Bazen düşünürüm, ne kadar garip mahluklarız? Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikâyet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?
İbn Ömer’in (ra) şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Resûlullah (sav) omzumu tuttu ve “Dünyada bir garip veya bir yolcu gibi yaşa.” buyurdu.
İbn Ömer, “Akşama ulaştığında sabahı bekleme, sabaha ulaştığında da akşamı bekleme. Hastalığın için sıhhatinden ve ölümün için hayatından istifade et (vaktini boş geçirme).” derdi.
Çünkü beni artık mutlu eden pek bir şey yok, sadece sen varsın.
Beni tanımanın sana acı ve hüzün getirdiğinin farkındayım. Umarım bir gün bana daha az öfkeli ve kırgın olduğunda sadece bu yaptığımdan başka yapacak bir şey olmadığını, bunu gerçekten iyi bir yaşama sahip olmana, benimle tanışmasaydın sahip olacağın hayattan daha iyi bir hayata sahip olmana yardımcı olacağını da anlarsın.
Yeni kurduğun dünyanda bir süre rahatsız hissedeceksin. Rahat olduğun bir hayattan çıkmak insan her zaman garip gelir. Ama umarım biraz da coşku hissediyorsundur. O gün dalıştan döndüğündeki yüzün bana her şeyi anlatıyordu. Senin içinde açlık var Clark. Ve bir de korkusuzluk. Sadece çoğu insanın yaptığı gibi bu hisleri gömmüşsün.
Tüm bunları sana yüksek binalardan atla ya da balinalarla yüz diye söylemiyorum. Her ne kadar bunları yaptığını düşünürken içten içe keyiflensem de sana sadece cesurca yaşa diyorum. Asla durma, sakın bir yerlerde takılıp kalma.
(...)
İşte böyle. Kalbimde bir iz bıraktın Clark. Komik kıyafetlerin, kötü esprilerin ve en küçük bir duygunu bile saklamak konusundaki beceriksizliğinle odamdan içeri girdiğin ilk andan itibaren bende bir iz bıraktın. Sen benim hayatımı, bu paranın senin hayatını değiştireceğinden çok daha fazla değiştirdin.
Beni o kadar da sık düşünme. Seni sulu gözlü bir şekilde hatırlamak istemiyorum. Sadece iyi yaşa.
Sadece yaşa.
Sevgiyle,
Will
Syf. 477.478
Bilmiyorum, ne kadar gittik. Arkadan ince bir kadın sesi haykırdı.
Döndük, yalınayak genç bir köylü kız, ağlayarak, ellerini sallayarak bize doğru koşuyordu. Ben hemen anladım; fakat İhsan, ancak çocuk yanımıza geldiği zaman hatta kendi atının başını yakaladığı zaman anladı.
"Babamı gavurlar öldürdüler, anam yok, dedem yok, beni nerelere
Demek ki insan beyni bir dakika düşünmeden duramıyor, o garip başı öyle yaratılmış ki istese de istemese de düşünceler ard arda geliyor, bir düşünceden öbürüne doğru, herhalde ölünceye kadar böyle devam ediyor bu.
Tarihin garip bir cilvesiyle, İstanbul'un kurtulduğu gün, aynı zamanda Damat Ferit'in de memleketinden çok uzaklarda, Fransa'nın Nice şehrinde yaratıcısına kavuştuğu gün oldu.
O zaman, akıllı ya da akılsız bütün ezilenler, yani bizim caddedeki insanların çoğu, yani öcü geliyor diye küçükken beni korkuttukları çolak ve topal Deli Rüstem ile ben ve benimle birlikte bar kızı Leylâ kendisine yüz vermedi diye intihara teşebbüs ederek beynine iki kurşun sıkan fakat ancak kafatasını delerek alay edenlerden kurtulmak için bütün
Büyük bir ailenin içindeydim ama kendimi onların dışında hissediyordum. “Dış kapının garip mandalı” idim sanki. Onlara ulaşamıyordum, onları canlandıran ruhun içine giremiyordum. Gerçekten değişmemiş olabilirlerdi, ama benim gözümde erişilmez hale gelmişler, ulaşabileceğinden öteye gitmişlerdi. Her geçen gün onların yaşam yörüngesinden uzaklaşıyor gibiydim. Bir yandan onların yanındayken, bir yandan onlardan, çabalarından ve inançlarından ne kadar uzak olduğumu görüyordum.
“Bazen düşünürüm, ne kadar garip mahluklarız? Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikâyet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?”
Söz çok, ama sözlerle oyalanacak vakit yok. Hani amelleriniz? Benim gibi zamanın uzaklarından gelmiş bir garip sizi şu halinizle görse, vallahi size müslümanlar demezdi. Sizler namaz kılan nasranîlere benziyorsunuz. Namaz kılıyorsunuz ama görünüşünüz nasranîler gibi. Kardeşler! Dışı kâfire benzeyen insanın içi de ona benzemeye başlar. Söz çok, ama uzatmaya gerek yok. Dönüş yakındır.. O'na döndürüleceğimiz gün yakındır, pişmanlığın fayda vermeyeceği dem gelmeden hemen tevbeye sarılın. Allahtan korkun. Dediklerimi anlamaya çalışın. O gün, hakir ve zelil insanlar olarak Allahın huzuruna çıkmak ister misiniz? Kâfirleri dost edinenler ve onlara benzemek isteyenler onlardan olur. Onlar zalimlerdir. Zalimler olarak huzura varmak ister misiniz? Sözlerimi düşünün. Boşa konuşmadığımı anlayın. Haydi, herkes şimdi işinin başına, siz Allah'ın sözü korumasını dilerseniz Allah sizi korur.
“Bazen düşünürüm, ne kadar garip mahluklarız? Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?”
Göremediğimiz ya da anlayamadığımız `gizemli` güçlerin hala ciddiye alınmadığı karanlık çağlarda yaşıyor olamaz mıyız? Tarih bize bir şey öğrettiyse o da bugün alaya aldığımız garip düşüncelerin bir gün kabul edilen gerçeklere dönüştüğüdür.