Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ben dünyaya hiçbir şey veremem, çünkü benim tuttuğum yolun bir eşi daha yoktur: O da can çekişmenin yoludur. İnsanların kötü, kinci, iyilikbilmez ya da ikiyüzlü olmasından mı yakınıyorsunuz? Ben size can çekişme yöntemini öneririm; tüm bu kusurlardan bir süreliğine uzaklaşmanızı sağlayacaktır.(...) Yaşamı kökünden temizleyebilmek için tüm dünyaya can çekiştirebilseydim keşke!
Sayfa 21 - Jaguar KitapKitabı okudu
Bizde itiraf yoktur. Bizde bahane, mazeret, gerekçe, sebep, kulp, kılıf, bir dokun bin ah işit vardır. Yaptım ama bi sor, niye yaptım'dır bizde itirafın karşılığı. Madem yakaladın suçumu, sor ki sebebini anlatayım, kıvırayım, dolandırayım, böylece asıl mağdurun ben olduğumu gör!
Reklam
Bu gönül derdinden haberdar olan kimse yoktur. Ah ben bu gönül derdi ile ne yapayım. Derdim anlattıkça artıyor, öyle bir ateştir ki yel ile alev çıkarıyor.
Sonra mantık ortaya çıktı; her zamanki serinkanlılığıyla, süslenmemiş düpedüz bir öykü anlattı. Benim gerçeklere sırt çevirip düşlere kendimi kaptırmış olduğumu da belirtti. Sonunda ben, kendi kendimin yargıcı olarak şöyle hüküm verdim. Yeryüzünde Jane Eyre'den daha büyük bir sersem yaşamamış, kendini tatlı yalanlarla kandırıp şerbetmiş gibi ağu yutan bu derece şahane bir budala görülmemiştir!"Sen mi?" dedim kendi kendime. "Mr. Rochester'in gözdesi sen olacaksın ha? Sen onun hoşuna gideceksin? Sen onun için önemlisin ha? Defol! Sersemliğin beni tiksindiriyor! Onun ara sıra ettiği iltifatlar, gösterdiği yakınlıklar karşısında keyiften dört köşe oldun. Oysa, bunlar yüksek aileden gelme bir salon adamının yanında çalışan birine, bir toy gence karşı gösterdiği sıradan bir alçakgönüllülükten ibaretti. Hangi cesaretle kapıldın bu umuda? Zavallı ahmak sersem! Hiç değilse kendi iyiliğin için bilemedin mi kafanı işletmesini? Bu sabah kendi kendine dün geceki sahneyi yineleyip durdun. Ört yüzünü de utan bari! O senin gözlerini öven bir şey söylemişti, değil mi? Aptal çocuk! Gözlerinin o çipil kapaklarını aç; aç da kendi yere batası sersemliğini olduğu gibi gör. Senden her bakıma çok yüksek olan, seninle evlenmeyi aklının ucundan bile geçirmesine olanak bulunmayan bir erkeğin pohpohlamaları senin ne işine yarar? Bir kadının, içinde gizli, yasak bir aşkın alevlenmesine göz yumması da çılgınlıktır, çünkü böyle bir aşk ortaya çıkmazsa, karşılık görmezse kendisini besleyen yüreği yiyip bitirir; ortaya çıkar da karşılık görürse insanı vahşi bataklıklara sürükler ki bunlardan da kurtuluş yoktur.
Can YayınlarıKitabı okudu
Erkek, seven kadın karşısında korkmalıdır. Çünkü o zaman kadın her şeyi feda eder ve onun için başka hiçbir şeyin değeri yoktur. Erkek, nefret eden kadın karşısında korkmalıdır. Çünkü erkek aslında ruhunun derinlerinde sadece kötüdür, ancak kadın orada berbattır. 'Kadın en çok kimden nefret eder?' Böyle konuşmuş demir bir mıknatısa: 'En çok senden nefret ediyorum, çünkü çekiyorsun, ama kendinde tutacak kadar güçlü tutamıyorsun.' Erkeğin mutluluğunun adı, 'ben istiyorum'dur. Kadının mutluluğunun adıysa 'o istiyor'dur. 'Bak, şimdi dünya ne kadar mükemmel!' Bu yüzden bütün sevgisiyle boyun eğen kadın böyle düşünür. Kadın itaat etmelidir ve kendi sığlığına bir derinlik aramalıdır. Sığlık, kadının ruhudur, teni sığ su üstünde hareketli, çılgın bir zardır. Erkeğin ruhuysa derindedir, onun nehri yeraltındaki mağraların içerisinden akar. Kadın kendi gücünü anlayamaz ancak tahmin edebilir."
Dünya zincirlerinden azade olmak mı, ahirette günahlardan azade bir hayat mı? İnsan hep iki seçenekle sınanır ya... Doğru yol, yanlış yol üçüncü seçenek yoktur; üçüncü seçenek vardır diyenler de yanlış yolun aldatmacasında delâlet üzere yol alırlar. Arada kalmışlık ve "Vay o arada kalmışların hâline." diye Kur'an insanı, başını mihenk taşına vurmuş gibi ikaz eder. Ve ben ömrümde ilk ve son kez hürriyet ile esaret arasında sıkışıp kalmıştım. Elbette bana bunca zulüm eden adamın evinde kalamazdım. Hakkımı helal etsem de orada geçen her anım beni külfete duçar edecekti. "Gideyim." dedim. Azatlık gelene durmak yaraşmaz... Yedi yıl önce köle diye girdiğim o evden azatlık olarak çıkmıştım. Zindandan saraya mı, yoksa bir zindandan başka bir zindana mı gidiyorum diye düşündüm.
Reklam
Epikuros'un ölüm karşısındaki duruşu şu cümleyle özetlenebilir: "Ölüm bizim için bir hiçtir." Neden? Çünkü duyumun dışında bizim için hiçbir şey var olamaz ve ölmüş biri artık hiçbir şey hissetmez. Ölümüm ve ben asla bir araya gelmeyeceğiz. Neden korkayım ki ondan? Hayatta olduğum sürece, tanım gereği ölüm yoktur ve ölüm var olduğunda, bu kez ben yokum.
İster sağ, ister ölü olsun, erdemli bir insan için kötülük yoktur ve tanrılar onun sorunlarıyla ilgilenmekten hiç kaçınmazlar. Benim sorunlarım kendiliğinden ortaya çıkmadı, ama şimdi ölerek insanlara özgü sorunlardan kurtulmanın benim için daha iyi olacağını açıkça görebiliyorum. İşte bu yüzden ilahi işaret hiçbir şekilde bana engel olmaya çalışmadı ve işte bu yüzden beni oylarıyla mahküm edenlerle aleyhimde suçlamada bulunanlara hiç kızgın değilim. Aslında mahkümiyetime karar verirken ve beni suçlarken ulvi bir niyetleri yoktu, bana zarar vermek istiyorlardı ve bundan dolayı suçlanmayı hak ediyorlar. Ancak onlardan tek bir ricam olacak: Beyler, oğullarım yetişkin olduğunda, paraya ya da başka bir şeye erdemden daha fazla önem verdiklerini görürseniz, benim sizi rahatsız ettiğim gibi sizler de onları rahatsız edip cezalandırın. Bir hiç oldukları hâlde kendilerini bir şey sanır, yapmaları gerekenleri yapmaz ve hiçbir değerleri olmadığı hâlde bir değerleri olduğunu düşünürlerse, benim size yaptığım gibi onları eleştirin. Böyle yaparsanız, hem ben hem de oğullarım, sizden hak ettiğimiz karşılığı almış oluruz. Artık ayrılma vakti geldi çattı, ben ölmeye, sizler de yaşamlarınızı sürdürmeye gidiyorsunuz. Hangisinin daha iyi olduğunu sadece tanrı bilebilir.
Sayfa 62
"Ruh dünyam öyle zengindir ki sosyetenin eğlencelerine ihtiyacım yoktur. Ruh dünyaları fakir olanlar için durum böyle değildir. Ruh dünyamın zenginliği sayesinde ben, dağ başında da yaşayabilirim." ••Jane Austen
Sayfa 190Kitabı okudu
Reklam
—Tutamak sorunu. İnsanın bir tutamağı olmalı. —Anlamadım. —Tutamak sorunu dedim. Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Tramvaylardaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar. Kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına. Çocuklarına tutunanlar vardır. Herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez. Kağızman köylerinden birinde bir çift öküzüne tutunan bir adam tanıdım. Öküzleri besiliydi, pırıl pırıldı. Herkesin, "Veli ağanın öküzleri gibi öküz yoktur," demesini isterdi. Daha gülünçleri de vardır. Ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: Gerçek sevgiyi! Bir kadın. Birbirimize yeteceğimiz, benimle birlik düşünen, duyan, seven bir kadın!
Sayfa 183Kitabı okudu
Allah'ın Resûlü de buyurmuştur: "Akıllı o kimsedir ki, nefsini hesaba çeker. Ölümden sonraki hayatı için güzel şeyler işler. Ahmak o kimsedir ki, nefsini hevasına tabi kı- larak Allah'a ümit bağlar." 16 Bu durum sahibi, kendisine nasihat edildiği zaman, der ki: "Ben tevbeye müştakım. Fakat tevbe etmek de bana ga- yet güçtür. Öyle ise tevbe etmekten ümidimi kesmişimdir." Veya tevbeye müştak değil de şöyle der: "Muhakkak Allah gafur, rahim ve kerimdir. Benim tevbeme ihtiyacı yoktur
Bir insan ayağını veya gözünü kaybettiğinde, neyi kaybettiğini bilir, ama benliğini kaybederse bunu bilemez, çünkü bunu bilecek bir "ben" artık ortalıkta yoktur
Sayfa 57
“Seyyidü’l-istiğfâr (istiğfârın en değerlisi) şudur: Allâhümme ente rabbî, lâ ilâhe illâ ente, halaktenî ve ene abdüke, ve ene alâ ahdike ve va’dike m’esteta’tü. Eûzü bike min şerri mâ sana’tü, ebûü leke bi-ni’metike aleyye, ve ebûü bi-zenbî, fağfir lî, fe-innehû lâ yağfirü’z-zünûbe illâ ente “Allahım! Sen benim Rabbimsin. İbadete lâyık Senden başka ilâh yoktur. Beni Sen yarattın. Ben Senin kulunum. Ezelde Sana verdiğim sözümde ve vaadimde hâlâ gücüm yettiğince durmaktayım. İşlediğim kusurların şerrinden Sana sığınırım. Bana lütfettiğin nimetleri yüce huzûrunda minnetle anar, günahımı itiraf ederim. Beni affet; şüphe yok ki günahları Senden başka affedecek yoktur.” “Kim bu seyyidü’l-istiğfârı üstünlüğüne bütün kalbiyle inarak gündüz okur ve o gün akşam olmadan ölürse cennetlik olur. Yine kim sevap ve fazîletine gönülden inanarak gece okur da sabah olmadan önce ölürse, cennetlik olur.”
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.