Müslümanlar arasında öyle bir zümre var ki, çoğun luğu onlar oluşturuyor: özellikle son yüzyılda belirgin bir şekilde ortaya çıkan bu yeni tip insana "modernist" deniliyor. Bu tip, İslâm'a misyoner gibi kuşkulu bir göz le bakar. Zihniyeti, düşünce yapısı, kafasının işleme tar zı, aslında profandır, fakat bir tür kişilik zaafından Müslüman olduğunu da reddedememektedir. Böyle tu haf bir konumdadır. Yanlış anlaşılmasın, Müslüman ol duğunu reddetmesi ona kişilik kazandıracaktır demek istemiyoruz. Düşüncelerini sonuna kadar götürme ye teneğinin ve cesaretinin eksikliğinden bahsediyoruz:
kafa yapısı profandır, ama ruhu muhafazakârdır.
Temelde muhafazakâr olan ruhu, bu yıkanmış bey nin yapısına terstir. Bununla birlikte, İslâm aleyhinde, İslâm'a zıt olarak ileri sürülmüş fikirleri seve seve ka bul etmeye hazırdır.
İslâm'a zıt fikirleri ileri sürerken, yukarıda değinil diği gibi, babasının veya dedesinin hacı, hoca veya müftü, imam olduğunu belirtmeyi ihmal etmez. Böyle- ce, ileri sürdüğü fikirlerin nesnel ölçülere göre şayanı kabul şeyler olduğunu vurgulamak ister. Yani, karşı nızda yabancı birisi yok, ben de Müslümanım ama ney lersiniz ki, ilim başka şeyler söylüyor, demek ister. Ger çekteyse, ileri sürdüğü fikirlerin hiçbirinin sahibi değildir; bunlar, beyin yıkama sürecinde kendisine kabul et tirilmiştir.
Bu açıklanamaz, ama hissedersin. Hayatın boyunca dünyayla ilgili bazı şeylerin yanlış olduğunu hissetmişsindir. Ne olduğunu bilmezsin, ama o ordadır; beynine saplanmış bir kıymık parçası gibi? Seni deli eder
Dört bir yanım, sırf vakit öldürmek için kan dökmekten çekinmeyen, birbirinden beter insanlarca sarılmıştı. Karada yerliler vardı. Âdetleri o kadar korkunçtu ki düşündükçe titriyordum. Güvertedeyse yüreği kömürden kara korsanlar bulunuyordu. Yamyam olmasalar da mide bulandırıcı katillerdi onlar ve yerlilere kıyasla daha beterdiler, çünkü yaptıkları şeylerin yanlış olduğunun bilincindeydiler.
Allah'tan iste... Yalnızca bir kurtuluş ve problemlerin çözümü için değil, dua ibadetine vesile olsun diye de iste...
Bunu vermek Rabb'e çok yakışacağı için de iste... Verilecek olanların, üzerinde ve çevrende ilahi şefkati daha çok parlatacağı için de iste...
Acıların ve kederlerin hep geçici olduğunu nefsine telkin edebilme olanağını elde etmek için de iste...
Hakikatleri nefse de öğretmek, kanıtlarıyla birlikte ispat etme olanağını elde etmek için de iste...
Allah'tan nadiren istiyor olmanın yanlış bir istiğna anlamına gelmesinden korkarak da iste... Kendisinden istenmesini Allah emrettiğine göre istemezsem mesul olurum diye de iste.
Allah'tan istemenin meleklerin, peygamberlerin ve velilerin davranışı olduğu için de iste...
Şayet O isterse, imkânsızı bile verebileceğinden tereddüt duymadığını ispatlamak için de iste... Gitgide Allah'a daha çok borçlanmak için de iste... O'na karşı hep daha çok minnet duymak için de iste...
Bir zaman gelir de hak yolunda vefasızlık edecek olursan hiç olmazsa bu lütf-u ilahileri düşünüp yüzün kızarsın diye de iste...
Yalnızca ahiret ve ulvi şeyler için değil, ailen için, kendin için, dünyan için hatta nefsin için bile iste...
Ortada tevessül edebileceğin hiçbir sebep kalmadığında da iste... Sebepler tamamen lehinde gibi göründüğünde de iste... Çözüm için gereken her şeyi harfiyen yaptığında da iste...
Allah'tan iste...
Evet bu dünyanın yuvarlaklıgma akhm yattı.
Yuvarlak. .. Yuvarlak oldugundan dönek... Dönek oldugundan CIVlk. .. Yürekli babayigitlerin işi çetin Kamil Bey, işi çok çetin ...
Sag olsun, bizim Ari f Bey'e bakarsan, dünyada herkesten kuşku lanacaksm, babandan bile ... Peki, o zaman arkadaşlık nerde kalır, dostluk ... Ittihatçıhk? Niyazi'ye kızıyor. Söylediklerini duy dunuz. Bakarsan, azıcık dogru gibi ... Ama, nice dogru görünen ler yanlış çıkmadı mı? Bence insan en çok görünüşe aldanıyor.
Dogru sandıgınız yerde yanılıyorsunuz. Sabahtan beri düşünü yorum. Bence, ya bu sizin Niyazi, bir başka Zeybek Niyazi'dir ya da bu işin içinde, bir büyük mesele vardır. Mesele dedimse, vatan millet meselesi... Sabahtan beri düşünüyorum. Kafam kaza na döndü. Hayır, olamaz! .. Benim Niyazi kötü oglan degildir, muhterem ... Kötülük, bu çamur dünyada ... Eskiler "Dünyanın ucu uzun .. " demişler. Neden demişler? Işlerin iç yüzü geç anla şılıyor da, ondan ... Bugünlere geldimi, ucu büsbütün uzadı, ce nabetin ... Uzadı ki yetişmeye ömürler yetmez oldu. Biz işe "Ha düzeldi, ha düzelecek" diye başladıydık.
“Bu insanlar, evrendeki her şeyin bir varoluş nedeni olduğuna inanıyorlardı. Her şeyin bir amacı vardır. Hiçbir şey rastlantısal, anlamsız ya da yanlış değildir. Sadece yanlış anlamalar ve ölümlü insana henüz açıklanmamış sırlar vardır.”
Nietzsche’yi başka sözcüklerle ifade etmek gerekirse ,yanlış dönüşlerin ve yan yolların bile bir anlamı ve amacı vardır, sadece bize kendi yolumuzun hangi şekilde yalan söylemediğini öğretmek için bile olsa.
Eğer kişi insanların mutluluk, sevgi, sevinç olarak tanımladıkları şeylerin tamamıyla yanlış temeller üzerine inşa edilmiş varsayımlar olduğunu keşfederse yüreğinde derin bir boşluk bulur.
SEVGİLERDE
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı.
İstikrarlı bir sistem kolay değişmez. İnsanlar genellikle işler doğru gittiği zaman değil, yanlış gittiği zaman değişir. Bu nedenle krizler bir fırsat zamanıdır.
Her ne olursa olsun insan denilen soruya Verilen her yanıt, insana öngörülebilir bir hayat sunmak zorundadır.
Canı, aklı, soyu, malı ve inancı koruyamayan bir yanıt, yanıt değil; Yanlış yola götüren daha karmaşık bir sorudur.
İYİ ARKADAŞ SEÇMEK
İnsan, hayatının her aşamasında arkadaş edinebilir. Arkadaş, insanın yakın çevresini oluşturur. İyi seçilmiş üstün karakterli, ahlaklı ve örnek şahsiyete sahip bir arkadaş, insanın kurtuluşuna sebep olabileceği gibi kötü bir arkadaş da insanı yanlış yollara sevk edebilir.
İyi bir çevrede iyi insanlar ile yaşamak, insanı mesut ve mutlu kılar, terbiye eder. Çünkü insan karakteri, başkasının etkisi altında kalır. İnsan, etkileyen ve başkasının etkisi altında kalan bir varlıktır. İnsan güçlü olan yönleriyle başkalarına etki eder, zayıf olan tarafı ile de başkalarının etkisi altında kalır. Talebenin eğitim- öğretim hayatına devam edip etmemesi, güzel veya çirkin özellikler kazanması, çoğu zaman iyi veya kötü arkadaş edinmesi ile alakalıdır.
Büyük İslam âlimlerinden müderris İbni Cemaa şöyle demiştir: "Talebenin yapması gereken en uygun hareket; kendisine faydalı olan veya kendisinden faydalanan kimselerle arkadaşlık etmesidir. Talebenin; kötü ahlaklı, bilgisiz ve tembel olanlar ile arkadaşlıktan sakınması gerekir. İyi karakterli, ahlaklı, dindar, çalışkan, günahlardan sakınan, akıllı, iyilik seven, bir şeyi unuttuğunda hatırlatan, ihtiyaç anında kendisine yardım eden kişileri arkadaş olarak seçmelidir. Bu özellikleri taşımadığı, arkadaşlığa layık olmadığı anlaşılan birisi ile arkadaşlığı ilerletmeden hemen işin başında kibar ve nazik bir şekilde arkadaşlığa son vermelidir."