Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mahir Bey derdi ki: "Men lem yezuk, bilmez yazık." Tat- mayan bu duygunun ne kadar ulvi olduğunu bilemez. Yine bir başka aziz buyururdu ki: "Evladım baklavanın tadını bilmeyene baklavayı anlatamazsın." Bu aşk, yani kalbin tattığı aşk diğer tüm aşklardan daha tatlıdır; ama tatmayan bilmez. Kalpte giderek bedenden soyutlanan bir duygu vardır, o duygu üzerinden yürüdüğümüzde ancak sonsuzluğa doğru yol alabiliriz ki zaten varlığımızın bir boyutu sonsuzluğa doğru açılma kabiliyetinde yaratılmıştır. Beş duyu organımız çok kısıtlıdır; ama öyle bir nokta vardır ki kalpte, orası dünyalık hiçbir şeyle tatmin olmaz. Dolayısıyla aşk o sonsuzluk yolunu gösterir. Aşkın bu dünyadaki sıkıntısi ise, şehvettir. İnsanlar aşkla şehveti birbirine karıştırır. Kalp, Allah tarafından aşkla yoğrulmuş ve aşka yönlendirilmiştir; kalpte aşk kabiliyeti vardir, bedende ise şehvet. Yaşlı bir adamın kalbi fiziki olarak bakıldığında yorgundur; ama eğer aşk ehliyse, âşıksa manen yorulmaz, dinç kalır. Onun için, "Kalp ihtiyarlamaz" der büyükler. Çünkü muhabbet her dem diri tutar insanı.
Bazen seni anlamıyorum Şu halde söylediklerimi açıklayacağım kendilerine gereksinim duyan kisiler vardır beni anlamamanın nedeni senin boyle kisilerden olmaman sen beni kullanır ve sırası gelince bir kesekağıdı gibi brustururarak fırlatıp atarsın tanrı seni becermis arkadaşım yeterince zekisin ve öyle yapman seni üzücektir ama daha sonra yürüyüp yoluna gidicek kadar katısın da bundan dolayı kendine bir sey yapamaz engelleyemezsin eger ben kumsalda yatıp yardım istemek üzere çıglıklar atmakta olsaydım ama seninle kahrolası bir kule'n aradında bulunsaydim seni uzerimden atlar ve cekip giderdin bu söylediklerim gercege yakın değil mi ?
Reklam
"Öyle bir Ferhad'ım ki, bin beter benim halim, "Dağlar ardında değil, gözümün önünde Şirin, "Değecekmişim gibi eline, tut ki uzanıverdi elim, "Yine de gurbet-elde delleniyor hasretliğim, "Bizlere engel olan ne hisarlar, ne surlar, "Aramızda derya değil, şu bir karışlık su var. "El ediyor, gel diyorsun, ne bu oynadığın oyun? "Ne zaman çünki sarılsam, kollarım sırılsıklam, "Kucağımdan köşe-bucak kaçı-kaçıveriyorsun; "Tiksindin mi benden yoksa? Haklısındır belki ama, "Periler bile hayrandı bir zamanlar boyuma bosuma... "Hem ne demeye öyleyse ben gülünce gülüyorsun, "Ağlayınca ağlıyorsun ve ne vakit yanıp yakılsam, "Belli dudaklarının oynamasından, sen de içten bişeyler söylüyorsun?.. ..
Tüketim çılgınlığı,diderot etkisi.. Saçma sapan ürünlerin linkleri…
Instagram'ın mesela kurulma amacı ne, sizi daha çok tüketime yönlendirmek. Size bir ünlüyü gösteriyorlar; o ünlü aslında çok çirkin bir kadın, ama öyle güzel gösteriyorlar ki o kadını siz onun gerçekten çok güzel olduğunu düşünüyorsunuz, çünkü tanımıyorsunuz. Ben biliyorum, o güzel değil aslında. Onun güzel olduğunu düşünüyorsunuz. “O nasıl güzel olmuş?” diyorsunuz. “O kremi aldı, o çantayı aldı, ben de alacağım,” diyorsunuz. Bunu Hollywood da yapıyor. Holywood starları gidip bir çanta alıyorlar, bilmem ne yapıyorlar. Yani emperyalist sistem ilk önce aşağılık kompleksi veriyor, sonra pahalı ürünler çıkarıp size onu aldırarak sizi köle yapıyor.
Sayfa 41 - Butik yayıncılık
Bir taşın üstüne çöker o da Oturur kalır Dalar öyle Ama ansızın musiki Zamana hükmeden o hava Diken diken olur Çatallaşıverir..
Bundan yıllar sonra, bir tartışma sırasında, sana çocukluğumdan nefret ettiğimi söylediğimde bana deliymişim gibi baktın ve dedin ki: Eh ama yüzün hep gülüyordu! O günkü tepkinden nasıl şikayetçi olabilirdim ki, zira zaferimin işaretiydi bu söylediğin, demek ki bütün bu zaman boyunca seni hayatımdan habersiz bırakmayı ve senin -öyle ya- annem olmanı engellemeyi başarmıştım.
Reklam
Ama zaten hayatın kendisi de fizyolojik değildi. Biz insanlar öyle olmasını istemiştik, anlaması kolay olsun diye…
- Siz kadınların çalışmalarını doğru buluyor musunuz? - Yerine, adamına göre. - İşte benim yerimde bulunan bir kadın çalışmalı mıdır? - Bilmem ki, çalışmaktan ne anlıyorsunuz? Bence kimse boş oturmamalıdır. - Yok, öyle çalışmak değil. Böyle dairelerde, erkekler gibi çalışmak... - Geçineceği yoksa aç duramaz ya! - Aç duramaz ama o kadının başka vazifeleri yok mudur? - Çalışmakla kadınlıktan çıkmıyor ya. Gene kadınlığını eder!.. - Çıkmaz olur mu? Bir daha o kadın evine, salonuna nasıl bakar? İster istemez çocuk doğurmaktan kaçar... - Ben kadın olsam kendi ekmeğimi kendim kazanmak ve gönlümün istediği zaman istediğim erkekle yaşamak yolunu tutardım! - Kadın değilsiniz de onun için böyle düşünüyorsunuz. Kadınlar idare olunmaktan hoşlanırlar. Kadın çalışır, çalışmaz değil ama idareyi düşünmek kadınlara ağır gelir. Her zaman kendilerini idare edecek bir erkek ararlar.
Sayfa 110Kitabı okudu
Ama yine de onları derin bir ilgi ve özlem dolu bir dalgınlıkla seyretmiş ve eğer bir kız olsaydım, ağlayacağımı hissetmiştim; çünkü bazılarını sevmiş ve bazılarından da nefret etmiş olduğum için sevmiş olduğum, ama hepsinin de benim için öyle veya böyle değeri büyük olan oğlan ve kız çocuklarının oğulları kızları, temsilcileriydiler onlar, çok yıllar geçmiş - ve, Tanrım, nerede onlar şimdi!
Zaman ne de kıymetli...
_Ama vakit nakittir, bunu unutuyorsunuz! _Hangi vakit! Öyle zaman olur, koca bir ayını elli kapiğe verirsin; öyle zaman olur, bir yarım saati kaç para versen alamazsın.
Reklam
"Eh hepimiz hayatımızı kazanmak zorundayız." "Öyle," dedi Tom. "Ama keşke başkasının hakkını almadan kazanmanın bir yolunu bulsaydın."
Yirmi bin kitap öyle kendiliğinden düzenlenmiyor. Düzen konusunda katı, hatta insanüstü bir anlayışa sahip olmak gerekiyor diyebilirim ve bir yönteme, anlamları onları tanımlayan rakamlardan son derece farklı olan eserleri kataloglama gibi sevimsiz bir işe zaman ayırmak gerekiyor bir de. Zira oraya başlığı, yazar adını, sizin için yazdığı kısa özeti, içerdiği temel anlamı koyacak. Kişi Amazonlara gitmek isterse yaşayacaklarından farklı bir yığın ayrıntıyla uğraşmalıdır, fakat bilir ki bu ayrıntılar ona rehberlik edecek ya da fayda sağlayacaktır. Şayet bir şiir yazmak isterseniz iş gören bir kaleme ve kâğıda ihtiyacınız vardır, bir kadını kendinize âşık etmek isterseniz pek çok farklı ve kim bilir belki de tatsız şekilde hazırlanmanız icap eder, mesela ayak tırnaklarınızı kesmeniz gerekir. Brauer’inki gibi bir kütüphaneniz varsa dosyalama işi kaçınılmazdır. İnsan pek çok kitabı fethedebilir ama bir kâşif onları idare etmekle yükümlüdür.
Sayfa 48 - Jaguar Kitap
Tarkovski Truman Show filmini nasıl çekerdi?
İdeal bir film çalışmasını şöyle canlandırıyorum gözümde: Sanatçı, elindeki milyonlarca metre film üzerine... örneğin bir insanın doğumundan ölümüne dek her ânı, her günü, her yılı kaydeder. Montaj sonrası elde iki bin beş yüz metre kadar bir film kalır: Bu, gösterimi bir buçuk saat sürecek bir film demektir (çekilen bu milyonlarca metrelik ham filmin değişik yönetmenlerin eline geçtiğini ve her yönetmenin kendi filmini yaptığını düşünün! Bir- birinden ne farklı filmler ortaya çıkardı kim bilir!) Evet, gerçeklikte hiçbir zaman böyle milyonlarca metre filme sahip olunmaz, ama yine de bu ideal' çalışma koşulu bir ham hayal değildir, ona doğru atılmak gerekir. ... Belli bir kahramanı dur durak bilmeksizin izlemek değil burada sözünü ettiğim. Bir insanın davranışlarındaki mantık, beyazperdede (doğrudan onunla ilgisi yok- muş gibi görünen) bambaşka olguların, olayların mantığıyla yer değiştirebilir olması ve aynı zamanda başta seçilen kişinin, yönet- menin olayı değerlendirişi öyle gerektiriyorsa, yerini bambaşka bir şeye bırakarak perdeden tümüyle kaybolabilmesi. Örneğin, kahraman diye nitelenebilecek bir kişiliğin yer almadığı ve insanın hayata bakışıyla ilgili her şeyin, yalnızca rakursiyle anlatıldığı bir film. *) Rakursi (Fr. Raccourcir) - Derinlik, biçim ve orantı bakımından yeni bir gerçeklik izle- nimi yaratmak için ani ve hızlı perspektif değişiklikleriyle çekim yapılması, kısaltım. (ç.n.)
İnsanın, mümkünse karısı, çocuğu, parası ve hele sağlığı olmalı, ama saadetini yalnız bunlara bağlamamalı. Kendimize dükkânın arkasında, yalnız bizim için bağımsız bir köşe ayırıp orada gerçek özgürlüğümüzü, kendi sultanlığımızı kurmalıyız. Orada, yabancı hiçbir konuğa yer vermeksizin kendi kendimizle her gün baş başa verip dertleşmeliyiz; karımız, çocuğumuz, servetimiz, adamlarımız yokmuş gibi konuşup gülmeliyiz. Öyle ki, hepsini kaybetmek felaketine uğrayınca onlarsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın. Kendi içine çevrilebilen bir ruhumuz var; kendi kendine yoldaş olabilir; kendi kendiyle, çekiş dövüş, alışveriş edebilir. Yalnız kalınca sıkılır, ne yapacağımızı bilmez oluruz diye korkmamalıyız.
“Biz insanlar gerçekten de tuhaf yaratıklarız.Öyle görkemli düşler kurar,öyle yapıtlar ortaya koyarız ki,görenler hayran kalır.Ama bazen de öyle kaypaklaşır,öyle aceleci davranırız ki,o güzellikleri yaratanlarla bu kolaycı tavrı benimseyenler aynı insanlar mıdır,anlamak zorlaşır.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.