"Yeryüzündeki aşk olasılığı ve süreci de karıncaların karşılaşmaları ve yaklaşık on saniye birbirlerine dokunmaları oranında. Ne zavallılık!"
-Nilgün Marmara
Vazgeçerek, öteki insanlar gibi kolaycılığı ve rahatı seçiyorsunuz. Evet, belki çok akıllıca ama insanca değil. Çünkü siz insanlar yalnızca akıldan oluşmazsınız, duygularınız da vardır, anlamsız heyecanlarınız, delice tutkularınız. Üstelik onları doyurmazsanız, akılla kazandığınız her ne varsa, size mutsuzluk getirir
İyi ki seni tanımışım. Seni tanımasaydım, hayatımda böyle bir aşk bulunmasaydı, hayatım ne kadar boş bir hayat olacaktı. O boşluktan yalnız kendi içimdeki sevmek kabiliyetiyle kurtulamazdım. Çünkü hiç kimseyi seni sevdiğim kadar sevemezdim. Hiç kimseyi ne senin kadar güzel, ne senin kadar iyi, ne senin kadar mükemmel, ne de senin kadar kendim için buldum
Sanatta duygu aranmıyor bugünlerde. Neredeyse bilimin mesafeli soğukluğu moda oldu. Romantizm, işte ne bileyim, hepsi demode, hepsi gülünç geliyor insanla ra. Aşk bile.
"ne saçmalık şu Aşk denen şey! "dedi Öğrenci, yürüyüp giderken." Mantığın tırnağı bile olamaz, çünkü hiçbir şeyi kanıtlamaya yaramıyor ve insana hep gerçekleşmeyecek şeylerden bahsediyor ve insanı gerçek olmayan şeylere inandırıyor.
Aşk beklemez, insanın içini alev alev kor ateşler gibi yakar, bütün varlığını bütün bedenini sımsıkı zarar insanın içini ürpertir, öyle acılar öyle ızdıraplar verir ki ne olduğunu anlayamazsın.”
Her ne ki fazlaysa noksandır. Her ne ki fazlaysa, gerçekten noksandır .Bir noksanlığı örtme gayreti vardır orada. Fazla unvan ,fazla iltifat ,fazla eşya ,fazla makyaj ,fazla aşk ,fazla vaat .Fazla noksandır.
Bir gün olur senin de düşerse elinden nar
Aşk bir gün seni de alır bir yerden bir yere koyar
Ne zaman ki kaplar gönül mülkünü kar
Çağır o zaman, anlatırım sana,
bir ömürden nasıl döne döne geçer turnalar.
Aşkı uzun boylu sanırdım
anladım ama ne zaman, harflerinden de kısaymış aşk,
bazen yazıncaya kadar geçiyor, bazen zaman alıyor
aşkı içimizdeki olmandan kurtarmak, aşk kısa, şiir uzun,
sözgelimi bir ağaç kaybolsa da orman yine orman,
ya bir harfi kaybolsa, zaten kaç harf ki insan?
"Bir kadını gerçekten sevmişsen kalbinden başka hiçbir şeyin kalmamıştır; aşk, evvela akıldan başlayıp ne var ne yok her şeyini birer birer terk ettiğin uzunca bir yoldur."
Bir gün Resulullah(a.s.m.) mescitten hızla çıkan birini görür.O kişi'"mescit kuşu"diye bahsedilen, herkesin sevdiği sahabe Salebe'dir. Resulullah(a.s.m.) yanına çağırır ve sorar:"Salebe,nedir bu telaşın?Neden namaz biter bitmez mescidi terk edersin?
Salebe cevap verir:"Ya Resulullah!Bizim evimizdeki kıyafet sadece bu üzerimde bulunan çaputtur ve ben mescide geldiğimde eşime giyecek çaput kalmaz."
"Mescit kuşu"diye bahsedilen sahabenin yaşadığı hayat İslamiyet'te zirve bir hayattır.O konuşma esnasında da Resulullah'tan(a.s.m.) ısrarla dua ister:"Ya Resulullah!Ne var Allah'a dua et sende bana mal-mülk verse?"
Resulullah(a.s.m.):"Etme salebe!İsteme bu duayı.Bak benim de bir günüm aç,bir günüm tok geçiyor.Ama Allah'ın verdiği mala şükredebiliyorsa ve daha fazlası verilince de o malın şükrü unutabiliyorsa bu nimet değil,nikmet olur.Boşver Salebe...İsteme..."