Bu üç alışkanlık sana huzur getirecek:
Bir şey istediğinde Allah'ın seni duyduğunu bil ve o şekilde iste. Başkaları duymasa da olur. O her şeyi işitendir.
Bir işe giriştiğinde Allah'ın seni izlediğini bil ve ona göre davran. İnsanlar sadece aracıdır; bir şey bekleme. O her şeye vekildir.
Kendini yalnız hissettiğinde Allah'ın iç sesini duyduğunu düşün. En derin çaresizliğin en mutlu anlarının temelini atacaktır.
Güçlü kal çünkü yalnızca o kalplerdekini bilendir.
Geceleyin uykusunda düş gören kişi kendi kendisinin gölgesindedir, der Bachelard, oysa hülyaya dalan kişi basbayağı mevcuttur, düşün -nesnesi değil- öznesidir, hava nasıl olursa olsun, güneş altında duran biridir. Bachelard kabusları, gece dökülen soğuk terleri, geceleyin yaşanan çarpışmaları, uyanınca bastırdığımız şeyleri Freud’a havale eder. Gece görülen düşler bize ait değildir, der Bachelard; bu düşlerin imgelerini bir türlü yakalayamayız. Oysa hülya “gerilimsiz bir farkındalık içinde” kendiliğinden doğar. “Keyif veren bir imgedir” o, çünkü “bütün sorumlulukları geride bırakarak” kendimiz yaratmışızdır onu. Bachelard’a göre, hülya yoksa selamet de yoktur. Hülyanın verdiği “özgün huzur”, asli münferit güç yoksa, gündelik şiir de yoktur.
En iyisi ağaçlar, ağaçlar anılardan uzun yaşar...
Git orda en yaşlı kestanenin altına otur bir gün.
Her şeyi unut, ayrılığımızı bile, sade beni düşün...
Müziğin ya da düşün hafif bir soluğu, ne olursa olsun, yeter ki öyle ya da böyle bir şey hissetmemizi sağlasın, ne olursa olsun, yeter ki düşünmekten bizi alıkoysun.
“Issız bir adaya düştüğünü ve bir çanta içinde 100 milyon dolar bulduğunu düşün. N'aparsın?"
"Banknotları, ateşi tutuşturmak için kullanırım."
"Çünkü tek başına hükmü yok. Yalnızca alışveriş
sistemi içinde bir fonksiyona sahip."
Kazandıklarım bitti, yitirdiklerim kaldı.
Söylediklerim yitti, dinlediklerim kaldı.
Bir bilmek ülkesinin, düşün-ili'ne vardım;
Öğrettiklerim gitti, öğrendiklerim kaldı.
Sayfa 298 - Yapı Kredi Yayınları 30. BaskıKitabı okuyor
Dizi dizi insanlara, onların sayısız törenlerine, fırtınalı ve dingin havada yaptıkları deniz yolculuklarına, doğan, birlikte yaşayan, sonra göçüp giden çeşit çeşit insanlara yukarıdan bak. Bir zamanlar başkalarının yaşadıkları yaşamı, senden sonra yaşanacak yaşamı ve şu anda yabancı halklar arasında yaşanmakta olan yaşamı düşün; kaç kişinin senin adını bile bilmediğini, bilenlerin kaçının çok geçmeden unutacağını, belki de şu anda seni övmekte olan kaç kişinin çok geçmeden seni yereceğini düşün; ne anıların, ne ünün ne de başka herhangi bir şeyin adını anmaya bile değmeyeceğini düşün.
Benjamin için kolektif düşler, ütopyalar karşısında ütopyayı mitostan ayırmak ve bu yolla ütopyayı ve içerdiği kurtuluş şansını kurtarmaktan ibaret eleştirel bir özelliğe sahiptir. Ancak başka bir yönüyle de paradoksal bir şekilde ütopya, mitosla arasındaki bağı sürdürerek eski olanın hakimiyetini yeniye dayatmasına imkan verir; böylece de tarihin kendini tekrar etmesine sebep olur. Bu sava karşı Benjamin'in düşüncesi, kurtarıcı bir eleştirel çalışmayla ütopyadan doğan bu paradoksu çözerek ütopyayı, mitosun büyüsünden kurtarmaktır. Başka bir ifadeyle Benjamin, modern mitolojinin düşlerinin sahip olduğu büyüyle; düşün dışına çıkıp yorumlayarak, diyalektik imgeyi kurmanın mutlak çözüm olduğunun altını çizmektedir. Büyü ve uyanış arasında duran bu yaklaşımıyla Benjamin, kuramsal olarak hem ütopyanın alanına girer hem de ütopyalarda yaşayan ve onların ruhunu bozduğuna inandığı mitolojiyi uzak tutmaya çabalar. Böylece pozitivist akılcılaşmayla miras alınmış aklı koruyarak, ütopyalara can veren özgürleştirici ruhu kurtarma amacındadır. Bu sentez çabasıyla Benjamin, modern ütopyacı anlayışa referans olmaktadır.
Bugün yollanıyorken bir gurbete yeniden
Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize.
Bir kemiğin ardından saatlerce yol giden
İtler bile gülecek kimsesizliğimize.
Gidiyorum : Gönlümde acısı yanıkların...
Ordularla yenilmez bir gayız var kanımda.
Dün benimle birlikte gülen tanıdıkların
Yalnız bir hâtırası kaldı artık yanımda.
Yufka yüreklilerle çetin
Nice zaman oldu yeşil dallar keskin dikenleri örteli
Yarıklarında uyudu düşün gülücükleri
Nice zaman oldu anne bebeğini kucaklayalı
Ulaşılacak yerler açığa çıktı gözler yaşlarını döktü
Nice zaman oldu uzun geceler bir yaşam tarzı olalı
Uzanılan yastıklar bir güven oldu annenin yanı başında
Nice zaman oldu uykuya dalalı ve adayı keşfedeli
Evler boşaldı korkulu çığlıklarıyla
Tüfeklerin, uyuyan çocukları uyandırdı, irkilir ve bağırırlar...
Nice zaman oldu yaşanan vahşet kilitli kapılarımızı kıralı
Ormanı sarar önümde durup yolumu kestikleri
Kalbime yağacak mermileri bekliyorum
Ölen direnişlerle vatanımın kazılı haritasını görüyorum.
Nice zaman oldu uzanıp keyif süreli
Işıklar geçer
Girişimle açığa çıkan.
O kadar çok kitabı oldu ki nihayetinde (sanıyorum yirmi binden fazlaydı) hiç de küçük olmayan salon, ulusal kütüphanelere benzer bir hal aldı. Duşun olduğu yer hariç tüm banyo duvarları kitap kaplıydı ve kitaplara bir şey olmamasının nedeni buharı önlemek adına sıcak suyla yıkanmaktan vazgeçmesiydi. Yaz kış soğuk suyla yıkanırdı...