Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Afşın Yayınlarına Dair Haberler ve Türk Tarihi Ötüken dergisinin 61. sayısında Afşın Yayınları'ndan çıkacak eserler hakkında verilen bir bilgi de çok önemlidir. "Afşın Yayınları, pek yakında yeni Türkçü eserler vermeye başlayacaktır. Hazırlanmakta olan eserlerden birkaçı şunlardır." kaydından sonra ilk eser olarak "Türk
6.cilt
1515. Ebû Mûsâ radıyallahu anh şöyle dedi: - Ey Allah'ın Resûlü! Hangi müslüman en üstündür? diye sordum. - "Dilinden ve elinden müslümanların emniyette olduğu kimse" cevabını verdi. Buhârî, Îmân 4, 5, Rikak 26; Müslim, Îmân 64, 65. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 2; Tirimizî, Kıyâmet 52, Îmân 12; Nesâî, Îmân 8, 9, 11. Açıklamalar
Reklam
Doğa açısından insanın tek önemi türünü devam ettirmesi Joseph Campbell Bu yüzden çocuğu olduktan sonra bir insan doğa bakımından ölü sayılır diyor ne acı değil mi . Dostluğun insancılığın sanatın ve bilimin kalıcı değer ölçülerini vurguluyor bunca tedirginlik ve kıvranma içinde huzur bulabilmeni tek yolu bu ölçekte düşünebilmek . Sürüden ayrılan
Öncelikle insan işini ve mesleğini sevmeli ve severek çalışmalıdır. Bu sevgi olmadan, insanın işinde ve mesleğinde ilerlemesine ve başarılı olmasına imkân yoktur. Tesadüfleri ve istisnaları bir tarafa bırakalım. Bence kanun budur. Halkımız bu gerçeği ne güzel bir atasözü ifade eder ve "aşk olmadan meşk olmaz" der.
Sayfa 66 - T.C. İstanbul ValiliğiKitabı okuyor
Kemal Sayar
Kemal Sayar
: İki güzel kelimemiz var: gönül ve sada. Bunlar bize mahsus kelimeler. Batı dillerinde tam manasıyla karşılığı yok. Bu kelimeler sizde ne gibi çağrışımlar uyandırıyor?
Sadettin Ökten
Sadettin Ökten
: O kadar geniş bir mana denizi ki gönül, uçsuz bucaksız. Hayatta her şeyin bir sınırı var, dünyanın bir sınırı var. Bedenimizin, hayatımızın, bilgimizin, duyularımızın bir sınırı var. Gönlümüzün bir sınırı var mı ? Sevgimizin, muhabbetimizin, hüznümüzün, şevkimizin bir sınırı var mı? Gönül deyince insanın sonsuzluğa açılması, sonsuzla olan muaşeret, muhasebe ve muarefesinden söz ediyoruz. Gönül böyle bir sonsuzluğu, böyle bir sınırsızlığı ifade ediyor. Sonlu insan varlığı, gönül kelimesi üzerinden bir büyük ummana açılıyor ki o ummanın haddi hududu, kenarı kıyısı mevcut değil.
Ehhy
"Seni de bir sen seversin." "Abla, sahiden öyle galiba." "Ne sahiden öyle?” Jimi gözlerini devirdi. “Al işte, yine ciddileşiyor, bırak her şeyi ciddiye almayı❞ dercesine. "Son günlerde bunu çok düşünmeye başladım. Benim varlığım yalnızca bana güzel, başkalarına değil. Doğrusu kimi zaman ben de kendime iyi gelmiyorum, yine de katlanılmaz biri değilim aslında..." "Bu dünyada herkes öyle değil mi? Nasıl başkaları için sadece güzel bir anlam ifade edebiliriz sanki? Sırf bu düşünceye tutunarak bu zamana kadar dayanmadım mı ben? Eşime katlanamadığım kadar belki o da bana katlanamıyordur. Biz nasıl karşımızdakini eleştiriyorsak, karşımızdaki de aynı sebeplere dayanarak bizi eleştirebilir."
Sayfa 78 - Athica BookKitabı okuyor
Reklam
Mobbing Bank Diyor ki;
İnsanlık Yolunda Yolda Olan Yine Yol Oldu Biri diyor ki neden Mobbing Bank kitabını satın alamıyorum. Sahibi satın alınmadığı için diyorum. Ne alaka diyor.
Biraz da bu yüzden hüzünlü şarkıları, acıklı hikâyeleri severiz. O şarkıların ve o hikâyelerin sanki iyileştirici, şifa dağıtan bir gücü vardır, içimizdeki acılara, kanayan yaralara iyi gelirler çünkü her biri gerçektir, çünkü benzerlerini zamanında bizler ya da yakınlarımız yaşamıştır. Bunları okurken ya da hüzünlü şarkıları dinlerken içimizden bir ses bize, "O da bunları yaşamış ve ne güzel ifade etmiş" derken bir yandan hiç yargılamadan, ayıplamadan arkadaşlık, sırdaşlık eder bize, ruhumuza teselli olur. Kendimizi kötü hissettiğimizde bizim gibi hisseden birilerini görmek, duymak bize iyi gelir, yoldaş olur. Acının da farklı bir lezzeti vardır. Bu tat birlikte paylaşılır.
Aralık ayında, başıbozuk kuvvetlerin durumu daha da karıştı. Birçokları yeni orduya geçti; fakat Ethem’in etrafında hâlâ kuvvetli bir kısım bulunuyordu. Miralay Arif, Anadolu İhtilâli hakkındaki hatıralarında bundan epeyce bahseder. Yazdığına göre, Ethem’in üç bin kişilik kuvveti, ayrıca yüz makineli tüfeği ve dört topu varmış. Onların fikir
Biz sofraya oturur oturmaz, kapı açıldı. İçeriye Kafkasyalı bir grup girdi. Çok parlak kostümleri vardı. Kurşunları göğüslerinde, geniş omuzlu, ince bellerinden hançerler sarkan, uzun, siyah çizmeli bir gruptu. İnsan, onların hemen dans etmeye başlayacaklarını bekliyordu. Fakat, onlar dönüp insana bakmıyorlardı bile. Evet, bu fevkalâde yapılı
Reklam
Günümüz insanını ne bilgisizlik ne doğa ne de hastalık öldürecektir. Şimdiki muazzam ve silahlı uygarlığı yok etmekle tehdit eden tehlike yine insanın kendisidir. "O her zamankinden iyi yaşayabilir, ama nasıl yaşaması gerektiğini her zamankinden daha mı az bilmektedir?" İnsan kim olduğunu bilmeden başka bir şeyden nasıl söz edebilir?17
Sayfa 28 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
Kendini ifade etmeye kalkıştığın zaman susturulmuş, sorunları yok sayman öğütlenmiş, itirazların ciddiye alınmamış olabilir. Bazen de su gibi muhtaç olduğun sevgi ebeveynlerin tarafından, bazı koşullar neticesinde sunulmuştur; olduğun gibi değil de benim istediğim gibi olursan seni severim gibi. Bu ve buna benzer sebeplerden dolayı, olumsuz bir şey yaşasan da, itiraz edemezsin, yapılan maddi manevi haksızlıklar karşısında susarsın. Susman bunu kabullendiğin anlamına gelmez, sadece o kadar uzun zamandır sesin çıkmamıştır ki, böyle bir becerin olduğunu bile hatırlamıyorsundur. Sana karşı yapılan haksızlıklar, sınırlarına girilmesi veya kötü davranılması konusunda kötü bir şey hissetmiyor gibisindir, her şey yolunda gibi gelir. Hatta bu tür durumları kendin istiyormuşsun da o sebeple öyle davranıyormuşsun gibi gelir. Seni kullanan insanları geri çeviremiyorsundur ama bu sana göre yardımseverliktir, birisi senden sana zarar verecek bir şey istediğinde yaparsın, ‘‘Ne olur yapsam elime mi yapışacak?’’ diye düşünürsün. Ama bu olumsuz deneyimlerin her biri birer damla şeklinde içindeki bardakta birikmeye devam eder.
Duygularının her birini hareket ve mimiklerle görünür kılma özelliğinin bu insana büyülü bir şekilde bahşedildiğini size daha önce de söyledim; ama hiçbir şey, yeryüzünde hiçbir şey çaresizliği, kendinden ümidi kesmişliği, daha hayattayken ölmüş olmayı bu hareketsizlik, şakır şakır yağan yağmurun altında bu durgun ve duygusuz duruş, ayağa kalkamayacak kadar, korunacak bir dam altı bulmak için birkaç adım atamayacak kadar yorgun olmak, kendi varlığına karşı bu olağandışı ilgisizlik kadar sarsıcı bir şekilde ifade edemezdi. Hiçbir heykeltıraş hiçbir şair, ne Michelangelo ne de Dante, son ümitsizliğin jestlerini, kendini sağanak halinde yağan yağmura teslim etmiş, kendini korumak için parmağını bile oynatamayacak kadar kayıtsız ve yorgun olan bu yaşayan insan kadar güzel hissetmemi sağlayamazdı.
Rönesans’ta bizdeki güzel sanatlar kategorisi bulunmadığı gibi kendini ifade etme ve özgünlük peşindeki bağımsız sanatçı idealimiz de yoktu. Son yirmi otuz yıldır, Rönesans’ın modern çağımıza değil de ortaçağa daha yakın olduğunu gören tarihçiler, dönemin sekülerlik, bireycilik ve öznellik gibi yönlerinin altını çizen eski yaklaşımları
Sayfa 71
Dünya değişiyor çevrende oğlum Turgut. Ayak uyuduramazsan kayboldun demektir. Dünyada 'Büyük ve güzel şeyler de var' demişti bir gün. O sırada ben ne yapıyordum? Hiç bir güzelliğin içime girmesine izin vermiyordum. Öyle miydim? Hatırlamıyorum. Turgut sarhoş gibiydi; ne yaptığını bilmeden kayıp gidiyordu sokaklarda. Anlatılmaz bir duyguydu bu. Neye benziyorum acaba? Beni kötü yetiştirdiler dostum! Güzeli ifade gücünden yoksun bıraktılar beni. Tıpkı filimlerdeki gibi diyebiliyorum ancak. Ne acıklı değil mi?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.