“Biz gidiyoruz, dağılıyoruz başka gemilere. Denizden başka vatanımız yok, gemilerden başka evimiz yok. Denizin sakin ya da hırçın dalgaları üstünde olmazsak ancak kara toprağın altında olabiliriz demektir bu.”
Okumaya başlamadan böyle değişik bir konusu olacağını düşünmemiştim ancak okumaya başlayınca hem sürükleyici hem de ilgi çekici bir maceraya katılıyorsunuz. Her şeyden önce kitabın kapağına bayıldım.
Kitap kapağı sanki mektup okuyacakmışız izlenimi vermişti bana ilk başta. Bir mektuptan da öte bir seyir defterinin içinde yazılanları okuyoruz. Tabii ki sadece seyir defterinde yazılanlar değil kitap farklı kollardan ilerliyor diyebilirim.
Üç araştırmacı geminin arızalanması sonucu gemide mahsur kalması, geminin tamirinin belki de hiç olmayacak olması üzerine yaşananları okurken, diğer yandan da seyir defterini, bundan çok önceleri dayanan Sismik-1 'in hikâyesini okuyoruz.
Kitabın bölümlendirilmesi, bölümlerin içindeki başlık sınıflandırılması çok iyiydi. Okunanlar hiçbir şekilde karışmıyor, hepsi bir bütünün parçası olarak tamamlanıyor.
Yazarın aynı zamanda öykü kitabını da okumuştum önceden. Oldukça başarılı öykülerinin yanına bir de başarılı bir roman eklemiş bu kitabıyla. Ben normalde öykü okumayı severim ama yazarın romanının tadı başka olmuş diyebilirim. Yazarla tanışma kitabı olarak bu kitabı tercih ederseniz pişman olmazsınız.
Ayrıca denizcilikle alakalı terimler olur, okumam zorlaşır belki diye düşünmüştüm ama hiç öyle olmadı. Tabii ki bazı terimler var ama yazar bizi terime boğarak hem konuyu hem de anlatımını sekteye uğratmamış. Kesinlikle tavsiyemdir.