Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“... on dokuzuncu yüzyılın ahlâk anlayışı aslında gerçek sorunları irdelemekten acizdir... Uygarlık ahlâkı, üç ya da dört nesil boyunca karşılaştığı tüm ahlâkî ve cinsel sorunları, bir meselenin üstü örtülürse meselenin kendisinin de ortadan kalkacağına yönelik ahmakça bir algıyla ele almış ya da daha doğrusu bütün bu sorunlardan bu şekilde kaçınmıştır. Şu nüktedan cümle, gerçek durumu olabilecek en vurucu biçimde anlatıyor: Ahlâkî yönden on dokuzuncu yüzyılda Kant değil, cant [İng. riyakârlık] hüküm sürmüştür.”
Sayfa 16 - Zeplin YayınlarıKitabı okudu
Savaşım başlamıştı Uzun uzadıya yas tutmayı sürdüremezdim. Mutlaka savaşa girismeliydim. Yeni ahlak. Hayır bunu söylemek riyakarlik olurdu. Aşk. Bundan ibaretti. Rosa'nin yeni ekonomi bilimine güvenmeden yasayamaması gibi bende yalnızca aşka güvene bilirdim. İsa'nın bu dünyadaki din adamlarının ahlakçıların alimlerin ve erk sahiplerinin riyakarliklarini ifşa ederek tanrının gerçek sevgisini en ufak tereddüde düşmeksizin insanlara anlatsınlar diye on iki havarisini dört bir yana gönderirken onlara yaptığı konuşmanın benim durumumla ilgisi olduğunu düşünüyordum
Reklam
Sanatçıların, örneğin Anton Çehov'un tecrübelerine değindiğimizde, olayların başka bir açısıyla ele alındı­ ğını görürüz: Çehov, kendi gelişimini, içindeki kimlik mücadelesi olarak görmekteydi. Genç bir yazara şöyle yazmıştı: "Genç bir adamın hikâyesini yaz, bir köleninin oğlu olan eski bir bakkal çırağı, kilise korosunda ilahiler söy­ leyen bir lise ve üniversite öğrencisi, sınıf farklarına say­ gı duyacak, papazların ellerini öpecek, başkalarının fi­ kirlerinin boyunduruğu altına girecek şekilde terbiye edilmiş genç bir adam. Yediği her lokma ekmek için şükreden, birçok kez kırbaçlanan, özel dersler verebil­ mek için galoşsuz gezen, yumruklarını kullanan, hay­ vanlara eziyet eden, zengin akrabalarına akşam yemeği­ ne gitmeyi pek seven, tanrıya ve insanlara karşı riyakâr bir adam... Gereksiz bir riyakârlık, sadece kendi mana­ sızlığının bilincinde olduğu için. Bu genç adamın içinde­ ki köleyi nasıl damla damla sıkarak çıkardığını ve güzel bir sabaha gözlerini açtığında, damarlarında akan kanın artık bir kölenin değil, gerçek bir insanın kanı olduğunu nasıl fark ettiğini yaz..." (A. Yarmolinsky, 1973).
Ne var ki kimse boş yere övünmesin. Nasıl ki her insan, isterse en büyük dehalardan biri olsun, öyle veya böyle bir bilgi alanında belirli sınırlamalarla karşı karşıyadır ve dolayısıyla insanların esas itibariyle huysuz ve budala çoğunluğuyla ortak kökünü açıkça ortaya koyar, tıpkı bunun gibi her insan, tabiatında müspet manada kötü olan bir şey
Haklısın CLEANTE.
CLEANTE: İsterler ki kör olsun herkes onlar gibi, İnançsızlık oluyor gözlerin iyi görmesi. İçi boş gösterişlere inanmayan da Kutsal şeylere saygısız ve inançsız sayılmakta. ... sahte tavırlarınızın olacak değiliz kölesi, Kahramanın olduğu gibi müminin de var sahtesi. ... Ne yani! Hiç ayrım yapmayalım mı yoksa, Riyakarlık ile dindarlık arasında? İkisiyle de aynı dilden mi konuşulsun; Yüze de maskeye de aynı itibar gösterilsin, Samimiyetle sahtelik eş görülsün, Görünenle gerçek karıştırılsın, Kişi kadar gölgesine de değer verilsin, Kalp para(sahte) ile sahicisi bir mi tutulsun?
Sayfa 21 - Mitos Boyut.
Bizden önce yaşamış salih kişiler, Allah Teala'ya şükretmek niyetiyle birbirlerinin hal ve hatırını sorar, böylece şükreden kişi Allah'a itaat etmişve hal-hatır sorarak şükretmesini sağlayan kişi de ibadet işlemis olurdu.Yoksa onların maksatları karşı tarafa ilgi gösteriyormuş gibi davranıp riyakarlık yapmak değildi. Hali sorulan her kişi ya şükreder ya şikayetçi olur veya susar. Soruya şükrederek cevap vermek ibadet, şikayetçi olmak dinine saygılı müslüman için çirkin bir masiyettir. Her şeyin gerçek sahibi olan ve her şeye kadir olan Allah Teala'dan, elinden hiçbir şey gelmeyen zavallı bir kulun şikayetçi olması nasıl çirkin olmaz!...
Sayfa 331Kitabı okudu
Reklam
Süphan herkes için “lambiri suratlı” derdi, “kaplamayı kaldırdın mı altta gerçek yüzlerini görürsün. ” İşin tuhafı herkes herkesin iki yüzlü olduğunu bilir. Kimse de bunu dert etmez. Normal olan budur sanki. Vıcık vıcık bir riyakârlık kokuşmuş bir yağ tabakası gibi bütün ilişkilerin üstüne yapışır. Kimse kendini güvende hisettmez. Ama kimse de bunu değiştirmek için en küçük bir çaba sarf etmez. Herkes bu haliyle evlilik kurar, sevgililik, yoldaşlık, arkadaşlık, ortaklık... Yürümez hiçbiri. Sonra sorunu başka yerde ararlar, suçluyu başka yerde.
Sayfa 26 - Dipnot YayınlarıKitabı okudu
_Laiklik, medeniyettir. _Laikliği, her şeyin üstünde zorunlu buluyorum. _Cadılarla, hortlaklarla ve ruhlarla ilgilenmek, politikacıların işi değildir. Politikacıların görevi, kanunlarla sınırlandırılmıştır. Politikacı, ruhları, sıradan insanlardan daha iyi bilmez ve bundan ötürü, en az benim kadar cahil olan ve benim selâmetimle benden daha az
İkiyüzlülük
Süphan herkes için 'lambiri suratlı' derdi, 'kaplamayı kaldırdın mı alttan gerçek yüzlerini görürsün.' İşin tuhafı herkes herkesin ikiyüzlü olduğunu bilir. Kimse de bunu dert etmez. Normal olan budur sanki. Vıcık vıcık bir riyakarlık kokuşmuş yağ tabakası gibi bütün ilişkilerin üstüne yapışır. Kimse kendini güvende hissetmez. Ama kimse de bunu değiştirmek için en küçük bir çaba sarf etmez. Herkes bu haliyle evlilik kurar, sevgililik, yoldaşlık, arkadaşlık, ortaklık... Yürümez hiçbiri. Sonra sorunu başka yerde ararlar, suçluyu başka yerde.
"Kaplamayı kaldırdın mı altta gerçek yüzlerini görürsün."
İşin tuhafı herkes herkesin ikiyüzlü olduğunu bilir. Kimse de bunu dert etmez. Normal olan budur sanki. Vıcık vıcık bir riyâkarlık kokuşmuş yağ tabakası gibi bütün ilişkilerin üstüne yapışır. Kimse kendini güvende hissetmez. Ama kimse de bunu değiştirmek için en küçük bir çaba sarf etmez. Herkes bu haliyle evlilik kurar, sevgililik, yoldaşlık, arkadaşlık, ortaklık... Yürümez hiçbiri. Sonra sorunu başka yerde ararlar, suçluyu başka yerde.
Reklam
Can sıkıntısı üzerine
En genel gözlem, bize insan mutluluğunun iki temel düşmanının ıstırap ve can sıkıntısı olduğunu gösterir. Daha ileri gidip, birinden yakamızı sıyıracak kadar talihli olma ayrıcalığımızın düzeyinin bizi diğerine yaklaştırdığını söyleyebiliriz. Aslına bakılırsa hayatın bize sunduğu, bu ikisi arasında, az veya çok şiddetli bir salınımdır. Bunun
Ah, şu ahlaksız Asmodeus! Sadece gözdeleri için çatıları ve duvarları içerisini gösterecek şekilde yapmasaydı da aynı zamanda düzenbazlık, yalancılık, riyakarlık, gösteriş, sahtekarlık, şehvet... Ve diğer her türlü günahın görünmesini engelleyen örtüyü de sıyırıp alarak, dünyada gerçek dürüstlükten ne kadar az kaldığını ve çoğu kez erdemlere sahip görünen insanların bile arkasında gizlenen günahkârlığı ve ahlâksızlığı görmemizi sağlasaydı!
İşte sizin gibilerin malum lakırdısı. İsterler ki kör olsun herkes onlar gibi, İnançsızlık oluyor gözlerin iyi görmesi. İçi boş gösterişlere inanmayan da Kutsal şeylere saygısız ve inançsız sayılmakta. Hadi hadi, bütün bu lakırdılarınız beni hiç korkutmuyor, Ben lafımı biliyorum, Tanrı da yüreğimi görüyor. Bütün bu sahte tavırlarınızın olacak değiliz kölesi, Kahramanın olduğu gibi müminin de var sahtesi. Nasıl ki gerçek kahramanların tantana yaptığı pek görünmez Şereflerinin peşinden nereden nereye gittikleri pek bilinmez Gerçek müminler de, ki peşlerinden gidilmesi gereken onlardır Yapmacık davranışta bulunmayan insanlardır. Ne yani! Hiç ayrım yapmayalım mı yoksa, Riyakarlık ile dindarlık arasında? İkisiyle de aynı dilden mi konuşulsun; Yüze de maskeye de aynı itibar gösterilsin, Samimiyetle sahtelik eş görülsün, Görünenle gerçek kanştırılsın, Kişi kadar gölgesine de değer verilsin, Kalp para ile sahicisi bir mi tutulsun?
88 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.