Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İyileşmiyordu içimdeki Kinyas. Daha da dibe dalıyordu. Uzattığım elime tükürüyordu! Camı açtım. Rüzgâr girsin istedim odaya ama tek bir toz kıpırdamadı. Bir sigara daha yaktım. Afrika’ya dönmeyi düşündüm.. Evet, ilk uçağa atlayıp ait olduğum yere dönmeliydim. Karış karış tanıdığım toprağa… Ama birden fark ettim ki ne ben, ne de başka birisi hiçbir yere ait değildi. Aidiyet bir kandırmacaydı küçük çocuklara anlatılan.
Ne var ki bugün eskisinden çok daha farklı bir manzara ile karşı karşıyayız. Eşitsizlik müthiş artmış durumda. Ve yeni ilerlemeler birbirini takip etse de maaşlı çalışanlar büyük ölçüde geride kaldılar.
Reklam
Bay Bankes gülerek, modadaki değişimlere önem vermediğini söyledi. Edebiyatta da olsa, başka herhangi bir şeyde de olsa neyin ne kadar süreceğini kim bilebilirdi ki?
Sayfa 132Kitabı okudu
Mobbing Bank Diyor ki;
Güç gücünü göstermeden gücün tarafına kimse geçmiyordu. Sömürenin gücü zayıflıyor diye de güceniyordu! Hazıra alışmıştı zulme oyuncak olanlar. Önder Karaçay
Bizim duygularımızı her zaman geçiştiriyorsunuz Başınızı okşayıp "Geçer bunlar..." dediğinizde her şey bitecek sanıyor, acımızı utanç verici derecede basitleştiriyorsunuz. Halbuki, biz sadece anı yaşamanın derdinde değiliz. İleride bir dağı gösterip "Oraya ka- dar gidebilirsen her şey düzelecek!" dediğinizde söylediğiniz şeyin muhtemelen doğru olduğunu ve oraya gitmemiz gerektiğini de düşünüyoruz. Fakat siz bunu söylerken şu an yaşadığımız şiddetli ağrıyı bile isteye yok saymamızı, görmezden gelmemizi istiyorsunuz. "Hadi, az kaldı. Devam et!" diyerek bizi ağrılar içinde yürümeye zorluyorsunuz, size göre iyileşebilmemizin tek yolu bu! Şüphesiz ki bu işte bir yanlışlık var. Eğer bana sorarsanız da yanlış olan sizsiniz, biz değil!
James Joyce
Joyce sözcüklerin av avlayıcısı, kuş kuşlayıcısıdır. Sözcük dağarcığı öyle harmanlardan başak, öyle nimetlerden azıkla doludur ki zaman zaman ondan bir sözcük ya da bir cümle çıkararak kedine şölen çektiği de olur. Gerektiğinde ise onlarla, bozaya kapılmadan, günlerce güreş tutar. Bir anıcı onun bütün gün çalıştıktan sonra sadece iki cümle yazdığını iletmiştir bize.
Sayfa 45 - James Joyce
Reklam
Sosyalistler bu nedenle herkese kaynak temin edilmesini ister ve bunun sonucunda kaynak sağlayan bir toplum yaratırlar. Der­ler ki , biz sendeki paranın değerini senin "servetin" olarak kabul etmiyoruz. Sen bize daha başka bir servet göstermelisin ve bu da senin işgücündür. ... Ama Komünistlerin görüşüne göre, gerçekten de benim tek servetim yaptığım iş ve emeğim midir, yoksa aslında benim yapa­bildiğim, yapmaya muktedir olduğum şeyler de benim servetim sayılır mı? İşçi toplumu, hastaların, çocukların, yaşlıların, kısacası çalışamayanların da bakımını üstlenmekle bunu kabullenmiş ol­muyor mu?
Fakat neredeyse tüm isteklerimin yerine geldiği ve yaşam karşısındaki beklentilerimin karşılıksız kalmadığı o dönemde kendimi hiçbir biçimde mutsuz hissetmemiş olduğumu da kesinlikle söyleyebilirim. Ne var ki kaderin tüm beklentilerimi yerine getirmesi ve benim de bunun ötesinde hiçbir şey talep etmeyişim bir alışkanlık haline geldiğinden bu hal giderek yaşamda bir heyecan eksikliğine ve cansızlaşmaya yol açtı.
Kitabe okumak, eski Türkler arasında bir spordur; şimdi de olabilir fakat anlaşılan o ki yeni Türklerin başka merakları var.
Sayfa 213Kitabı okudu
Reklam
Bir rütbede aldı beni aşk-ı dildâr Mahv oldu hayal ü nazarımdan ağyâr Bir yerde bu efkâr ile kendim bulamam Âyîneye baksam görürüm sûret-i yâr Gönül kapan sevgilinin aşkı, beni benden öylesine aldı ki Yabancılar, aşktan anlamayanlar bile hayalimden de mahvoldu gitti, gözümden de Bu düşüncelerle kendimi hiçbir yerde bulamam; Aynaya bile baksam, sevgilinin yüzünü görürüm.
Sayfa 110 - Dorlion YayınlarıKitabı okuyor
Gavurlardan geri kalmamak da lazım. Teknolojide, bilimde, fende, savaş aletlerinde, kuvvette onları geçmek lazım. Sade ibadet ve zikirle de olmuyor. Evlatlarımızı öyle yetiştirelim ki; hem dinlerini hem de dünyalarını muhafaza etsinler, helal yoldan kazansınlar.
Oğul! Hayatta her şeyin bir nedeni, bir de neticesi var. Ne istediler bizden, amaçları neydi? Tek düşünceleri bizi kendilerine benzetmekti. Bir serçe, bir kedi gibi nasıl miyavlasın ki? Bastondaki yeşil bibere, gel domates gibi kırmızı ol denir mi hiç? Oysa her bir sebze rengi ile ne güzeldir.
Yüzüme öyle bir bakışı vardı ki bunun anlamı her ülkede “susun “ demektir.
Her yapıt kusurlu olmaya mahkûmdur, bunu çok iyi biliyoruz ve estetik açıdan, en az kendi yazdıklarımızı gönül rahatlığıyla seyredebiliriz. Ne var ki her şey kusurludur ve en güzel günbatımının daha güzeli, bize uykuyu getiren hafif yelin daha huzurlusu hep vardır. Dolayısıyla, dağları ve heykelleri aynı dinginlikle seyredeceğiz; geçen günlerin ve kitapların tadını çıkaracak, en önemlisi de her şeyi düşleyerek, hepsini en mahrem özümüzün bir parçası haline getirmeye çalışacağız. Bir yandan da tasvirler ve tahliller yapacağız; daha gerçekleştikleri anda bize yabancılaşacaklar; böylece, sanki günbatımının bize bir armağanıymış gibi keyif alabileceğiz onlardan.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.