Lise yıllarım, abimin beni yönlendirdiği kitapları okumakla geçti.
Aziz Nesin de onlardan biridir. (Diğeri de yine çok değerli bir yazar. Onu başka bir incelemede anlatmak isterim.) Aziz Nesin'in kitaplarını kahkahalarla okurdum. Ama nereden bilirdim ki lisede beni güldüren adam, üniversitede ağlatacak. Evet ben Aziz Nesin diyince hep güldüm, ta ki
Bir tecavüz sahnesi düşün. Bizzat senin başından geçiyor. Ama kadın değil, erkeksin! Herhangi bir kuytuda senden daha güçlü bir erkeğin ani ve habersiz saldırısına uğruyorsun. Belki şarap, belki soğan kokan ağzını zor kullanarak ağzına yapıştırıyor. Hırıltılar arasında salyalarını dudaklarına bulaştırıyor.
Uzaklaşmaya çalıştıkça kendine çekiyor
"Herkesin, gidebileceği bir yeri olmalı. çünkü öyle bir an olur ki, insanın mutlaka bir yere gitmesi gerekir." diyerek bu kitaba gelip okumaya başlayın... Suç olgusuna farklı bir açıdan bakabilmeyi mümkün kılan Raskolnikov hepimizin kalbini kazandı biliyorum. :) Sosyal adaleti dibine kadar sorguladığınız ve psikolojik tahlilleriyle balyoz darbesi indiren, iyi analiz eden eser diyor ki "kişilerin kötü olması bize onları cezalandırma hakkı vermez".
Yüce Dostoyevski :)
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 2015159bin okunma
Kağıt Ev
Bluma Lennon adlı kişi bir gün kitapçıdan bir şiir kitabı alarak onu okumaya başlar ve buna başladığı anda da bir arabanın altında kalarak hayatını kaybeder. Sonra yerine farklı bir akademisyen gelir.
Yeni gelen akademisyenin odasına yerleşirken, masasının üzerinde ön ve arka kapaklarının toz tabakasıyla kaplı olan bir kitap görür,
“(…)Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur. Medeniyetin gerektirdiğini yapmak insan olmak için yeterlidir.”
Apansız parlıyor dört yandan
cehennem gibi bir yangın
Bir yanda nurhak, bir yanda
kızıldere tutuşuyor, derken
sarıyor bütün yapıyı
Bir psikopat eline bir balyoz geçirip
savuruyor bütün gücüyle
kanlı manşetler tükürüyor gazeteler
Notre Dame’ın Kamburu’yla yıllar önce 1997 yapımı filminde tanıştım. Kilise çanlarının üzerinde sallanan bu adamın çirkin, kambur ve ürkütücü olması yaşımın küçüklüğünü de hesaba katınca filmin devamını keyifle seyretmeme ve kitabına merak duymama engel olmuştu.
Normal koşullarda herhangi bir gösterimi izlemeden önce kitabının olup olmadığına
Bu aralar okuyasım yok. Bu aralar dediğim, çarşambadan beri. Aslında yeni öykücülerdi gözüme kestirdiklerim, yerlilerden, okur, anasını ağlatır, en az 10 öykü kitabı bitiririm niyetindeydim. Olmadı.
Bodrum'daydık. Senesini unuttum. Keçiboynuzu alırım niyetine köylülerin kurduğu pazara gitmiştim. Zelo, kızım, daha 5 yaşında bile yoktu. Terlemiş
Pis morukla ilk tanışma kitabım. Edebiyat dünyasına şiirleriyle giriş yapan Buko'nun öykü kitabı. Bel soğukluğu, HPV ve türevi cinsel hastalık virüslerine ekmek banıp yemiş olan moruğun kadın-seks-alkol üçlemesinde "gidip geldiği" :) hikayeleri.
Beş kız kardeşi ile birlikte ailesel travmalar yaşayan güzel bir kızın psikonevrozlarla
"Kitap yakılan bir yerde sonunda insanları yakarlar."
~Heinrich Heine, Almansor, 1821 #39266561
Damarlarımda hissettim, düşlerimde hayal ettim, gözlerimle gördüm, yüreğimle yaşadım, yürürken düşündüm, okurken doyamadım, bir yandan hızlıca sayfaları çevirmek, bir yandan sayfalar bitmesin istedim. Vücuda
Benim ülkemde en kârlı ticaret hayal satmaktır...
Çivisini çıkardıkları dünyanın, çivisini çakmak için balyoz kullandıklarından dünyadaki bu tahribat!..
"Bizi ısıran ve bizi zehirleyen kitapları okumalıyız. Okuduğumuz kitap kafamıza balyoz indirilmiş gibi bizi uyandırmıyor ise, neden okuma zahmetine girelim ki? Bizi mutlu kılsın diye mi?
Aman tanrım, hiç kitap olmasaydı da o denli mutlu olurduk.
Kendimizi azıcık sıkarsak bizi mutlu edecek kitapları biz de yazabiliriz. Bize gerekli olan, en acı verecek talihsizlik gibi bize vuran kitaplar. İnsanlardan uzaklara, ormanlara sürgün edilmişiz duygusu veren, intihar gibi kitaplar. Kitap içimizdeki donmuş denize inen balta gibi olmalı.
Kafka'nın dostu Oskar Pollak'a mektubu.
Biz bu vatanı yerde bulmadık.
Biz bu vatanı yedi düvelle, yedi cephede dövüşerek bu hale getirdik.
Tekkelerle aşıklar ve eşkıyalar el ele vererekten bu vatanı yıkamayacaklardır.
Türkiye Cumhuriyeti o alçakların tepelerine balyoz gibi inecektir.