Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Vahşi arketipi
Kültür, kişilik, psişe ve bunun gibi unsurlar kadınların nasıl giyinmesini, davranmasını talep ederse etsin başkaları bütün kadınları nasıl yanlarında on tane uykucu duenas'la (dadıyla) birlikte geveze bir kadın grubu içinde tutmaya çalışırsa çalışsın, kadının ruhsal hayatını sıkıştırmak için ne tür baskılarda bulunulursa bulunulsun, şu gerçeği hiçbir şey değiştiremez: Bir kadın ne ise odur; bu, vahşi bilinçdışı tarafından dikte edilir ve kadın açısından çok, ama çok olumlu bir durumdur.
Birey, Durum, Sistem...
Birey, davranışsal özgürlüğü genetik, biyolojik, fiziksel ve psikolojik özelliklerle açıklanan aktördür. Durum, ödül ve normatif fonksiyonlar üzerinden aktörün rol ve statüsüne anlam ve kimlik yükleme gücüne sahip davranışsal bağlamdır. Sistem ise ideolojisi, değerleri ve gücüyle durumları yaratan, etki alanı içerisindeki aktörlerin davranış beklentilerini belirleyen ve onaylanmış davranış rollerini dikte eden birimleri ve kurumları içerir.
Sayfa 679Kitabı okudu
Reklam
İtilaf devletlerine yenik düşen milletler arasında, galiplerin dikte ettiği ağır barış koşullarını reddeden ve eşit koşullarla onları yeni bir barış imzalamaya zorlayan ilk millet Türklerdir. Bu başarı, Almanya’da derin yankı uyandırmış ve kuşkusuz ikinci Dünya Savaşı’na götüren yeni gelişmelere yol açmıştır.
Sayfa 29 - Atatürk Türkiyesi ve İslam dünyasıKitabı okuyor
Apartmanın; oturanı değil satanı memnun eden kar düşüncesiyle üretilmesi, insana layık bir yapı biçimi olmaması, temel insan haklarını hiçe sayması, bilhassa yaşlı ve çocukların hiçbir ihtiyacını gözetmemesi, yüksekliği ile insanı önemsizleştirmesi, insanı tabiattan koparması, insanı nesneleştirmesi, çevreye verdiği zararlar, orada oturacak insanlara nasıl yaşamaları gerektiğini dikte eden tahakkümcü karakteri, insanın başta mahremiyet gibi kutsal değerlerinin hiç birini dikkate almaması...
191 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
30 günde okudu
Sükûnetle Yaşayıp Coşkuyla Ölmek
“Dünya sana verecek ne dert, ne zevk bulabiliyor, dünyayı perişan ediyorsun.” İnsanlar vardır. Bir de başka insanlar vardır. Yazarlar vardır. Bir de ‘başkalarını’ yazanlar vardır. Bu başkalarını sokaklarda yürürken, lokantada yemek yerken, okulda öğretmenin sorusuna cevap verirken, bir bankta oturup denizi seyrederken ve hayatın daha nice
Coşkuyla Ölmek
Coşkuyla ÖlmekŞule Gürbüz · İletişim Yayınevi · 20211,890 okunma
"Gözlerimde son bir bulut, gülpembe." Dikte çalışması yapacağım derken hüznü yanı başımda ağırlıyorum. Ders işlerken bunu kullanmamalıydım, sanırım. Sonra acıyı anlatan şarkıları oyun havasında dinleyen bir güruh var, onlar aklıma geliyor ve böyle işlemeye devam, diyorum. Bir ara buradaki mecazlara değiniriz.
Reklam
Ama üniversite benim sandığım gibi evrensel bir Atina değildi, orada insan büyük ve akıllı insanlarla yüz yüze tanışmıyor hatta onların yaşadıklarını dokunarak bile anlayamıyordu. Orada oldukları doğru ama sanki hepsi birer mumyaydı. Kim olduklarını anlayabilmek için onları sımsıkı sarmalayan öğrenim duvarlarını kazıyıp, parçalara ayırmak gerekiyordu. Öğretmenlerin çoğu ne yazık ki öğrendiğimiz şeylerden zevk alabilmemizin temelinde, anlamaktan önce eserleri yaratan kişilere sempati duymamız gerektiğini göz ardı ediyorlardı. Detaylı açıklamalarının pek azı kişinin hafızasında yer ediyor, akıl bu bilgileri -ağaçların olgun meyvaları dalından atması gibi- düşürüyor. Çiçeği, kökü ve çiçeğin sapını tanımlamak, çiçeğin büyümesini öğrenmek mümkün ama sabah çiğinde yıkanmış taze bir çiçeğin kokusunu sevmek öğrenilemez. "Bu hipotezler ve açıklamalarla neden zamanımı harcıyorum?" diye kendi kendime sürekli sorup duruyordum. Bu düşünceler aklımın içinde kör kuşların çaresiz kanat çırpışları gibi çırpınıyordu. Büyük eserleri inceleyerek öğrendiklerimize karşı çıktığım sanılmasın, benim karşı çıktığım eserler hakkında fikirlerin dikte ettirilmesi. Çünkü ne kadar insan varsa o kadar da fikir var.
Sayfa 81 - Kuraldışı yayınlarıKitabı okudu
HK
Kendini Mümin Ve Müslüman Îlân eden kişi Sen
Tarih: 13 Eylül 1922 Yer: İzmir Falih Rıfkı Atay'ın anılarından: Mustafa Kemal lzmir, Göztepe'deki Latife Hanımların Köşküne taşınmıştır. Oradan Izmir Limanı çok iyi görünmektedir. Limanda, takriben 65 parçadan oluşan lngiliz, Frransız ve İtalyan gemileri vardır. Mustafa Kemal, bu gemilerin varlığından çok tedirgindir. Köşkün
Sadece bilgi aktarmaya yönelmiş bir öğretmen, öğrencilerin sorularına ilgi göstermeyecektir. Bilgiyi, kaynağı kişinin kendisinde var olan bir potansiyel olarak gören bir öğretmen, etkileşime dayalı bir ders işler. Bireyi başlangıçta hiçbir şey bilmeyen bir kişi olarak gören öğretmen ise muhtemelen sürekli anlatan, dikte eden bir öğretmenlik gerçekleştirmiş olur.
Sayfa 70 - Final Kültür Sanat YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Roller Müştakçım, roller sadece oyuncular için değildir. Modern toplumlarda hepimizin bir rolü vardır. İster benimseyelim ister benimsemeyelim, hepimiz dikte edilen rolü sonuna kadar oynamak zorundayız... Çoğu zaman mutluluğumuzu yitirmek pahasına da olsa o rolün dışına çıkamayız. Çıkarsak hem kendi düzenimiz hem de toplumun düzeni bozulur.
EVERST-1074Kitabı okudu
Rahatsız edici şu gerçeği kabul etmek zorundayız: İnsan acı çeker ve normali de bu- dur. Yani bize dikte edilmeye çalışıldığı gibi, eğer aklımızı kullanarak yaşarsak daima mutlu bir hayat yaşayacağımız, yalnızca alışılmamış bir yaşantı, bedensel bir hastalık duru- munda ruhsal dengemizin bozulacağı ve acı çekeceğimiz doğru değildir. Acı çekmek normaldir ve bu normallikle birlikte yaşamayı öğrenerek ruhsal bir huzura kavuşmak mümkündür.
Sayfa 70
Ondan geriye ne kalmışsa, ona baktım. Anlamama yardımcı olan da, o oldu. Bedeli ödüyor, hangi günah için ödediğini merak ediyor, çok bencil davranmışım deyip duruyor. Oysa hangi düşüncede, hangi harekette ben diye bir varlık gösterdi ki? Hayattaki amacı neydi? Büyüklük… başkalarının gözünde. Şöhret. Hayranlık. İmrenme. Bunların hepsi başkalarından gelen şeyler. Tüm inançlarını başkaları dikte etti ona. O bunlara pek bağlı kalmadı, ama başkaları onun bağlı olduğunu sandığı sürece, bir sakınca görmedi. Baş derdi hep başkalarıydı. Büyük olmak istemiyor, büyük sanılmak istiyordu. Bina yapmak istemiyor, mimar olarak hayranlık toplamak istiyordu. Başkalarını etkileyebilmek için başkalarından çaldı. İşte sana kendini katıksız silme. İhanet ettiği, feda ettiği şey, kendi egosuuydu. Oysa herkes ona bencil diyor.
Sayfa 845 - Plato Film YayınlarıKitabı okudu
Bu kadınlara anonim olmayı dikte eden şey iffet anlayışının bir kalıntısıydı ve on dokuzuncu yüzyılın sonları gibi yakın zamanlara dek sürdü.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.