İçinde "konuşulmazların konuşulduğu" bir roman. Çekiç gibi sert, sel gibi de sürükleyici...
Yan karakterlerin bir bir intihar ettiği romanın başından sonuna dek erotik sahneler hâkim. Haruki Murakami'nin otobiyografisinden de esintiler taşıyan bir ilkgençlik romanı. Dili, diyalogları, kurgusu ustaca. Özellikle de ana karakterin genç kadınlarla olan diyalogları öylesine sarsıcı düzeyde gerçekçiydi ki Murakami'nin çok iyi bir gözlemci olduğu hissi uyandı bende. Romanda bol bol da şarkı ve sanatçı ismi geçiyor. Bunların bir kısmını dinlesem de dinlediğim şarkıların çoğunu -bir iki istisna dışında- ben beğenmedim. Özetle, Murakami ve anlattığı dünya ile kültürel kodlarımız çok farklı olsa da "insan olmanın her halükârda trajedisi" çok iyi anlatılmış.
Net söylemek gerekirse Haruki Murakami bugüne dek beni hiç yanıltmadı. Okuduğum tüm romanlarını belli ölçüde beğendim. Hatta okuma hususunda son yıllarda ne zaman başım dara düşse, yani ne zaman o sıra kitap okuyamaz hâle gelsem açıp Murakami'nin bir romanını okuyorum. Kitaplarının kolay okunurluğu, genellikle ana karakterlerinin çekiciliği, anlatımının akıcılığı ve yazarın düşünce aritmetiğini bir parça kendime yakın bulmam sanırım bunda temel etmen.
Son olarak bir uyarıda bulunayım: "Vay efendim bir romanda bunca cinsellik olur mu? Bu ne böyle vıcık vıcık!" diyecekseniz eğer, bu romanı hiç okumayın çünkü cinsellik anlatımı hususunda cidden de iddialı bir roman.
Hepinize selamlar ve iyi geceler...