''(...)Öhö, öhö,öhö..ö..ö.
.......Yazları izin günlerimi plajlarda geçiriyordum.
........Plajlarda insanlar başkalarının giysilerini giymekten, başkalarına kavuk sallamaktan, başkaları gibi düşünmekten kurtuluyorlardı.
......Doğrusu ya, insanlar, kendi türlerine benzememeğe, herkesten başka bir adam olmağa pek çok değer veriyorlardı. Ama, çevrelerinden kaçmak, çevrelerinin üstüne çıkmak için attıkları her adım onları çevrelerine öykünmeye götürüyor, her davranış onları bulundukları yere çiviliyordu.
......İnsanlarda bir dışlanmak korkusudur gidiyordu.
......Bu ürkme kişioğlunu sinmeğe, düşünmemeğe, bir duygu sığlığı içinde kâh kumların üstünde kâh kumların altında yaşayan bir yengeç gibi ikili ve şaşkın bir yaşam sürmeğe de iteliyordu.
......İnsanların tümü böyle olsa, dış yaşamın sürekliliğini sağlamak, iç dünya ile dış dünya arasında denge kurmak, yüzdeyüz olanaksız bir hal alabilirdi.
......Bereket arada bir , elli yılda, yüzyılda bir ortaya çıkan bir şair, bir bilge, bir politikacı insanlara birtakım düşünce hapları, birtakım güzellik formülleri, birtakım güzellik reçeteleri sunuyorlardı da bu haplar, bu formüller, bu reçeteler, bu muskalar yüzü suyuna bir yüzyıl daha yaşayabiliyorlardı(...)''