Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Siyasi Siyonizim
19. yüzyılın ürünü olan siyasi siyonizmin oluşumunda da o döneme damgasını vuran milliyetçi akımların izlerini görmek mümkündür. Avrupa'yı ihtilaller merkezine dönüştüren bu akımın tesirinden kurtulamayan bir grup Yahudi münevver, Museviliği dinin önünde, milleti oluşturan unsur olarak algılamaya başlar. Başka bir deyişle milliyetçilik 19. yüzyıla kadar sadece dini bir mesele olarak görülen Siyon'a geri dönme hayalini etnik unsura dayalı modern bir ideolojiye dönüştürür. Çağın rasyonel çizgilerinin hakim olduğu bu ideoloji; sayesinde Siyon'a artık Mesihsiz de geri dönülebilecekti. Bu fikri dönüşüm birçok dindar Yahudi'nin de tepkisini çeker. Onlar inançları doğrultusunda gerçekleşmeyen İsrail'e bugün dahi şiddetle karşılarlar.
Sayfa 145 - Yeni Şafak
Bir İdeoloji Olarak Milliyetçilik
İdeolojiler, fertleri politik davranışa ve bu davranışın genel çerçevesini belirlemeye sevk eder. Şu halde ideoloji, kaçınılmaz biçimde sahte bilgidir. Bu demek değildir ki, ideoloji de doğru bilgi ögeleri yoktur; elbette ki vardır. Ama önemli olan şudur, ideolojik bilgi, gerçek karşısında yetersiz bilgidir.
Reklam
Endüstri devrimi:
3) Üçüncü aşama, endüstri devrimi: Fabrika kuruluyor. Fabrikanın kurulması gene her şeyi değiştiriyor. İnanç olarak tek tanrılı dinlerin üstüne milliyetçilik geliyor. Milliyetçilik tek tanrılı dinleri yok etmiyor, ama yeni bir ideoloji olarak geliyor. Eskiden insanlar sadece Müslüman, Hıristiyan, Sünni, Şii, Katolik, Protestan diye ayrılırken, şimdi İtalyan, Fransız ve Alman diye de ayrılmaya başlıyor. Birincisi bu. İkincisi, köylü, kentliye ve işçiye dönüşüyor. Toprak ağası, tüccara ve sanayiciye dönüşüyor. İki yeni sınıf doğuyor, önce sermaye sınıfı, sonra işçi sınıfı. Yönetim değişiyor, babadan oğula geçen hanedanlar gidiyor. Devlet, kilisenin egemenliğinden kurtuluyor, laikleşiyor, yöneticiler seçilmeye başlanıyor ve yepyeni bir dünya ortaya çıkıyor endüstri devrimi ile. Savaşlar hammadde ve pazar için, milliyetçilik adına yapılıyor.
Sayfa 148 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / 1.Basķı Mayıs 2009Kitabı okudu
II. Abdülhamid'in son yıllarında bir bakıma kendi gücüyle filizlenen Türkçülük akımı, İslamcılar için hayli zor olan bir problem yaratmıştır. İslamcıların bu kısmı için "Türk"lük etrafında oluşacak milliyetçi bir ideoloji bütün, Müslümanların bir odak noktası etrafından toplanmasına mani olmak demektir. Ahmet Naim, bu fikirleri ileri sürenler arasındadır. Milliyetçilikle Müslümanlığı bir oranda bağdaştırabilenler arasında ise Mehmet Akif hatıra gelir. Ancak Milliyetçilik-İslamcılık konusunu daha da çapraşık bir biçime sokan yapı unsurlarından biri, üstünde durduğumuz yazarların düşüncelerini hala egemenliğin kaynağı olan bir "Osmanlı Devleti"nin toprakları üzerinde şekillendirmiş olmalarıdır. Böylece Müslümanlığın nerede bitip Türklüğün ve Osmanlılığın nerede başladığı İslamiyetçi aydınlar için devamlı olarak bir sorun yaratmıştır.
"Atatürk milliyetçiliği" ifadesinin zamanla içi boşaltılarak, yerine Atatürk'ün öngörmediği fikirler doldurulmuştur. Üstelik, milliyetçilik ırkçılık olarak gösterilmek suretiyle, suçlanan bir ideoloji haline getirilmiştir. "Atatürk milliyetçiliği", "Atatürkçülük" veya "Kemalizm" adları altında. Atatürk putlaştırılmıştır. Bu putlaştırma yapılırken, her önüne gelen ideoloji mensubu, kendi fikrini Atatürkçülük diye sunarak, Atatürk'ün arkasına saklanmıştır.
Milliyetçilik, sadece bir toplumsal hareket türü ve bir siyasal ideoloji değil, aynı zaman bir "kültür" biçimidir ve "bir kültür/kimlik biçimi olarak" incelenmesi gerekir. Farklı bir şekilde ifade edilirse, milliyetçilik kriz anlarında ya da çatışmalarda belirginleşen ve sadece dar anlamıyla siyasete ilişkin bir olgu değildir, aksine kolektif kimliğe temel teşkil etmekte olan bir bireysel kimlik ve kültür meselesidir. Bir siyasi doktrin ve siyaset üslubu olmaktan çok bir kültür biçimi olan milliyetçilik dolayısıyla bir ideoloji, bir dil, mitoloji, sembolizm ve bilinç biçimidir.
Sayfa 31 - Bilgeoğuz YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
(5816) KEMALİZM, SİYONİZM ve TÜRKÇÜLÜĞÜN TEMELLERİ...
- Türkiye'nin İsrail'i kabul etme hususunda "sıraya girmesi" mecburî miydi? - Türkiye'nin kabul etme hususunu ayrı değerlendiriyorum. Türkiye çok daha eski tarihlerden itibaren Cumhuriyetin kuruluşunu takip eden dönemde Siyonizm davasına o dönemin uluslararası siyasî dengeleri icabı çok fazla belli etmemeye çalışarak can-u
Sayfa 9 - 10, 11, M.Taha İnci, Tarihçi Said Alpsoy ile mülakat, Kemalizmle Siyonizm Arasındaki Karşılıklı Sevgi, Ontolojik Kökenlere dayanıyor!Kitabı okudu
Dışlanan gruplar, kültürel kimliği siyasi programa çeviren bir milliyetçilik akımına kapılabilirler. Ayrıca modern çağda çeşitli gruplara hitap edebilecek söylemler geliştirmek zorunlu hale gelmiştir. Bunu en iyi yapan ideoloji milliyetçiliktir. Milliyetçilik bir tür ‘el çabukluğuyla’, mantıksal olarak çelişen iki millet anlayışını -vatandaşlar topluluğu ve kültürel topluluk- uygulamada bir araya getirmeye çalışır. Bu anlamda milliyetçilik seçkinlerin işlerini kolaylaştırır, kapsayıcılığı ve değişkenliğiyle onların kurtarıcısı olur.
Sayfa 132
Smith’e göre bu kuramlar, kitlesel iletişimi tek boyutlu algılar. Medya tek bir ideoloji ya da bakış açısı (sözgelimi modernleşme) sunmaz. Aynı bakış açısını farklı biçimlerde de yansıtabilir. Ayrıca kitle iletişim araçlarından yansıyan bilgi ve bakış açılarının bireyler tarafından nasıl algılanacağı da önceden bilinemez, kontrol edilemez. Farklı inançlara sahip insanlar, medyadan yansıyanları doğal olarak farklı biçimlerde algılayacaktır. Kısacası kitlesel iletişimin artması, beraberinde otomatik olarak modernleşmeyi getirmez
Sayfa 62
“1922-1939 yılları arasında yazdığı romanlarda saptadığımız ideolojik yapıya bakarak, Peyami Safa’nın, aynı dönemdeki resmi ideolojinin anti-emperyalizm, anti-komünizm ve milliyetçilik gibi öğelerini paylaştığını söyleyebiliriz. Matmazel Noraliya'nın Koltuğu ile başlayan son döneminde ise resmi ideoloji karşısında geriye dönük bir tavır alır. Spiritizmaya, psikokinesise merak saldığı ve dolayısıyla pozitivizme, materyalist ve determinist bir bilim anlayışına karşı çıktığı bu son döneminde din (mistisizm olarak) ideolojisinin egemen öğesi olur. Bundan ötürü 1960'lardan sonra Türkiye'deki resmi ideolojiyi daha da sağa çekerek dinci, gelenekçi ve mukaddesatçı doğrultuda değiştirmek isteyen çevrelerin gözde yazarı olur Peyami Safa.”
Reklam
Theodor Herzl hakkında,
Siyonizm fikri kendisinden çıkmadıysa da, Theodor Herzl (1860-1904) enerjisi ve kararlılığıyla mevcut ideoloji parçalarını tutarlı bir uluslararası harekete dönüştürdü. Budapeşte'de orta sınıf bir Yahudi ailesinin çocuğu olan Herzl, asimile olmuş bir çevrede yetişmişti. Viyana Üniversitesi hukuk fakültesinden mezun olunca õnemli bir Viyana gazetesinde çalıştı. Çeşitli Batı Avrupa şehirlerinde muhabirlik yaparken, anti-Semitizmin yasalarla kaldırılamayacak kadar derinlere kök salmış bir önyargı olduğunu anladı. Azatlık, Yahudi karşıtı duyguları kaldırmak için değil, maskelemek içindi. Bu inançla siyasal Siyonizmin ideolojik temelini sağlayan Yahudi Devleti'ni (1896) yazdı. Çağına tam olarak uyan kitap, din üzerine olduğu kadar milliyetçilik üzerine de bir tezdi. Herzl'e göre, Yahudiler bir millet oluşturuyorlardı, ama milli kültürlerini özgürce ifade edecekleri siyasal bir devletten yoksundular. Bu iki unsur (bir Yahudi milliyetinin varlığı ve bir Yahudi devletinin yokluğu) birleşerek, Yahudileri yaşadıkları topraklarda yabancı kılıyor ve hakim kültürel çoğunluğun baskısına katkıda bulunuyordu. Herzl'in görüşünce, bu sorunun ve genel olarak anti-Semitizmin tek çözümü, Yahudilerin kendi devletlerinde siyasal egemenliğe sahip olmaları ve böylece milliyetlerini daimi tabi konumdan kurtarmalarıydı.
Sayfa 268 - Agora KitaplığıKitabı okudu
Atatürk Milliyetçiliğinin Özellikleri Birinci Dünya Harbinden sonra ülkesi işgal edilmiş, esaret altına alınmış bir milleti kurtarmanın yegâne yolunun milliyetçilik duygusu olduğu kadar, yeni kurulmuş Devleti yükseltmenin ve kalkındırmanın yolunun da milliyetçilikten geçeceğini bilen büyük Atatürk, bu ilkeye sıkı sıkıya sarılmıştır. Atatürk
Sayfa 213Kitabı okudu
_Faşizm, tüm yetkilerin tek kişide toplandığı baskıcı ve gerici bir sistematiktir. _Her insan faşisttir. İnsanlar aldatılmadı. Sadistçe, faşist diktaları arzuladılar ama Neden? _Freud, “Ruh Çözümlemesi” adını verdiği özel bir yöntem keşfederek, ruhsal yaşama egemen olan etkenleri buldu. Freud’un buluşları, evrensel ve ölümsüz ahlak değerlerinin
Siyasî bir ideoloji olarak milliyetçilik, ancak millî topluluk fikrinin millî egemenlik doktriniyle yüzleştiği Fransız İhtilâli’yle ortaya çıkmıştır.
İkinci Meşrutiyet devrinde işte bu zaruretler içinde toparlanmaya çalışan imparatorluğa bir ideoloji peygamberi lazımdı, öyle ki iktidarın içinde bulunduğu şartları iyi kavramış olacak ve birleştirici bir siyaset felsefenin temellerini atacaktı. İttihatçılar bu peygamberi Ziya Gökalp'ın şahsında buldular. Balkan felaketinden milli mücadelenin sonuna kadar gitgide kuvvetlenen milliyetçilik veya Türkleşmek siyasetinin başında da bir fikir adamı olarak yine o vardı. Zaten milli mücadele adı bile bize hemen millet milliyet milliyetçilik terimlerini hatırlatıyor ve burada ilk akla gelen isim de Ziya Gökalp oluyor. Gerçekten bize milli hareketin neden ibaret bulunduğunu, milliyetçiliğin ne demek olduğunu ilk defa öğreten Ziya Gökalp olmuştur.
126 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.