Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Edmond, " On birinci yüzyılın sonunda dünyadaki en büyük entelektüel keşifler Bağdat ve çevresinde yaşanıyordu, " dedi . " Sonra tüm bunlar neredeyse bir gecede değişti.İslam tarihinin en nüfuzlu şahıslarından bir din âlimi, yazdığı bir dizi ikna edici reddiye ve risaleyle Eflatun'un ve Aristo'nun felsefesini eleştirdi ve rivayete göre matematiği ' şeytan felsefesi ' ilan etti. Bilimsel düşünceyi küçümseyen olaylar dizisi bu şekilde başlamış oldu . İlahiyat üzerine çalışmak zorunlu kılındı ve İslam âlemindeki tüm bilimsel hareketler çöktü. "
Sayfa 113 - Altın Kitaplar
Yunancayı bilmedikleri halde halifeleri, İstanbul'dan ve baş­ka yerlerden Yunanca kitapları taşıyor, Bağdat'ta tercüme ettiriyor ve bu şekilde tercümelere dayanarak Müslümanlar Bizanslılardan daha çok neticeye varıyorlar ve onları geçiyorlar.
Reklam
Latife Hanım ile beraber Konya'yı ziyaret eden Mustafa Kemal Paşa, bir öğle yemeğinden sonra Fahrettin Paşa ile istasyondaki Bağdat Oteli'ne gitmiştir; orada arkadaşları ile sohbet etmekte, hükümetin değişeceği söylentilerini değerlendirmektedir: "...Birden kapı açıldı, içeri Latife Hanım girmez mi? Her­kes şaşırdı, Latife Hanım da Atatürk'e "Kemal, buraya geldiğini haber aldım. Evde çay hazırlatmıştım. Seni almaya gel­dim...» tarzında hitap edince donakaldık. Atatürk benzi atmış bir halde «Peki hanımefendi, buyrun gidelim» dedi ve birlikte dışarı çıktılar, bizlere veda etti ve Latife Hanım'la beraber uzaklaştı. Latife Hanımefendi'nin Atatürk'ün otelde kalarak maiyeti ile içkiye dalması ihtimalini düşünüp buna meydan verme­mek için böyle yaptığına şüphe edilmezse de kültürü çok yüksek ve çok nazik bir hanımefendinin, Atatürk gibi bir insanın böyle bir davranıştan nasıl üzüntü duyacağını düşünememiş olmasına hakikaten hayret olunur.”
Sayfa 15 - fahrettin altayKitabı okuyor
Arabadan atladım, gürültünün ne olduğunu anlamak istedim. Mahalleye girince korkunç bir manzarayla karşılaştım. Bizim gözleri fırlamış neferler, kadın, çocuk, erkek, ihtiyar halkı zorla topluyorlar ve kasabadan çıkarıyorlardı. O sırada bulduğum bir subay şu bilgiyi verdi: " Biz ordunun ağır yaralılarını, başlarında subay ve doktorları olduğu halde hastane yaptığımız yerlerde bırakmıştık. Askerlikte usul buydu. Ne var ki Bekir Sami'nin tümeni tam Kâzımiyye mahallesinden geçerken duyduğu feryatlar üzerine kasabaya girmiş ve görmüş ki, hastanelere hücum eden Araplar; kolu bacağı kırık yaralıları, yataktaki hastaları, birer ip takarak sokakta sürüyorlar, hastaneleri yağma ediyorlar. Hastaları soyuyorlar. Halkın, Türk ordusu gitti diye korkusu kalmamış. Bekir Sami durumu görünce Kâzımiyye halkını toplamaya başlamış. ..." Geldim, öğrendiklerimi kumandana anlattım. Otomobili sürdük, biraz ilerde henüz ışımaya başlamış havanın yarı aydınlığında Bekir Sami'yi tümeninin başın- da bulduk. Karabekir, Bekir Sami'ye sordu. O da yukarda anlattığım gibi durumu açıkladı. Karabekir: - Peki bu halkı ne yapacaksınız? - Şimdi ne yapacağım görürsünüz. Biraz sonra ateş sesi duyuldu. Bir de ne görelim!.. Bekir Sami dört yüz kişiden fazla olan Kâzımiyye halkını kurşuna diziyor. Çok üzülen Karabekir: - Bekir Bey ne yapıyorsun? Bu halkın ne günahı var? - Dört yüzyıllık Osmanlı tarihinin hesabını görüyorum. Geceyi orada geçirdik. İngilizler daha Bağdat'a girmemişlerdi. Bağdatlı subaylara ailelerine veda için izin vermiştik. Karargâhta bir Bağdatlı Yüzbaşı Tevfik vardı. İsteği üzerine ona da izin verildi...
240 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Ah Bağdat... Bir kız çocğunun savaş ortasında ailesi ve çevresiyle olan durumunu en acı şekilde anlatan bir kitap. Savaşın içinde kardeşini kaybetmenin acısıyla yaşayan bir kız. Emine şenlikoğlunun hayatını riske atarak yazdığı bir roman. Akıcı ve sade anlatımıyla sürükleyici bir kitap. Zülümle abad olunmaz. Her şeyin muhakkak bir bedeli vardır.
Binbaşının Kızı
Binbaşının KızıEmine Şenlikoğlu · Mektup Yayınları · 2012194 okunma
BAZI VEZİRLERİN LAKAPLARI
Daltaban İbrahim Paşa saraya acemi oğlan olarak geldiğinde, daima yalınayak dolaştığı için kendisine ‘Daltaban’ lakabı takılmıştır. Öküz Mehmet Paşa bir öküz nalbandının oğlu olduğu için, Zurnazen Mustafa Paşa yeniçeri ocağında zurnacı olduğu için, Cenaze (Meyyit) Hasan Paşa sadrazamlığı boyunca hep hasta olduğu için, Hain Ahmet Paşa Osmanlı ordusunu Mısır Hıdivi’ne teslim ettiği için, Kavanoz Ahmet Paşa kısa ve şişman olduğu için, Güzelce Ali Paşa çok yakışıklı ve edepli bir adam olduğu için, Mere Hüseyin Paşa Arnavut olup sürekli Arnavutça “mere” lafını kullandığı için, Tabanıyassı Mehmet Paşa koca ayaklı ve düztaban olduğu için, Boynueğri Mehmet Paşa IV. Murat’ın Bağdat Seferi’nde boynundan zehirli okla vurulduğu için, Kalaylıkoz Ahmet Paşa babası kalaycı olduğu için, Kabakulak İbrahim Paşa koca kulaklı olduğu için, Bıyıklı Ali Paşa sadrazam olana dek sakal bırakmayıp bıyıklı olduğu için, Keçiboynuzu İbrahim Hilmi Paşa çok sıska olduğu için, Mezomorto Hüseyin Paşa Venediklilerle yapılan bir savaşta çok ağır yaralandığı halde ölmediği için (İtalyanca– mezzo morto: yarı ölü), Yedisekiz Hasan Paşa okuma yazması olmadığından imzasını sadece Arap rakamları olan yedi (V) ve sekiz ( ^ ) işaretlerini çizerek attığı için, Kuyucu Murat Paşa da Celali Ayaklanması sırasındaki asileri kuyulara doldurttuğu için bu lakapla anılmışlardır…
Reklam
... Çanakkale Harbi başlamıştı. Istanbul, Kahire'den, Kudüs'ten , Şam'dan, Halep ve Bağdat'tan hayalini geri çekmiş ,kendi öz canının kaygısında idi .
145 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Var=Hiç?
Nurettin Topçu
Nurettin Topçu
Var Olmak
Var Olmak
Bir katre ki ummânlar onun dehlizlerinde boğuluyor... Büyük mütefekkir
Nurettin Topçu
Nurettin Topçu
çalkantılı bir dönem olan Cumhuriyet devrinin o buhranlı serencamında bir nevi bir kandil tutmuştur karanlıkları efsunlu buğularından muzdarip insanımıza. Adeta ruhların geride kalıp ahengini kaybettiği bir fezada "var" olmaya çalışan insan sanki bu sayfalarda bir sancı çekiyor gibi hissettim okurken. Sanki bir devrim bir başkaldırı bir ihtilal gibi... "Neden?" sorusu sürekli satır aralarına tuzlar serpiyor ki buzdan donmuş patikalara... bu patikalar ise kırık bir kalbin akislerinin musikisinden kendisine bir bulut tutturmuş ve ve mütemadiyen sağanak altında kalmış vaziyette... Bu kitapta
A'mak-ı Hayal
A'mak-ı Hayal
'deki arayışı görebiliriz..
Necip Fazıl Kısakürek
Necip Fazıl Kısakürek
' in
O ve Ben
O ve Ben
kitabındaki onun o ruhsal sancılarını,
Platon (Eflatun)
Platon (Eflatun)
'un
Devlet
Devlet
kitabındaki mağara alegorisinin prangalarından kurtulup ışığa doğru koşan insanını görebiliriz
Friedrich Nietzsche
Friedrich Nietzsche
'nin başkaldırısını görebiliriz; toplumun kalbini çığlıklarla dolu bir sessizliğe hapsetmesini... burada
İmam Gazali
İmam Gazali
'nin
El-Münkız Mine'd-Dalal Dalaletten Hidayete
El-Münkız Mine'd-Dalal Dalaletten Hidayete
'da bahsettiği o Bağdat'ı gizemli bir iple terk ettiriliş serüvenini görebiliriz... bir
1984
1984
meselesine engel olma haykırışı görebiliriz. Hülasa
Nurettin Topçu
Nurettin Topçu
'nun satır aralarında bahsettiği üzere uzaklarda avare bir şekilde virânelerde kayboluyoruz ama görmüyoruz ki ruhumuzun ukdelerinde pinhan bir "aşk" içindeyiz eriyip "aşk" oluyoruz ki arşı inletelim... ve tan bütün şark ve garbı hürriyet kıvılcımlarından doğsun.. Vesselâm...
Var Olmak
Var OlmakNurettin Topçu · Dergah Yayınları · 20183,911 okunma
Mevlana
Farkında mısın? Dert ve kederlerle yıkılıp harap olmuş gönlünde Hakkın gizli bir hazinesi vardır. Aklını başına al da şu virane olmuş köyünü, Bağdat şehrine bile değişme! Allah'a yemin ederim ki senin şu karanlık gecen, yüzlerce gündüzden daha iyidir. Geceyi kaybetme, gündüzü arama.
813'ten 833'e kadar, yani Aprupa'nın okuma yazma nedir pek bilmediği bir dönemde, Halife Me'mun Bağdat'ta kalabalık bir mütercimler heyetinin yardımıyla devasa bir kütüphane kuruyordu.
Reklam
ÇATLAK
Eski Alman orduları başkumandanı fon falkenhein, galiba, halep'te toplanan ordularla bağdat'ı almaya çalışacaktı. O mümkün olmadığı için, Filistin cephesini kendisine verdiler. Fon Kress, Cemal Paşa'nın emrinde idi. Falkenhein ve ondan sonra Liman Fon Sanders, Cemal Paşa'sız kumanda etmişlerdir. Hiçbirinin durduramadığı İngiliz seli, yine bir Türk, fakat bu sefer öz bir kumandan, Mustafa Kemal tarafından Halep aşağısında tutulmuştur. Mustafa Kemal'in orada seçtiği savunma hattı, Milli Misak'taki Türkiye sınırı idi.
Sayfa 104 - Pozitif yayınları/2004
Rakka Kadim Arab şehri Amerika/Pckklı pçlerin işgalinde
İmam Muhammed sadece bir hadis ravisi değil, içtihadı halen daha günümüzde taklid edilen büyük bir imamdır. Şeybânî’nin Rakka dönemindeki önemli olaylardan biri, 184/800 tarihinde İmam Şâfiî’nin halifeye isyan konulu bir soruşturma kapsamında sayıları yedi/dokuz kişi olan bir grupla birlikte Hicaz'dan önce Bağdat'a sonra da Rakka'ya götürülerek Harun Reşid’in huzurunda yargılanması hâdisesidir. Şâfiî bu olaydan, soruşturma süresince halifenin yanında bulunan Şeybânî’nin hüsn-i şehadetiyle kurtuldu. İmam Şâfiî: gözlerin bir benzerini görmediği, onu görenlerin ondan öncekileri görmüş gibi olacağını belirttiği İmam Şeybanî ile ilgili birçok sözü nakleden Kevserî’nin eserinde geçen bazı sözler şu şekildedir: ‘Muhammed b. Hasan gibi kilolu olup çok ince ruhlu birini görmedim’ ‘Bir meseleyi ele aldığında sanki Kur’an ona iniyordu. Ne bir harfi takdim eder, ne de bir harfi te’hir ederdi” ‘İnsanlar Muhammed b. Hasan’ın fıkhında güvendedirler’ ‘Ben ondan daha akıllı, daha fakih, daha zahid, daha takvalı birini görmedim.’ ‘Muhammed b. Hasan’a karşı görüşler bildirmeme rağmen onunla oturur, onun kitaplarını dinlerdim’ ‘Helali, haramı, illetleri, nasih ve mensuhu ondan daha iyi bilen birini görmedim’
allah dostları müthiş süper adamlar
608/1212 senesinde Avarifu'l-Mearif'in müellifi Sühreverdi ile görüşmek için Bağdat'a geliyor. Rivayete göre bir araya gelen iki ünlü mutasavvıf hiç konuşmadan uzun uzadıya birbirine bakmış, sonra da ayrılmışlardı.
Sayfa 46 - İbnü'l-imad V/194; Makkari II/163Kitabı okudu
Musa oğulları
Buğday, Kuzey Suriye'den geliyordu. Filistin yiyici idi. Daha önce en büyük yiyici olan cephe vardı. Kıtlık ve açlığı önlemek için Filistin yahudilerini harbin sonuna kadar istihsal (toplama) bölgesine yollamak ve orada oturtmak lazım geldi. Acaba gerçek sebep bu mu idi, yoksa Filistin Yahudileri tehcir (göç) mi ediliyordu? Bir Yahudi
Sayfa 70 - Pozitif yayınları/2004
Bu mektupta yazılanlar Bağdat doğumlu bir şairimizin kaleminden çıkmıştır. Hâşim, Galatasaray’da okumuş, İzmir’de öğretmenlik yapmış, Düyûn-u Umumiye’de çalışarak devletinin mâlî sefaletini yakından tanımış, Birinci Dünya Savaşı’ndaki askerliği esnasında ise Anadolu’yu gezmiştir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.