Karakter Rehberi
• Mr. Lockwood: Kiracı ve anlatıcı
• Mrs. Dean (Nelly): Kahya kadın ve diğer anlatıcı
• Romanın merkezinde iki aile var;
1. Lintonlar (Thruscross Çiftliğinde yaşıyorlar)
2. Earnshawlar (Wuthering Heights-Uğultulu Tepelerde yaşıyorlar)
• Hindley Earnshaw: İki çocuktan erkek olanı
• Catherine Earshaw: İki çocuktan kız olanı
• Mr.
Sene 2009. T.Ü Kimya bölümünden mezun olacak 65 kişiden biriyim. Dışarıda türbanlı, üniversitede başı açık bir insan olarak dört yılımı geçirdiğim fakültenin Organik Kimya dersinde sıradan bir gün. M.isimli hocamız hışımla içeriye girdi ve kürsüsüne çıktı. Onun için derse başlamadan bir tur geyik yapmak ders adına motivasyon aracıydı. O gün hiç
Türk edebiyatının ilk psikolojik romanı kabul edilen, Mehmet Rauf’un ''İlk eserim son üstadıma'' ifadesiyle Halit Ziya Uşaklıgil’e ithaf ettiği romanı, Eylül.
Eylül, benim Mehmet Rauf’tan okuduğum ikinci eser oldu. Öncesinde Genç Kız Kalbi’ni büyük bir hayranlıkla okumuş ve çok sevmiştim. Yazarın, özellikle bir erkek yazarın, içinde yaşadığı
"Bu aşk bahsi "Kâl ilmi değil hâl ilmidir" biliyorum ve ben de hâline bakıp da aşkı göreceğim bir derviş meşrep insan arıyorum. Lakin var mı, bulur muyum, bulsam da tanır miyim? Bilmiyorum, bilemiyorum, bilmediğime seviniyorum."
Karşı pencerede, her karşılaşmamızda bana tatlı tatlı gülümseyerek "nasılsın fıstık" diyen bir adam vardı. Ona aşık olmuştum. Sanırım o da bana aşıktı. Yoksa neden bana her gün gülümsesin ki. Tek sorunumuz onun 35, benimse 5 yaşında olmamdı. Ama aşkın yaşı yoktu. O yaşta kara sevdanın pençesine düşmüştüm. Hep onun yanında olmak ister,
'' Kendi gemine kaptanlık edemiyorsan, hangi yanlış limana vardığına şaşırmamalısın. ''
Kitapta en sevdiğim bana en çok dokunan alıntılardan biri. Bazen bir cümle sizin ne hissettiğinizi anlatmaya fazlasıyla yeter. Kitaplar bittikten sonra en sevdiğim kısımlardan biri inceleme kısmı. Bu kısım bende biraz ağlama duvarı etkisi yaratıyor ama insan
Spoiler belki vardır belki yoktur bilemiyorum. Yazı bitince bakarız.
Özetle bir kaç aptal adam ve bir kaç aptal kadın sayesinde mahvolan hayatlar yumağıyla örülü bir kitap.
Şimdi şöyle bir durum var. Güler hanım kitabın hikayesinin gerçek hayattan alındığını söylemişti. Umarım ve dilerim ki bu kişiler Güler hanımın yakın akraba veya aile
Kemal Varol, bir hafta öncesine kadar bende bir karşılığı olmayan bir isimdi. Açıkçası bugün baktığımda, bunun tamamen benim eksikliğim ve hatta ayıbım olduğu kanaatindeyim. Değerli bir dostum, ağabeyim olan ve iyi bir kitap okuru durumundaki
Harun Çelik bahsetti bana ilk olarak Aşıklar Bayramı'ndan… Hatta sağ olsun,
Gönlüm eş arasın da
Sizlerin arasında
Bir tane eş bulsam?
Kalbimde sizin için
Sakın aşk olmasın?
Tutulduysam bir aşka
Bu sevda hiç bir başka
Gönülden bilinmesin
Yalnız sizin gönlünüz
Ağlayan gece gündüz
Veronika Ölmek İstiyor , bu kitap bana, sıradan bir hayat sürdüren genç bir kadının, hayatının anlamını ararken yaşadıklarını anlattı. Ana karakterimiz Veronica, bir kitapçıda çalışan genç bir kadındır ve hayatının sıradanlığından sıkılmıştır. Bir gün, hayatındaki anlamı bulmak için intihar etmek ister ama bu onu farkında olmadan bir ölüm deneyine sokar. Bu deney, Veronica'nın hayatında beklenmedik şekilde değişikliklere neden olur.
Bence romanın ana teması, insanın hayatındaki anlam arayışıdır.
Paulo Coelho , Veronica'nın hikayesi aracılığıyla, hayatın anlamı ve insanın hayatta neye önem vermesi gerektiği hakkında felsefi bir bakış açısı sunar. Kitapta yer alan diğer önemli konular arasında bir miktar cinsellik, aşk, özgürlük, cesaret, inanç ve umut gibi temalar yer alır.
Paulo Coelho, bana göre bu romanında ölümü, insanların hayatındaki en büyük korkularından biri olarak ele alır. Ancak, ölümü ele alırken, insanların hayattaki gerçeklerle yüzleşmesi ve hayatlarını daha bilinçli bir şekilde yaşamaları gerektiği mesajını da verir. Romanın sonunda, Veronica'nın yaşadıkları, bana birçok düşündürücü soru sordurdu ve insanların hayatlarındaki anlamı ve değeri yeniden sorgulamaları gerektiğini farkettirdi.
Romanın kurgusu oldukça sürükleyiciydi ve bence genel olarak okuyucuları içine çekeceğini düşünüyorum. Zaten ,
Paulo Coelho anlatımı, akıcı ve anlaşılır bir dil kullanması nedeniyle oldukça etkileyicidir. -bazı kitaplarını gereksiz bulsam da örneğin:
Simyacı gibi-
Olağan okumaların dışında bu Kitap, hem anlam arayışı hem de hayatın sıradanlığından sıkılmış olanlar için iyi bir okuma deneyimi sunar.
Kırmızı Pazartesi kitabında olduğu gibi başta bize ortada bir cinayet olduğunu söyler. Biz tüm kitap boyunca katilin ağzından aşama aşama cinayet işlenene kadar neler olduğunu, katilin bu suçu ne tür bir ruh haliyle işlediğini dinleriz bir tren yolculuğu süresince.
Öncelikle kitabın çok fazla etkisinde