Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kadın güzelliği anlayışının zamana ve modaya göre değişti­ği de olmuştur. Ancak, Türk dünyasında kadın umumiyetle ince, narin, selvi boylu, derin ve manalı gözleri, uzun kirpikleri, nergis bakışları il e celbeden anlayışlı, hisli , vefakir , bilgili bir varlıktır. Bazan iri doğan kuşu bakışlı, ceylan gözlü, şirin hareketli, tatlı sözlü, gidişi yürüyüşü sonsuz bir yan bakıştan, baştan başa gamzeden ibarettir:
Sayfa 26 - Panama yayıncılık mayıs 2017Kitabı okudu
Biz rüzgârlara Gelecek bahşettik, ve Günümüzü derin ve sükûnet dolu bir uykuya yatırdık, etrafımızdaki donuk dünyayı hayallerle bezedik.
Sayfa 47 - Aylak Adam Kültür Sanat Yayıncılık: 1. Basım: Aralık 2016 Çeviren Rumeysa Nur ErcanKitabı okudu
Reklam
İnsanlar derin acılar yaşadığında, genelde bu acıdan kaçınarak kendilerini duyusal acıdan uzaklaştırmayı denerler. Bu şekilde korunduklarını ve çocuklarını da koruduklarını düşünürler. Acıyı görmezden gelmek gerçekte onu derinleştirir. Bastırılan şeyin genellikle yoğunluğu artar. Ailevi acıları konuşmamak, onları iyileştirmek için nadiren etkili bir stratejidir. Acı, başka bir zamanda, genelde sonraki nesillerin korkularında ve anormalliklerinde kendini göstererek tekrar su üstüne çıkar.
Sayfa 159Kitabı okudu
☆Orhan Pamuk - Kar☆
Bir kurmaca olan Kar’da, Lilith’in doğrudan değil anlatıcının kurguladığı öyküde kendisine gönderme yapılan bir başka kurmaca metinde adı anılamadan, erkek kurgusu doğrultusunda yer alması ataerki etkisindeki edebiyat dünyasının, iç içe geçmiş bu erkek imgelemlerinin kadın karşısında duyduğu derin ve bastırılmış dehşetin dışavurumudur. Erkek metinleri Lilith’i kendi gereksinimleri doğrultusunda yeniden yapılandırır: Tek başına var olması kabul edilemez.
Sayfa 79 - Ağustos 2020 - Notos Kitap
İlginçtir ki en derin ve en yararlı terapi çalışması, hastaların duygusal acı veya kriz içinde olmadıkları zaman yapılır.
En ufaktan bir örnek vereyim: Hoşlandığı meyvelerden birini eline alan o türlü kimse ondan gelecek hazzı, lezzeti ancak onu yemekte bulur. Öbürleriyse onu eline aldığı gibi o meyve eğer çilekse önce onun kokusuna hayran olmakla başlayıp rengine, şekline, o çileği oluşturan maddelerin meydana gelişine, içindeki ince liflere, buzlu gibi duran doğal cilasına bakar bakar da hayranlığı artar. O çileğin tadından başka görünüşünden de zevk alır, güzel kokusundan da haz alır. Bunların yalnız mideleri yararlanmaz, o seyirden, o hayranlıktan fikirleri de manevi açıdan yararlanır. Bu da ruhani beslenmeleridir. Bu beslenmeye onlar müpteladırlar, mecburdurlar. O hayranlık, o inceleme, o derin düşünme onları o ellerindeki meyvenin renginden, kokusundan, lezzetinden daha ilerilere götürür. Fikir derece derece, katman katman yükselir, araştırma ve incelemelere varır. Bir çilek ya da bir armut ya da bir salkım onlara işler açar. Fikirleri yükseldikçe yükselir. Onun yaradılışını düşündürür, Yaratanına hayran eder. Önceden başlayan bu hayranlık büyür. Daha önce söylediğim kimseler aldıkları lezzetten dolayı ancak kilercilerine, hizmetkârlarına aferin bağışlayabildikleri yerde bunlar Yaradanlarını, evet o meyve gibi kendilerinin Yaradan'ı olan Allah'ı devamlı söylerler, o meyve uzun süre ellerinde kalır. Sanki onu yemeye, çiğnemeye kıyamazlar. Bu yönüyle onlar, onu yemeden önce bile ondan haz ve zevk alır, lezzet bulurlar. O düşünüş, o inceleme, o hayranlık onların fikirlerini lezzetli kılar.
Reklam
Sonuç olarak en derin insan arzularından biri, ait olmaktır.
Sayfa 127Kitabı okudu
Din ile şâirâne hayâller arasında derin bir fark vardır: Dindar imanlıdır; dinin arz ettiği hayâllere inanır ve o bu dünyada yaşadığı hayatı, dini görüşüyle açıklayarak mânâlı bulur. Bundan dolayı dindar ümitsiz ve bedbin değildir. Dinin yerini alan şâirâne hayâllerde bu iman ve huzur yoktur.
Sayfa 142Kitabı okudu
Tıptaki yılan sembolünün hikayesi
Enteresan bir bilgi olarak şunu da ekleyeyim: Tıpta ve eczacılıkta kullanılan asaya sarılı yılan simgesi Sumerlerden gelmektedir. Hikâyeye göre Gilgameş, gençleşmek için bir ot aramaktadır. Araştırmaları sonucunda, bir nehrin dibinde yetişen bir ota ihtiyacı olduğunu öğreniyor. Otu bulduktan sonra derin bir düşünceye dalıyor. Tek başına bu otu yerse gençleşeceği fakat arkadaşlarının yaşlı kalacağı aklına geliyor. Bu otu arkadaşlarıyla paylaşmak için götürmek üzere nehrin kenarında bırakıyor. Bir başka işle meşgul olduğu sırada bir yılan gelip otu yiyor. Derisini değiştirip gençleşiyor. İşte yılanın tıp ve eczacılıkta bir sembole dönüşmesi bu hikâye üzerine olmuştur.
Sayfa 225 - İnkılap KitabeviKitabı okudu
İngiliz ve Fransızlar başta olmak üzere, Avrupalılar sadece İslâm topraklarını işgal etmediler; aynı zamanda klasik İslâm geleneğiyle irtibatını koparmış yeni siyasî ve fikri elitler ürettiler. Modernleşme adına yaşanan sekülerleşme ve köksüzleşme, İslâm toplumlarında Batı'ya karşı derin bir şüphe yarattı. Bugün bu şüphe, yaşadığımız kolonyalizm sonrası dönemde de devam ediyor.
Sayfa 40
Reklam
Türkiye'de suç dünyası ile siyaset ve bürokrasinin derin bağlantıları olduğu tarihsel bir gerçek. Devlet içindeki kirli unsurlar, hukuk dışı ekonomik sistemden, kara paradan her zaman beslendi.
Sayfa 135Kitabı okudu
Erzincan'a kadar yollar, dağlar ıssızdır. Hele yeni biten dünya savaşı, buralarını boşaltmış, insansız bırakmıştır. Yollarda tek tük, berbat, sefil, yorgun-argın bazı göçmen kalıntılarına rastlanır. Bunlar Birinci Dünya Savaşının Ağrı'dan, Erzurum taraflarından söküp, İç Anadolu'ya, Çukurova'ya attığı muhacirlerin artakalan döküntüleridir. Hepsi de aç, çıplak, vasıtasız ve ümitsizdirler. Mustafa Kemal bunları dikkatle süzer. Her rastladığı kafile, onu derin derin düşündürür. Dağlarına, ovalarına daldığı bu uçsuz bucaksız diyarlarda bir avuç tükenmiş insan! Halbuki tasarladığı savaşı, işte bunlarla yapmak zorundadır. Bir defasında, bir su başında bunlardan biriyle konuşur: - Nerelisin ağa? +Eleşkirt tarafından. Çukurova'dan gelirik... -Hepiniz bu kadar mı? +Çohtuk paşa can, çohtuk. Gidende dağlar, dereler göçü almazdı. Bal, lor, davar istediğin kimi. Ama şimdi at da bu, külfet de bu. İster al, ister sat paşa can... Evet, ister al, ister sat! En doğru söz buydu.
Öz saygımız o denli derin ki uçsuz bucaksız gökyüzüne kendi suretimizi yansıtıyor ve onu kutsal olarak adlandırıyoruz
Ormandaki en uzun meşe sadece en sert palamuttan yetiştiği için en uzun meşe olmamıştır. Diğer ağaçlar onun aldığı güneş ışığını engellemediği, çevresindeki toprak derin ve zengin olduğu, fidanken hiçbir tavşan onun kabuğunu kemirmediği ve hiçbir oduncu onu vakti gelmeden kesmediği için de en uzun meşe o olmuştur..
Sayfa 23 - Mundi Kitap, Malcolm Gladwell (Outliers)Kitabı okudu
Kişiliğimizin derin, duygusal katmanları, tetiği basmak için işaret parmağını bükmenin başka bir insanın iç organlarını parçalayacağı gerçeğine intibak edemez. Avını doğal silahlarla öldürme zorunluluğu, gerçekte ne yaptığını duygusal anlamda tam olarak idrak etmesini sağlasaydı, aklı başında hiçbir insan zevk için tavşan avına gitmezdi.
Sayfa 130Kitabı okudu
1.061 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.