Arthur Schopenhauer amcacım, büyük adamdır! Eğitmenliği, düşünceleri, keşifleri, öngörüleri, zevkleri, hatta yerine göre yergileri bile EfsanE olan bir insan. Karanlıkta kalmış düşüncelerimizi aydınlatmak, var olduğunu bile bilmediğimiz konulardaki boş düşüncelerimizi doldurmak, kulaktan doğma bilgilerle temelleştirdiğimiz düşüncelerimizi yıkmak,
Aforizmalar okumak bambaşka bir şey. Kitaplardaki seçkilerden oluşmuş cümlelerin hepsinin ayrı bir derinliğinin olması, üzerinde düşündürmesi sevmem için başlıca etkenler. Aylak Adam Yayınevi’nden Schopenhouer, Kafka ve son olarak Konfüçyüs Aforizmaları kitaplığımda yer buldu. ‘En sevdiğim kitabın en sevdiğim cümlesi’ diye herkesin söylediği bir
"Belki de sınırları aşmak, sadece mekânları ve kişileri değil, kimlikleri ve hatta geçmişi bile değiştirebilir."
Kitabı bitirip, arka kapağındakini bu yazıyı okuduğunuzda, 372 sayfalık bu sarsıcı maceranın sonunda iç içe geçmiş kurgu-yalan-gerçek-hayal-rüya keşmekeşi üzerinden yaşadığınız kafa karışıklığınız, algı karmaşasıyla dumur
Bu Öykü Kitap Kıyımına dikkat çekmek için "Şubat Ayı Hikaye Etkinliği" Kapsamında Yazılmıştır. -> #40159569
PDF Okumak İçin: yadi.sk/i/SgXMmimw_jkfAw
*
Yıl: 2059, Yer: Amerika, New York
Arabanın içinde bir anda irkildi. Taksi bir çukura girmiş, Russell’ın bedeni o an sarsılmıştı.
Momos Kitap Okuma Grubu'nda bu ay Selçuk Baran'dan Bozkır Çiçekleri'ni okuduk. Edebiyatımız için bir dönüm noktası olabilecekken edebiyat tekelimiz yüzünden küstürülmüş bir yazar var bence karşımızda. Bu değerli yazarın hayatı, eğitimi, edebiyat anlayışını kısaca derledik Momos'ca. Diğer ayın kitabına ve toplantı bilgilerine
‘’Gülün letafeti, otopsi parmakları altında solar.’’
Kendisi olmayan insan, ve benim Ali Şeriati ile ilk kez tanışmam. Aslında önyargılarımı toplayıp başlamıştım kitaba, ve belki vitrinlerde görüp de sırt çevirmem tam da bu nedenle idi. Önyargılarım, çünkü doğulu bir adamın kitabını okumak her ne kadar o işinin erbabı olsa da bana gerçekten boş
Schopenhauer için yaşam bilgeliğine ulaşmanın şartı ; bireyselliktir. Insanlar kendi yarattıkları dünyada yaşar. Bu yarattıkları dünya, insanın içsel zenginliği ile orantılıdır. Içsel zenginlik, boş zaman kavramını değerlendirmemize bağlıdır. Boş zamanda; okumak, gözlemde bulunmak, inceleme, düşünmek gibi eylemlerle zihin zenginleşir.
"Zihinsel olarak doldurulmayan boş zaman ölüdür ve canlı gömülmek gibidir" der.
İnsanın neden canı sıkılır?
Parasının çok olması ,olmaması , arkadaşının çok olması veya olmaması gibi sebeblerden canı sıkılmaz. Tek başına kaldığı zaman kendidir. Zihni boş olması, öz güvenini yok ettiği için dış dünyadan çok beklentisi olacak ve diger insanlar onun icin cok sey ifade edecek. Dış dünyadan beklenti oranı can sıkıntısını belirler.
Zihni dolu kişilerin dertleri beğenilmek değildir. Insanların onun hakkındaki düşünceleri onu etkilemez.....
Schopenhauer'un bu kitabı defalarca okunmalı ve bir yaşam kılavuzu gibi ezberlenmelidir.
“Aynı ırmakta iki kez yıkanmaz” sözünü birçoğumuz duymuştur sanırım. Bende ilk duyduğumda alt metnini basitçe izah edebilmiştim kendime. Ancak Herakleitos’ un “Fragmanlar” ını okuduktan sora basite indirgemekle büyük hata ettiğimi fark ettim. Ben kimim ki basite indirgeyebileyim. Ki koca Sokrates bile kendisine Herakleitos’ un yapıtını okuyan
Oblomov hakkında yazmak benim için çok zor. Hakkında insanlar muhteşem olduğunu söylüyorlar genelde ve ben de hem katılıyorum hem katılmıyorum. Bir Rus klasiğini dil yönünden edebiyat yönünden ve en önemlisi derinlik yönünden eleştirmenin mümkün olduğunu sanmıyorum. Ama kitabı asıl sevdiren şeyler bunlar değil karakterler ve olaylardır. En azından
"ESKİYİ GETİR, YENİYİ GÖTÜR" YA DA BİR DÖNGÜNÜN ANATOMİSİ
Orhan Pamuk... Peşin peşin söyleyeyim, hakkında önyargılarımın olduğu, bazı kitapları ile alakalı, kültürüne, tarihine olan yabancılığı gerekçesiyle eleştirilen, olmayan soykırıma "Türkiye'de 1 milyon Ermeni öldürüldü" diyerek zıplayan ya da böyle zıplaması istenilen,
Gerçek aşkı bulduğunu sandığı bir kişiyle evlenip çok acele karar verdiğini çok geç anlayan bir ninenin torununa yaptığı samimi itirafların bir toplamı olan "Yüreğinin Götürdüğü Yere Git" kitabını Şahin Doğan'ın ısrarlı vurguları sonucu merak ettim ve okudum.
Mektuplardan oluşan söz konusu kitapta, bir nine evlendiği kocasından çok uzun
İncecik olduğu için bir çırpıda okunulacağı sanılan bu eser, o kadar düşünce ve öğüt barındırıyor ki ; eseri sindire sindire okumak, cümleler üzerinde düşünmek gerekiyor. Beğendiğim yerlerin altını çizeyim derken bazı sayfaları tamamen çizdiğimi farkettim. Benim için başucu kitapları, genellikle istediğim herhangi bir sayfası açıp okuduğumda etkileneceğim cümlelerin yer aldığı, kurgusal olmayan kitaplardan oluştuğu için, bu eser de güçlü adaylarımdan biri oldu, sayfalarında yeniden gezinebilirim. ayrıca bu eser Halil Cibran ile tanışma kitabım oldu, iş bankası kültür yayınları modern klasikler serisinden okuduğum kapak resminin Halil Cibran ‘ın tarafından annesini resmetmesi ile oluşturulduğunu öğrendim, kitabın arkasında yazardan bahsedilirken resim eğitimi de aldığı zaten belirtiliyordu. Devam kitabı olan ‘Ermişin bahçesi’ ni de ilk fırsatta okumak istiyorum. Eserle ilgili öyle güzel eleştiriler yapılmış ki daha fazlasını ekleme ihtiyacı duymuyorum, her konudaki bilgece nasihatlardan elbette sizin de payınıza düşen olacaktır. İyi okumalar :)
ErmişHalil Cibran · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202370,3bin okunma
"Bazen çok bilgece konuşuyorsun," diye mırıldandım. "Kaç yaşındasın sen?"
"Elemental'de kaç yaşındasın diye sormayız, ne kadar yaşadın diye sorarız. Hayatta olduğun yıllar değil yaşadığını hissettiğin anlar önemlidir."
" Ne kadar yaşadın, Daren?"
"Ne zaman doğdun,
İnsan nasıl yaşamalı, doğru davranış, konuşma, düşünme nasıl olmalıdır, insana yaraşır olan bilgece olan nedir? Bu sorulara yanıt olabilmesi açısından stoacı filozof Epiktetos'un bu kılavuz el kitabı oldukça kıymetlidir. Bu kitap insanın yanında her daim taşıyabileceği ve şu an doğru olan nedir, nasıl düşünmek, olaya nasıl bakmak gerekir gibi ikilemde kaldığı durumlarda hemen yararlanabileceği, pratik kolay uygulanabilir fikirler ve öğretiler içermektedir. Bu kitabı fikrimce tek seferde okumamalı. Kısa kısa başlıklar halinde olması açısından da bir parça okuyup üzerinde düşünmek ve uygulamaya çalışmak daha yararlı olacaktır. Bir bilgiyi en iyi özümseme şekli tekrar etmektir, kitabın tamamını bir kez okuduktan sonra da sık sık açıp okumak gerekiyor ki ancak yaşantı içerisinde kitapta bahsedilen 'yanlış ve doğru' farkedilebilsin ve uygulamayla doğru biçimler geliştirilebilsin. Tabi her şeyin ötesinde derin yaşayabilen, her anın farkına varabilen, en küçük şeyler için bile düşünme fırsatı, zamanı bulabilen kişiler için bu kitap daha yarar getirecektir. Akıntı içerisindeki bir yaprak gibi zamanın akıntısında sürüklenen, olayların nasıl gerçekleştiğini anlamayan körleşmiş bir yaşayış içinde farkındalık olmayacaktır. Kendinize olayların oluş şekillerini düşünebilme, anın farkına varabilme zamanı ayırın ve şeylerin özünü görebilecek derin düşünme biçimi geliştirin. Kendinize zaman ayırın ve sonra da bu kitabı edinin. İyi okumalar