Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Melike

Melike
@Melikereader
Her şey ‘Bir’. Gerçek ‘Bir’. Bu dünya, dünyada karşılaştığım her şey benim bilimcimin bir yansıması ise gördüğüm her şey de ‘Ben’im işte. Gördüğüm dünyanın kurbanı değil, bilakis onu oluşturanım. Ben bilincim. İşte bilinci her uyku katmanından biraz temizleyebildiğimde de, yaşam bunun yansıması olarak biraz daha aydınlanıyor.
Sayfa 299Kitabı okudu
Reklam
Mutluluk Ne Değildir ?
Sanırım, insanlar çoğu zaman mutluluk ile hazzı birbirine karıştırıp, kendilerine haz veren yaşantıları mutluluk diye adlandırıyorlar. Çünkü bana göre mutluluk bir durum değil, süreç; dış etkenlere doğrudan bağımlı olmayan, iç dünyamızın derinliklerinden gelen ve zaman zaman buluşabildiğimiz bir yaşantı. Kendimizi bir diğer insanla ya da evrenle bir "bütün" olarak yaşayabildiğimiz bazen de sadece yaşıyor olmanın bize sevinç verdiği anlarda, bir başka deyişle kendimizi ve dünyamızı gözlemlemekten özgürleşebildiğimiz zamanlarda bizi sarıveren bir duygu, ısmarlanması mümkün olmayan. Ancak buna rağmen, zaman zaman yine de bizi memnun eden ya da bize haz veren yaşantılar için de "Mutlu oldum" ya da "Beni mutlu etti" gibi ifadeler kullanıyoruz, mutluluğun adını koyduğumuz an, onun zaten başka bir yaşantıya dönüşeceğini düşünemeden.
Anne-baba olmak, korumak demekti.Açlıktan,soğuktan,mikroptan,pasaklıktan,kötülükten,bilgisizlikten,ve daha onlarca şeyden,çocuk kendisini korur hale gelene dek,korumak demekti.Çocuğu herkesten,hatta gerekirse kendi annenizden,kendi kardeşinizden,hatta gerekirse diğer çocuğunuzdan ,hatta gerekirse kendinizden, korumak demekti.Çocuğu bir gün,kendisini gerekirse size karşı dahi koruyabileceği hale getirmek demekti.Çocuğun kanatlarını kırmak değil,güçlendirmek demekti.
Sayfa 131Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hiçbirimiz, şu an olduğumuz insan değiliz sadece Bay Paf. Olma ihtimalimiz olan insanı da içimizde taşıyoruz her birimiz. İşte bize çocuklar ve çocuklar suretiyle görünen bu ikinci insanı kendimizden doğurmamız, bizi sis gibi çevreleyen o sonsuz ruhla kurabildiğimiz irtibata bağlı.
Sayfa 122Kitabı okudu
İnançlarımızın üzerinde yükseldiği kaide asla sarsılmasın diye kendi kendimizi manipüle etme yeteneğimiz ne büyüleyici!
Sayfa 94 - Kırmızıkedi
Reklam
Ancak sahiplenilmemiş hayatlar kısadır.Yaşamayı istediğin bir ömürde hep yeterince vakit vardır.Yanlış hikaye yoktur.Siz,kaderiniz ne zahmetli olursa olsun hariçte kalmamaya bakın.Ömür o vakit kısalır işte. Sadece korktuğun zaman,sadece o zaman kaderinin dışına atılırsın.Yürümeye devam edeceğiz hanımlar! Ne olursa olsun! Sağlığınıza!
Sayfa 394 - CanKitabı okudu
"Yapmanız lazım gelenler ortadan kalkınca,olmanız lazım gelen kadınlar olacaksınız.Etrafınıza bakın.Göreceksiniz ki hayat bizim nefesimizde."
Sayfa 143 - CanKitabı okudu
Bir de karıncaları durmadan oyalayacak,düşünmeyi onların ellerinden alacak birtakım oyuncaklar icat etseler.Karıncaları köleliğe koşullayacak...Filler akıllıdır,dünyanın en akıllı yaratıkları fillerdir.Hiçbir karıncaya göz açtırmayacak,bir tek sözcük düşündürmeyecek onlara oyuncaklar bulmalıyız.Karıncalar eğer düşünecek olurlarsa erinde gecinde bu düzenden kurtulmanın bir yolunu bulurlar.Düşünce için bu dünyada her şey sonsuzdur.Karınca da olsa düşünce bir gün bir yolunu bulup fili yener.Onun için bizler karıncaların en küçük bir düşüncesine izin vermeyeceğiz.İzin vermemek için de kafamızı çatlatıp tekmil biz sömürücüler onlar kıyamete kadar düşünmesinler diye yeni icatlar bulacağız.
“Tembel olmaları daha iyi “ dedi sultan.”Daha çok İşimize yararlar.Bir parça buğdaya,bir böcek parçasına bize kul köle olurlar.”
Kadınlar, ayak numaralarıyla, bedenleriyle, fikirleriyle, tercihleriyle uzayda ne kadar az yer kaplarsa bu o kadar makbul sayılmıştır.Erkekler kendilerine ait bir varoluş biçimi geliştirmeye ,kendilerini savunmaya nispeten de olsa teşvik edilmiş,kadınlar ise büyümek isteyen her yerlerinden,daha o yer büyümeden,alayla,küçümsemeyle,cesaret kırıcı yaklaşımlarla,sindirme ve görmezden gelmelerle baltalanmışlardır. Klinik psikolojinin şekillenmeye başladığı dönemlerde,kadınların merakına tamamen olumsuz bir anlam yüklenirken,aynı özellikteki erkeklere araştırmacı adı yakıştırılmıştır.Kadınların her işe burunlarını soktuğu söylenirken,erkeklere öğrenme heveslisi denilmiştir.Aslında,kadının merakının sadece sıkıcı bir röntgencilikmiş gibi sıradanlaştırılması,kadının içgörüsünü,içe doğuşlarını,sezgilerini inkar eder.Tüm duyularını yadsır.Onun en temel güçleri olan ayırt etme,neden sonuç ilişkilerine dayanarak belirleme yetilerine saldırmaya çalışır. "Kadınlar yirmili yaşlarına gelmeden önce bin kez ölmüşlerdir.Şu ya da bu yana gitmiş ve engellenmişlerdir.Engellenmiş umutları ve düşleri de vardır.Aksini söyleyen biri,hala uykudadır.Hepsi descansos (ölümü belirten bir simge) değirmeninde öğütülmüştür."
Reklam
Kız çocuğuna çok daha şiddetli baskı uygulamamızdan daha kötüsü,kız çocuğunu,biz yahut bir başkası ona kötü davrandığında kendisini hiç koruyamayacağı şekilde eğitmemizdir. Kızlar,sessiz,uysal,uyumlu,her şart altında nazik olmak üzere eğitilir ve böyle oldukları sürece,böyle oldukları için ödüllendirilirler.Halbuki,"Baskıcı şartlar altında sadece nazik olmanın ödülü,çok daha fazla kötü muameleye maruz kalmaktan başka bir şey değildir.";"Bir kadın ta bağırsaklarından bilir ki,çok uzun süre fazla-şirin olmanın,öldürücü bir yanı vardır.""Nazik olma'ya dönük bu ilk eğitim,kadınların sezgilerini umursamamalarına neden olur.Bu anlamda onlara bilerek yok ediciye boyun eğmeleri öğretilmiştir.Bir anne kurdun,yavrusuna öfkeli bir gelincik ya da sinsi bir çıngıraklı yılan karşısında'nazik olma'yı öğrettiğini düşünün."İşte bu yüzden,"Birçok kadın Mavisakal masalını harfi harfine yaşamıştır." Herkese her şart altında nazik olmayı,alttan almayı içselleştirmiş kadın kadar mağduriyete açık kimse yoktur;içinde biraz olsun istismar temayülü taşıyan herkes,kolay kurbanın kokusunu hemen alır.Nazik bir kadının nezaketinden dolayı çekmediği eziyet,görmediği kötülük kalmamıştır.Kızınızın dönüp dolaşıp kendisini yine mağdur duruma sokmasını,her yerde ezildiği bir döngüden bir türlü kurtulamamasını,hep haksızlığa uğramasını,kendisini koruyamamasını istiyorsanız,ona hiç kimseyi incitmeme gerekliliğini aşılamanız yeterli.
Tüm hayatınız boyunca hiç kimse ,kendinize verdiğiniz zarar kadar size zarar vermedi,sizi sömüremedi.Öz-zararınızın sınırı ölçüsünde başkalarının size zarar vermesine izin verirsiniz.Eğer birisi size ,sizin kendinize verdiğiniz zarardan daha fazla zarar vermeye kalkarsa,sizi kendinizden fazla sömürmeye çalışırsa,o insandan uzaklaşırsınız.Ama sizi sizden birazcık az sömürdükleri ve zarar verdikleri sürece o ilişkiyi sürdürürsünüz ve sonuna kadar tolerans gösterir ve katlanırsınız. Başkaları tarafından kabul görmeye ve sevilmeye her birimizin ihtiyacı var ama öncelikle kendimizi kabul etmeyi ve sevmeyi bilmiyoruz.Kendimize duyduğumuz öz-sevgi ne kadar çoksa,öz-zarar da o kadar az olur.Öz-zarar,öz- reddedişten kaynaklanır .Öz-reddediş ise,mükemmellik imajına sahip olup,asla bu ideale,bu mükemmelliğe erişememekten kaynaklanır. Kendimizi reddetmenin nedeni mükemmellik imajına sahip olmamızdır.Bu nedenle,kendimizi olduğumuz gibi kabul etmeyiz;başkalarını olduğu gibi kabul etmeyiz.
Saygı, itaat değildir.Karşılıklı olamayan,hiyerarşiye dayalı bir şeye "saygı" adını verebilmek çok zor.Çocuğa böyle bir hiyerarşi aşılarsanız,çocuk ya ona biçtiğiniz"alt" konumu benimseyerek büyüyünce de o konumdan çıkamayacak,ya da,yaşının yeterince kemale erdiğini düşündüğünde yaşça kendisinden küçük olanları saygı söylemi altında ezecektir.
"Yaşamak her şeye rağmen bir iz bırakmaktır yeryüzünde"
Sayfa 26 - canKitabı okudu
"Aslında hiçbir şey fark etmezdi ,"dedi. "Öyleyse neden pişmansın itmediğine?" "Sırf, bir şey yapmayı hiçbir şey yapmamaya yeğlediğim için.Şu oynadığımız oyundan kazançlı çıkmamız olanaksız.Kimi yenilgiler kimilerinden daha iyi olabilir,o kadar."
Sayfa 150 - canKitabı okudu
“İnsan,sadece otomobilleri satmak üretmekten daha zor olduğundan beri insan için bir bilim nesnesi haline gelmiştir.”
Reklam
"Belki de şahsiyet dediğimiz şey bu,yani hafızanın ambarındaki maskelerin zenginliği ve tesadüfü,onların birbiriyle yaptığı terkiplerin bizi benimsemesidir."
Sayfa 54 - DergahKitabı okudu