altında için için yanan güneş daha yükselmemişti… Kafasının içinde Paşa’nın şu sözü dönüp dolaşıyordu: “Tarih bizi çağırıyor!”
Kaf dağında yolunu yitirmiş, gelmiş de bir karanlık duvarına başını vurmuş, umutsuzluk duvarı önünde yığılışıp kalmışlar. Gidecekleri yer yok. İşte durum böyle bir merkezde iken kılıç kesmez, soluk aldırmaz karanlık duvarının üstüne bir top ışık düşmez mi?
Metro’da Cüce Devletler!
Metronun yönetimi ikiye ayrılıp da atom bombasına karşı güvenilir, hava korunaklı bu devasa yeraltı sığınağı bir sürü istasyona bölününce ve tek elden idare edilmediği için büyük bir karmaşa ve anarşi ortamı doğunca, içlerinden çoğu bir istasyonun yönetimini devraldı. İstasyonlar, birbirinden bağımsız ve özerk hale geldi. Kendi ideolojisi, rejimi, lideri ve ordusu bulunan birtakım garip cüce devletler oluştu. Birbirleriyle savaştılar, aralarında federasyonlar, konfederasyonlar kurdular.
Sayfa 19
İnsanoğlu, diğer canlılardan çok daha iyi bir katildi.
Sayfa 18
Reklam
Anavarza kalesi
Anavarza kalesinin kayalıkları kuzeyden güneye uzanmış bir gemiye benzer
Basit zekâlı insanlar genellikle karmaşık olmayan suçlar işler, sonra da işin peşini bırakırlar.
Sayfa 140Kitabı okudu
Borgia’ları hatırlıyor musun? Zehir İtalyanlara özgü bir suç aletidir.
Gerçekler korkunç değildir; sadece ilginç yanları vardır.
İnsanın yaşamı nasıl da Tanrı’nın tuhaf bir dama oyununa dönüşüyor!
Tanrı yarattıklarına karşı, bozguna uğrayıp mahvolmuş göründükleri koşullarda bile ne kadar merhametli davranabiliyor!
Reklam
En başta burada dünyanın bütün ahlaksızlığından uzaklaşmıştım; ne bedenin, ne gözün şehvetine, ne de yaşamın kibrine sahiptim. Göz koyabilecegim hiçbir şey yoktu, çünkü tadını çıkartabileceğim her şey benimdi.
iyi dürtülere gölge düşürüyor ve komşular arasında nasıl gülünç duruma düşeceğim, yalnızca annemle babamın değil herkesin karşısında nasıl yüzümün kızaracağı geliyordu hemen aklıma; o zamandan beri insanoğlunun, özellikle de gençlerin yaradılışlarının ne kadar da acayip ve akılsızca olduğunu sık sık gözlemlemişimdir; bu tür durumlarda sağduyularının kendilerine yol göstermesi gerekirken, günaha girmekten utanmıyorlar da pişmanlık duymaktan utanıyorlar; kendilerini saygın aptallar durumuna düşüren eylemlerden utanmıyorlar da kendilerini yalnızca bilge kılabilecek geri dönüşlerden utanıyorlar.
Robinson CrusoeKitabı okudu
Cereni yavuz atlarla avlardık. Atın yiğitliği ceren avında belli olur.
Sayfa 290 - Yaşar Kemal | İnce Memed IKitabı okudu
Konuşan insan, öyle kolay kolay dertten ölmez. Bir insan konuşmadı da içine gömüldü müydü, sonu felakettir.
Sayfa 216 - Yaşar Kemal | İnce Memed IKitabı okudu
“Türkiye” ismi nereden geliyor?
Aslında ülkemizin böyle adlandırılması tuhaftır ki bizim dedelerimizin değil, bu ülkeyi başlangıçtan beri çok iyi tanıyan İtalyanların işidir. Bizim dedelerimiz buraya “İklim-“ Rum” derlerdi. Onların siyasi hedef ve misyonları Roma İmparatorluğu’nu ele geçirmekti. Anadolu toprağındaki Roma’yı, yani Garplıların sonradan “Bizans” dedikleri İmparatorluğu ele geçirmeye başlamakla elhak bu yolda da ilerlediler. Onların “Rum-Roma” dedikleri yere, İtalyanlar “Turchia” veya “Turcmenia” derlerdi. Bütün orta zaman Alman seyyahları “Turkei, Türkenland” veya Fransızlar “Turquie” derlerdi. 16. asırda İngilizce seyahatname kaleme alan Nicolas de Nicolay ise “Turkie” diyor, dikkat ederseniz bizim bugünkü söyleyişimize oldukça yakın…
Sayfa 21 - İlber Ortaylı | Türklerin TarihiKitabı okudu
Reklam
Sevgi’nin önemi
Bütün insanlar kendilerini düşünüp kolladıkları için değil, içlerindeki sevgiyle yaşıyor… İnsanlar sadece kendi hayatları için kaygılandıkları, kendilerini kolladıkları için yaşar sanırdım, oysa onları yaşatan tek şey sevgiymiş. Seven insan Tanrı’nın, Tanrı da onun içindedir, çünkü Tanrı sevgidir.
Sayfa 27 - Lev Tolstoy | İnsan Neyle Yaşar?Kitabı okudu
kendini sevmek
Her insanın kendisi için kaygılanarak değil, sevgiyle yaşadığını öğrendim.
Sayfa 26 - Lev Tolstoy | İnsan Neyle Yaşar?Kitabı okudu
Doğu-Batı Çatışması
Batı’nın Yunan mitolojisi üzerinden sağladığı medeniyet üstünlüğünü Sümer’e yahut Bağdat’a, İstanbul’a yahut Tahran’a kaptıramayız. Kaptırırsak dünyayı yönetme erkimiz zaafa uğrar, mağlup oluruz. Sloganımız ‘Doğu asla uyanmamalı, Doğu asla başarınamalı, Doğu asla kendine gelmemeli! Bunun için Doğu devamlı savaşmalı; mümkünse bir biriyle!
Sayfa 106 - İskender Pala | Abum RabumKitabı okudu
Kişioğlunun Övünmesi
Övünmek kişioğlunun neyine ki Bay Noah. Başlangıcı bir damla meni, sonu da balçık olan bir bedenin övünmesi ne beyhude şey. Kendi rızkını dahi yaratamadığı gibi, kendini helakten de kurtaramıyor.
Sayfa 99 - İskender Pala / Abum RabumKitabı okudu
Abum Rabum
Akatların ‘Abum Rabum’ dedikleri ‘Yüce Baba’ Hz. İbrahim’dir.
Sayfa 94 - İskender Pala / Abum RabumKitabı okudu
anadolu halkı
“Anadolu halkının bir ruhu vardı; nüfuz edemedin. Bir kafası vardı; aydınlatamadın. Bir vücudu vardı; besleyemedin. Üstünde yaşadığı bir toprak vardı; işletemedin. Onu, hayvanî duyguların, cehaletin, yoksulluğun ve kıtlığın elinde bıraktın. O, katı toprakla kuru göğün arasında bir yabanî ot gibi bitti. Şimdi elinde orak, buraya hasada gelmişsin! Ne ektin ki, ne biçeceksin?..”
Sayfa 111 - Yakup Kadri Karaosmanoğlu / YabanKitabı okudu