SONUNA KADAR OKUYUN!
İbn-i Abbas (r.a.) Hazretleri'nden naklen Muaz b. Cebel rivayet ediyor:
- Bir gün Resulullah (s.a.v.) ile beraberdik. Ensardan birinin evinde toplanmıştık... Tam bir cemaat olmuştuk. Sohbete dalmıştık. Bu arada, dışarıdan bir ses geldi;
- Ev sahibi... İçerdekiler.. Eve girmem için bana izin verir misiniz? Benim sizden bir
Tüketiyoruz;
Tükettikçe TÜKENİYORUZ!
Kendimden geriye, sizden ileriye, Tyler’dan sonsuza, Chuck Palahniuk’ten günümüze. Sistemi eleştiren sistemin yazarına, sistemin içinde çifte kavrulmuş benden, tersten sistemsiz bir inceleme.
Dövüş Kulübü=Biz, Biz=Hiç
Hiçlikte doğmuş, hiçliğe gidiyoruz. Durup bir bakıyoruz, gördüğümüz tek şey, koskoca bir
“Ben ne okudum yahu!” tepkisini hepiniz duymuşsunuzdur. Net olarak şunu söyleyebilirim ki, bu tepkiyi daha çok hak eden başka bir kitap okumamıştım. Hayretler içerisindeyim, özellikle son bölüm beni dehşete düşürmüş durumda ve bu inceleme zor olacak. Daha sonsözü gördüğüm anda Ali Ece çığlıklarımı atarak: “Dalga mı geçiyorsun be!” demiştim, çünkü
Fâtiha Sûresi / 5.Ayet
5. (Ey Rabbimiz!) Yalnız sana (ibadet ve itaatle) kulluk eder ve (her hal ve ihtiyacımızda) ancak senden medet umar/yardım dileriz.
Bu âyet inananların Allah’a verdiği bir taahhüttür. Bilmemiz gerekir ki Allah’a kulluk, yalnız O’na ibadet etmekle değil, hem ibadet hem de emir ve yasaklarına itaatle gerçekleşir. Çünkü Allah, yalnız ibadet ilâhı değildir. Bunun içindir ki İslâm “lâ ilâhe illallah” ile başlar, “iyyâke na‘büdü” ile yürürlüğe girer. Kur’an’da birçok yerde Allah’a kulluk emredilir. Çünkü insanları, bütün emirlerine itaatte kul etme hakkı ancak O’nundur. Zaten Allah da insanları bunun için yaratmıştır.2 Çünkü Bir’e kul olmayan bine kul olur; Allah’a kullukta yücelik ve hürlük, kula kullukta ise esaret ve küçülme vardır. Seyyid Kutub, tefsirinde; “Öyle bir zaman gelir ki insanlar, Allah’ı sözde inkâr etmeyebilir, O’na ibadeti de terketmezler ama o ibadeti ya birine gösteriş olarak yaparlar, ya helal ve haramı (serbestlik ve yasakları) tayin ve ilanda, başkalarının İslâm’a aykırı emirlerine istekle itaat ederler ya da İslâm’a aykırı olarak bir kimseye sığınmak ve ondan bir pâye elde etmek isterler ki 3 bu durumda onları rab kabul etmiş, onlara tapmış ve kulluk etmiş olurlar.4 Böylece ‘müslümanım’ dedikleri halde –Allah korusun– şirke düşerler.” der. “İslâm öncesi Arap müşrikleri de ideolojileri yönünden Allah’ı inkâr etmiyorlar fakat O’nun, hayatlarında hükümleri geçerli olan Rab olmasını kabul etmiyorlardı. İşte Allah’a Rab, Mâlik (Hükümran) ve tek İlâh olarak5 inanmamak şirk olur.”6
"İÇİMİZDE İYİ VAR MI? VARSA OTORİTE KARŞISINA GELİNCE TAMAMEN YOK MU OLUYOR?"
"Vergi memuru ya da herhangi bir memur, 'Ben ne yapayım?' diye soracak olursa, cevabım şudur: 'Eğer gerçekten bir şey yapmak istiyorsan istifa et.' "
Bu alıntıyı okuduktan sonra aklıma Kriminoloji dersinde öğrendiğimiz bir deney aklıma geldi. Kitabı
Kitabın çağlar üstü siyasi-sosyal mesajlar içeren yetişkin masalı olduğunu kabul etmeyen yoktur.
Her dönemde bir insan çiftliği mevcuttu, halihazırda da olduğu gibi.
Kitapta ne mi var?
Tarihini unutmuş, dili yozlaşmış, önce düşünmesi yasaklanmış sonra düşüncesi kısırlaşmış ve düşünmeyi unutmuş hayvanlar.
Ters giden şeylerde hep bir suçlunun
Allah'tan başkasına ibâdet; insan, cin, melek, şeytan, atalar, liderler, hükümdarlar, bilginler, veliler, sâlih kişiler gibi canlı ve cansız varlıkları ilah ve rab kabul etmek, onlara Allah'a isyan konusunda itaat etmek, boyun eğmek, dua edip yalvarmak, kurban kesmek, kulluk etmek, secde etmek, eğilip saygı göstermek, Allah yerine mâbud
Öncelikle, şunu belirtmek isterim ki, kitaba bayıldım.!!!
Yazarın kalemini, tasvirini, üslubunu, çok sevmemden dolayı mı, diye kendime sormaktan alıkoyamadım, fakat hayır kesinlikle nefis bir kitap...
Bu övgüyü fazlasıyla hak ediyor...
Beni takip eden arkadaşlarım, bilir ki, okuduğum, kitaptan fazla alıntı eklemiyorum...
Başka okurlar, için biraz
İLK BAKIŞ...
Göz ; savaşı başlatan haberci...
Bakış; elde olmayan kader, ilahi kaza
Ve aşk; kalp ile göz arasında bir macera. Sonu zafere de çıkabilir , esarete de...
Çoook sonraları kalp göze diyecektir:
“ Beni bu onulmaz derde iten sensin. Safayı sen sürdün, acıyı ben çektim. Nimet senin , zahmet benim oldu. Sen sevinirken kaygılanan bendim hep. Bakışlarını arttırdıkça sen , dertlerimi çoğalttın benim. Zafere eren sen , hezimete uğrayan ben. Sen emirlerine itaat edilen hükümdar oldun, ben senin peşinde koşan tebaan. Sen emir, ben esir. Melik iken memlük ( kul) ettin beni. “
Sonra devam edecektir:
“ Ey göz ! Sen ikisin ben birim. İki kişinin bir ferde saldırıp onu öldürmesi zulüm değilde nedir?!.. Şimdi ağla o halde ; ettiğin zulmün cezasını çek bakalım!...”
Göz buna karşılık bir ayet okuyup susar: “ Gerçek şu ki ; gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler kör olur”( Hac ,46)
DÖRT AYAK İYİ, İKİ AYAK KÖTÜ
Globalleşen dünyanın hangi yüzyılın içinde bulunursa bulunsun belli bir sistemin dışına çıkamadığını, nitelik ve nicelik anlamında kendini tekrar ettiğini, bulguların, buluşların, arayışların ne kadar nihayet ile buluşsa da sonunda aynı sisteme boomerang etkisiyle karıştığını, dünya toplumlarının dünden bugüne veyahut
Peki ya ben neden daha önce Metin Karabaşoğlu kitapları okumadım? diyee hayıflanmanız pek mümkün..Zira benim için çok farklı bir ufuktu, daha once okumalıydım dedim hep kendi kendime..Bu yüzden
Aslı.B hanıma teşekkür ederim..Kur'an okumaları incelemesiyle merak ettim ve okudum.
Ve kendime sorduğum ilk soru şu oldu
"Efendim biz cihat edeceğiz ama engel oluyorlar." diyorlar. Elbette olacaklar. Tarihimizden biliyorlar ki cihat şuurumuz uyanırsa kurdukları batıl düzenleri tamamen yok olacaktır. O zaman nasıl hareket etmeliyiz? Cihat ibadetini en iyi şekilde nasıl yerine getirebiliriz? Bunun için 9 tane "İ" yi çok iyi bileceğiz. Nedir bunlar:
İnanç sahibi olmalıyız; güçlü bir imana sahip olmayan, zorluklar karşısında mücadelesini sürdüremez.
İhlas sahibi olmalıyız; mevki, makam, şan, şöhret
peşinde koşmamalıyız. Riyadan uzak bir şekilde Allah
rızası için çalışmalıyız.
İttika sahibi olmalıyız; Allah'tan başkasından korkmamalı, fikrimiz sorulduğunda çekinmeden doğruyu söylemeliyiz.
İttifak içinde olmalıyız; birlikte olduğumuz arkadaşlarla ihtilafa düşmemeli ve çekişmemeliyiz. Çünkü hoşgörülü olmak kemalattandır.
İyi ahlak sahibi olmalıyız; gıybet, dedikodu, haset, kibir, kin, iftira gibi hasletlerden uzak durmalı ve kulis yapmamalıyız. Bu, nefse esir olmakla değil, nefsi terbiye etmekle mümkündür.
İhsan sahibi olmalıyız; bize verilen görevi en güzel şekilde titizlikle yapmalıyız.
İstişare ile çalışmalıyız; benim dediğim olacak diye tutturmamalıyız. İstişarede fikrimizi söylemeli, irfan sahibi olmalıyız. İrfan, "Benim düşüncem de yanlış olabilir." demekle başlar.
İtaat etmeliyiz; alınan kararları yerine getirme konusunda başkana itaat etmeli, aksaklık göstermemeliyiz.
İstikamet sahibi olmalı, cihat ederken İslam'ın diğer emir ve ibadetlerinin tamamına riayet edip ibadetlerimizi terk etmemeliyiz.
Es-Selam..!
Okumuş olduğum tefsir ve meallerden çalışmalar yapıyorum kendi çapımda:))
Bu bağlamda Fatiha Suresini sizlerle paylaşmak istedim..
Umarım beğenirsiniz..
Varsa bir yanlış ifadem veya hatam şimdiden affola...
FATİHA SURESİ
Allah Rasulü(sav)'in peygamberliğinin ilk yıllarında
Germınal Kitap İncelemesi
İncelememe Germınal, Germınal diye haykırarak yumruğum havada başlamak istiyorum.
Emıle Zola natüralizm akımının öncüsü Fransız yazar bu dev eserini 1885 yılında kaleme almıştır. Roman 1860 yılında Fransa’nın Montsou kasabasında geçer. Bu kasabanın tüm halkı geçimini madende çalışarak kazanır. Tüm aileler en küçüğünden,