Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
George Eliot, çektiği onca sıkıntıdan, ancak kendisini St. John's Wood'da izbe bir eve atarak kurtulabilmiş ve insanların onu kınayan bakışlarının gölgesi altında kalma pahasına oraya yerleşmişti. "Şunun iyice bilinmesini istiyorum ki," diye yazmıştı, "davet edilmeyi beklediğini açıkça beyan etmeyen hiç kimseyi buraya beni görmek için asla davet etmeyeceğim." Öyle ya, bir günahkâr değil miydi o? Evli bir erkekle yaşamıyor muydu ve onu öyle görmek hasbelkader ziyaretine gelmek isteyen Mrs. Smith'in ya da falancanın iffetine halel getirmez miydi? O yüzden de, toplumun kurallarına boyun eğmeli ve “dünya denen şeyden kopuk” bir yaşam sürmeliydi. Ama aynı dönemlerde, Avrupa'nın öbür tarafında, falanca çingeneyle ya da filanca soylu hanımefendiyle özgürce yaşadıktan ve savaşlara katıldıktan sonra, sıra kitaplarını yazmaya geldiğinde işine müthiş şekilde yarayacak olan türlü hayat deneyiminin içinden dilediğini sansürsüz ve engelsiz olarak seçip alabilen genç bir adam yaşıyordu. Şayet Tolstoy isimli bu adam, Priory'de evli bir kadınla “dünya denen şeyden kopuk” gözden ırak bir yaşam sürmüş olsaydı, toplumun vermek istediği ahlak dersi onu ne gibi yüce duygulara ulaştırırsa ulaştırsın, Savaş ve Barış'ı yazması belki de mümkün olmazdı, diye düşünmeden edemedim.
Bence Emily Brontë'nin manzum oyunlar yazması gerekirdi; yaratıcı dürtüleri tükendiğinde, George Eliot'ın engin zihni tarih ya da biyografi üzerine akıp, oralarda yoğunlaşmalıydı. Buna rağmen, ikisi de roman yazdılar. Üstelik, diye düşündüm, Aşk ve Gurur'u raftan alarak, biraz daha da ileri gidip iyi romanlar yazdıklarını bile
Reklam
Delik
Burada sadece sessizlik vardı. Sessizlik ve sis. Bu ölüm müydü? Sessizlik ve pus mu?
Sayfa 105 - DEX, Bryce, DanikaKitabı okuyor
Rahmet. . . Âlem, bu temel üzerinde. . . Eğer toprağa, tohuma, hattâ kire, lekeye merhamet olmasaydı, su olur muydu? Rengi merhamet, sesi merhamet, pırıltılı, şırıltılı su. . .
Kimin sayesinde tercih etmişim dünyaya gelmeyi? Bu benim tercihim miydi Sorulmuş muydu bana hiç?
Kendinle barışmak, kendinle, zorlandığım şey bu muydu, özlediğim şey bu muydu benim? Kendimi bir zaman olduğum gibi kabul etmek, çocukluğumla, hikayemle, annemle, kız kardeşimle, iş deneyimimle, eksikliklerimle , bıkkınlıklarımla, hepsiyle toptan barışmak. Bir başlangıç gibi. Kendime karşı, yaptıklarım ve gelişimim konusunda sorumluluk almak.Dış koşulları suçlamamak, her ne kadar önemli bir rolleri olsa da. Toplumu suçlamamak, her ne kadar doğal olarak yaptıklarımın, varlığım sınırlarını belirliyor olsa da.
Reklam
Aromasia'yı etkilemeye, kaybetmekten korktuğu aşkını bu aşkın düşmanları­nı yokederek geri kazanmaya hakkı yok muydu? Ne kadar acınası bir beceriksizlik, ne kadar olmamış bir dünya düzeni bu denli anlamsız sebeplerin üstüne böylesi korkunç sonuçları yığmıştı?
Magnet'e, "Herşeyden önce şunu yadsıyamazsı­nız ki," dedi, "yaşama konforu ve bireylerin fiziksel sağlığının önemi konularında zamanımız tüm geçmiş çağları çok büyük ölçüde aşmakta. Toplumun her ka­tının kültürün avantajlarından aynı ölçüde yararlana­ bilmesi, bilim doğanın güçlerini bu derece iyi kulla­nabilmese ve iş mekanizmalarını herkesin insani bir yaşam biçimi sürdürebileceği ölçüde bu güçlere yüklemiş olmasa mümkün olur muydu? Farklı tabakala­rın birbirine yaptıkları kanlı devrimleri önleyebilmek, tüm meslek gruplarının barışçıl bir şekilde beraber çalışma ortamının, insan doğasının bireysel farklı­lıkları yüzünden o farkların hep yeniden dengelen­mesini geçerli kıldığı anlayışı her taraftan birden bizi sarmasaydı, mümkün olabilir miydi? Sadece toplu­mun tarihsel gelişiminin bağlamını ve etki alanlarının birbirine geçmişliğini kavrayabilmek muhtaç durum­ da olan birisini kendi gücüyle yapabileceği işle yetin­meye sevk edebilir. Ve aynen bunları kavramak ise zengin ve güçlü birisinin gücünü kötüye kullanmama­sını ve modern endüstri ve teknolojinin faydalarından gerçekten herkesin yararlanabilmesi için özgür irade­siyle kazancını belli sınırlarda tutmasını sağlayabilir. Ve ... "
reşit galip..
Türk aydınlanmasının Kuvvacı fedaisiydi. Rodos doğumluydu. İtalyanlar Trablus Savaşı sırasında oldu bittiye getirip Rodos’u işgal edince, henüz 17 yaşındayken doğduğu toprakları kaybetmenin acısını yaşadı. Kayıkla Marmaris’e geçti, İzmir’e geldi. Bugün Swissotel Büyük Efes’in hemen karşısında yeralan ve Ticaret Lisesi olarak eğitim veren Fransız
Bazen okuduğu romanda, hikayede yer alan önemsiz bir kişiye takılırdı. Takıldığı kişinin metne girme nedeninin bir tek cümleden ibaret olduğunu görür, herkesin hayatının doğru söylenmiş bir cümleyle sığabileceğini düşünürdü. Şimdi kendi cümlesini arıyordu: hayattan beklediği şeyleri elde ettiği anda hepsinin budalaca olduğunu anlamış, yalnız bir adam… Belki. Bir cümle olabilir miydi bir hayatı değerli kılan? Yoksa, tek cümleye sığdırılmış hayat çok mu boştu? Hayatın nesi doğruydu, nesi yanlış? Ya da bu türden soruları sormak doğru muydu? Neden soruyordu bunları?
Reklam
İslamcılar, Kara Taş’ı öpmenin Safa ile Merve tepeleri arasında koşup şeytanlara taş atmanın, putperestlikle ilgili bir şey olmadığını söylerler. Onlara göre Kara Taş’ı öpmek bir taş parçasına tapmak değil, Tanrı’ya ve Muhammed’e saygı göstermektir. Ve güya Müslümanlar, Kara Taş’a taparlarken bir taş parçasına değil, bu taşın temsil ettiği şeye tapmaktadırlar. Kuşkusuz ki, her konuda olduğu gibi, bu konuda da İslamcıların bu saptırmalı mantığını anlamak kolay değildir. Eğer bu mantığa sarılacak olursak, bu takdirde, Lat, Menat ve Uzza gibi eski Arap putlarına tapan Arapları haklı bulmamız gerekmez mi? Bu taşlar da, onlara tapanlar bakımından “ilahiliği” temsil etmiyor muydu? Kara Taş’ı kutsal bilip ondan medet ummak Müslüman kişi için nasıl bir “manevi değer” ölçüsü sayılıyor idiyse, Lat, Menat ve Uzza gibi taş ya da ağaç parçasının temsil ettiği ilahiliğe tapan Arabın da değer ölçüsü aynı kertedeydi.
Yazısı silinerek üzerine başka yazı yazılmış parşömen kâğıdına benzetiyordum kendimi; aynı kâğıt üzerinde, yeni yazılar altından çok daha değerli bir metni keşfeden bilginin sevincini tadıyordum. Neydi bu gizlenmiş metin? Okumak için, her şeyden önce son günlerde yazılmış metinleri silmek gerekmiyor muydu?
BUZ GİBİ Aşk iyidir bak Duyumunu artırır insanın Hele don gömlek sabahları Tıraş olacağını duyarsın Yeni gömleğini giyeceğin gelir Bir yeni biçim eklersin insan olacağa Masaya, merdivene, aynalı dalaba Derken ardından şıpınişi bir kahvaltı Amanın dersin bu ne delice gidiş Paldır küldür açar mıydı fıstık ağacı İspinoz düşünür müydü? Deli olan kaşınır mıydı?
Rota? Bu sözcüğün denizcilikteki anlamı ve önemi bilinen bir gerçek. Acaba bizim rotamız neye göre çizilmişti? Hangi limana doğru? Gemiyi yönetenler biliyor muydu bu sorunun karşılığını? Yoksa onlar da bilinmezliğin rotasında mı tutuyorlardı dümeni? Gelişigüzel çizilmiş, amacı olmayan bir rota üstünde mi ilerliyorduk? Belki haritası bile olmayan bir rota (Olabilir mi?) Gemimiz bu bilgisizlik içinde ilerliyordu. (Olabilir mi?) Hiçbir yere doğru?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.