Bir kadın görsem, saçları dağınık
Bir kadın
Mahzun, çarasiz, ümitsiz...
Nedense kederli olurum
Bir gurbet şarkısı duysam sokaklarda
Bir "ahh" inlese derinden
Nedense darmadağın olurum...
Yeryüzünün neresinde
Bir müslüman
Dara düşse.
— Ahh! diyorduk
Kanıyordu içimizdeki yara
Bir bıçakla sökülüp alınıyordu sanki yüreğimiz
Bedenimizden
— Ahh! diyorduk
Bir başka şey gelmiyordu elimizden...
Gelecek ile daha birbirimize yabancıyız. Yaşanmış ufuklardan yaşanacaklara geçerken bilinmeyen sisler içinde aradıklarımızı birdenbire bulamıyoruz. Arada sırada da aldanıyoruz. Bütün değişikliklerine uymaya çalıştığımız “zaman” da belki biraz bizi yadırgıyor.
En büyük güçlük alışmamış olduğumuz bir fazileti kazanmaktır.
Ben o zaman dutlarımı yiyordum,
susku ve güzellik için,
dönüşüyordum bir bülbüle
kanadından kalem sunan,
Yazı çağırıyordum
ve biliyordum yine
yeğdir kapanması çiçeğin.
Güneş Sistemi'nde yalnızca yalnızca bizim dünyamızda hayat olduğunu keşfediyoruz.
Bu da bize, hayatın bir garanti olmadığını, hayatın özel koşul istediğini, olasılığa sığmayan beklenmedik bir şeylere gereksinim duyduğunu anlatıyor. Mucizevi, tanrısal, mistik bir müdahale gerektirdiğini bir an için bile aklımdan geçiriyor değilim
✓
°
Bir başına, tümüyle güvende, ne bir gözetleyen ne buyurgan bir duyuru, çaydanlığın fokurtusu ve saatin dostça tiktakları dışında ne bir ses ne bir nefes.
°
✓