Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
...simülasyon ve içindeki düzlemlerde sanıldığı yahut da rejisörlerin, senaristlerin, yazarların hatta felsefecilerin insanları yanılttığı şekilde sayısal bir çözümleme yapmak mümkün değildir. İlahi irade bir makinaya bağlı olmadığı için işlemci gücü veya evreni modelleyecek sistemin ihtiyaç duyacağı enerjiye de gerek duymaz. Çünkü mevcut aşırı kompleks yapı kendi kendini idare edebilir. Bunu sağlayan şey de tam olarak tindir. Onun sayesinde bir veri çöplüğüne ihtiyaç duymaz evren zira ol deyince olmanın temelinde muhteşem dairenin üflediği ruh vardır. Bu öyle yüksek çözünürlüklü bant aralığına sahip bir veri dizilimidir ki aynı anda aşağı ve yukarı, içe ve dışa, sağa ve sola katlanarak büyüyen ve küçülen frekans aralığında ve dahi bunun eksiye ve artıya doğru sonsuza uzanan harmonik salınımlarında bile kendine yer bulan boyutların çetelesini zaman fark etmeksizin tutabilir. Bunun sayısal ve sanal çözümlemesini yapabilecek bir enerji kaynağı için milyonlarca güneş gerekebilir. Daha net olmak gerekirse bu söylediklerimiz şu demektir; dünyadaki tek bir kum tanesinin varoluş hikayesini, konumunu, gelmişini geçmişini ve sınırsız ihtimaller dahilinde içine girebileceği varsayım datasını dijital olarak saklamak olası değildir. Fakat ruhu çözümleyebilecek bir dekoder kullandığınızda o kum tanesine dair tüm bilgiye ulaşmak mümkün olduğu gibi bunu geçmişe yahut geleceğe alıp yeniden oynatmak bile olabilirlik dahilindedir. Hem de bunu yorumlayacak bir dekoderiniz varsa o kum tanesiyle birlikte tüm dünyanın bilgisine de erişmek mümkündür.
Kolay değildi babadan, anadan nefret etmek. Nefret ettiği halde yine de onlardan sevgi dilenen bir çocuk gibi, kırk beş yaşında, evet, kırk beş yaşında bir çocuk gibi yanlarında yörelerinde dolanmak, kendini beğendirmeye, sevdirmeye çalışmak, yaptığı her şeyi içindeki öfke ve nefret duygusuyla hep o küskün halle yapmak, büyüyememek, tam olamamak, kendini ait hissedememek, güvensiz ve tedirgin baba evi ziyaretlerinde susmak, susmak ve durmadan susmak kolay değildi.
Reklam
Tiyatroya gitmek isteriz. Sevdiğimiz oyuna yer bulamazsak mutlu olur, "Oh çok iyi, demek iş yapıyor, salon dolu" diye sevinir, asla adını vermezdi gişe memuruna…"Seyirci gelsin de, biz oyunu görmesek de olur." Şimdi biz de herhangi bir iş için O'nun adını vermekten hep kaçınırız. Bu yüzden bazen zorluk yaşıyoruz ama O'nun kendisi için yapmadığı bir şeyi biz de yapmak istemiyoruz. Zaten hep O varmış gibi yaşıyoruz. Yaşam biçimini benimsemişiz. Böyle mutluyuz.
Sayfa 30 - Doğan KitapKitabı okudu
Birçoğumuz kitap okumak, resim yapmak ya da seyahat et­ mek gibi tutkularımızı kendimize saklarız ve bunlar dünyayı ge­ nel anlamda etkilemez.
Paragraf komple müthiş ❥
Sadettin Ökten
Sadettin Ökten
: Türkiye kendi İslamî kimliğinden vazgeçse tehdide maruz kalmayacak. Türkiye'de ekseriyet dini, modernitenin çizdiği sınırlar içinde anlar; halbuki din, medeniyetin kurucu unsurudur. Bir medeniyeti ya bir din kurar ya da din gibi algılanan bir felsefi doktrin kurar. Burada iman edilen bir felsefi doktrini kastediyorum. Modernite de bir tür dindir. bir medeniyet doktrinidir. İçerisinde Hıristiyanlığa da, Islama da ancak onun çizdiği sınırlar dahilinde kalmak şartıyla yer vardır. Türkiye'de bu sınırlara uymayan bir İslam tasavvuru var. Dolayısıyla buradan bir çatışma doğuyor. Modernite, hayatı doğum ve ölüm arasında sınırlandırıyor. Buradan hız ve haz çıkıyor. Müslümansa ebedi hayatı hayata katıyor, hatta öncesini, kalubelayı dahi katiyor. Erzurumlu İbrahim Hakkı, "Dünyaya geldim gitmeye," diyor. Modernite için gitmek, bitmek demek ve gitmenin ötesi bir muammayken Müslüman için öyle değil. "Hayat-ı cavidanı bir şeyh-i kâmilden sual ettim/ Ölümden evvel ölmektir deyince intikal ettim" dizeleri, ölünün ihtirassızlığından yola çıkarak insanın yapmak zorunda olduğunu, ancak ihtiras sahibi olmaktan kaçınılması gerektiğini ifade ediyor. Moderniteyse ihtiras üzerine kuruludur. Dayanağı kendi varlığıdır ve o varlık modern insana, "Önce ben, hep ben," dedirtir. Müslüman'ın varlığıysa nefes alırken bile "Hû" der.
Çocuğun davranış sorunlarının birkaç gün içinde çözülmesi mümkün değildir. Sonuçları başlangıçta görmemek ya da başkalarının, özellikle de çocuğunuzun itirazları nedeniyle başarısız olmak sizi vazgeçirmesin. Çocuğuyla ödev yapmak için bir davranış sözleşmesi yapan ebeveynlerle çalıştım. Çocuğun ilk hoşnutsuzluğunu ifade etmesi ile birlikte bunu uygulamaktan vazgeçtiler. Bu size olursa, planınıza sadık kalın. Çocuğunuzun protestoları, hedefe doğru yaklaştığınız anlamına gelir; aynı zamanda çocuğun bu yeni planda başarılı olmak için davranışını değiştirme ihtiyacını anladığını gösterir. Çocuğunuz aşıdan hoşlanmıyor diye hastalığa karşı aşı yaptırmaktan vazgeçemezsiniz. Sırf prosedürü protesto ettiği için çocuğunuzun uzun vadede davranışını iyileştireceğini bildiğiniz çabadan da vazgeçmemelisiniz. Planınızı tutarlı bir şekilde takip ederek yaklaşık bir hafta sonra, başarısını değerlendirmek için zaman ayırabilirsiniz. Başarısız gibi görünüyorsa, listenize geri dönün ve başka bir alternatif seçin. İlk plan işe yaramadı diye kendinizi eleştirmeyin. Unutmayın, deniyorsunuz ve bu da, hiçbir garantinin olmadığı anlamına gelir.
Sayfa 213 - Palme yayıneviKitabı okuyor
Reklam
Köpek insandan kıymetli!
Sokaklar başıboş köpek dolu. İnsanın üstüne üstüne yürüyorlar. Artık köpek sana havlayınca yerden taş alıp fırlatamıyorsun. Öyle hayvana bağırmak "Git burdan!" falan demek, korkutur gibi yapmak bile ayıp. Köpek insandan kıymetli.
İnsan bedeninin yaşam alevidir saçlar. Yaşam alevim azalıyor…
Dün gece yatağa girmeden önce saçlarımı, artık geriye ne kadarı kaldıysa, çözerken, yıllar önce Teyzelerimize verdiğim vaazlardan birini hatırladım. Kibir, kendini beğenmişlik ve gösterişi eleştiren bir vaazdı, çünkü ne kadar kınarsak kınayalım kibir ve gösteriş merakı yine de vardı insanlarda. "Hayat saç demek değildir" demiştim, yarı şaka yarı ciddi. Doğruydu bu, ama saçın hayat demek olduğu da doğruydu. İnsan bedeninin yaşam alevidir saçlar. Bu alev zayıfladıkça beden de küçülür, eriyip gider. Bir zamanlar tepemde topuz yapacak kadar bol saçım vardı, topuz yapmak moda olduğu zamanlar. Ama artık saçlarım Ardua Binası'nda yediğimiz yemekler gibi olmuştu: az ve zayıf. Yaşam alevim azalıyor, her ne kadar bu azalma etrafımdaki bazı insanların istediğinden daha yavaş, ama fark ettiklerinden daha hızlı oluyorsa da.
Sayfa 45
Fikirlerimize, düşüncelerimize ya da adet ve geleneklerimize, hatta bazı alışkanlıklarımıza uymadıkları, onları anlamadığımız ya da bize ne gibi faydalar sağladığını bilmediğimiz için, bazı şeyler ilk bakışta bize anlamsız görünebilir. Aslında belki de bunlar, bizim göremediğimiz ya da anlamadığımız daha geniş bir bağlamda anlam ifade ediyor olabiliyor ya da bizim tasavvur ettiğimizden farklı nedenlerle, başka bir açıdan önemli olabilir. Bir şeyin bize anlamsız görünmesi, ilk anda önyargılı olmamıza zemin hazırlar. Oysa her durumda kendimizi karşısındakinin yerine koyup bir değerlendirme yapmak da böyle bir aşamada faydalı bir araştırma olacaktır. İnsanın başkasını yargılamadan önce, aynada kendine bir bakması gerektiğini, bir şey hakkında yargıya varmadan önce zihnimizde tartıp biçmek bu yüzden büyük önem taşır.
Ne zaman İnsanlarla ilgili karamsarlığa kapılsam Zülfü Livaneli'nin "Seranad" kitabının 88.sayfasındaki şu sözü gelir aklıma: "Bu dünyada sana kötülük yapmak isteyen insanlar çıkacak karşına, ama unutmaki iyilik yapmak isteyenler de çıkacak.Kimi insanın yüreği karanlık, kimininki aydınlıktır. Geceyle gündüz gibi Dünyanın kötülerle olduğunu düşünüp küsme,herkesin iyi olduğun düşünüp de hayal kırıklığınına uğrama! Kendini koru kızım, insanlara kendini koru!"
Reklam
İnsan, karşısındakini de kendisi gibi görür; onun her hatasına takılmaz, her sözüne alınmaz, iyilik yapmaktan sıkıntı duymazsa geniş gönüllü olur. Aynı şekilde kendi hatalarını görür, kabul eder, düzeltmek için çabalarsa olgunlaşır. Kalbiniz o kadar küçük ki ne kendinizi ne karşınızdakini sevip kabul edebiliyorsunuz. Birbirinize 'Benden dolayı mutlu olmalısın.' diye gülümsemiyorsunuz bile. Çevrenizdekilere iyilik yapmak, ihtiyacı olanı vermek sizi fakirleştirmez, mutsuz etmez. Aksine, insana gönül ferahlığı verir, işe yarar hissettirir. Birine selam verirseniz, yalnız birine sohbetinizi verirsiniz... Bazen de karşınızdaki insan hakkında yanılırsınız. O zaman kendinize insan olma, hata yapma hakkını verir, yolunuza devam edersiniz.
Hangisi daha kolaydı bunların? Hiçbir şey yokmuş gibi yapmak mı, yok olmayı göze almak mı?
Sayfa 204Kitabı okudu
Hava kararana kadar top peşinde koşar dururduk. O zamanlar maç yapmak, terli terli su içmek ve bahçelerden erik çalmak gibi eğlencelerimiz vardı. Hiç sıkılmazdık. Her şey daha sonradan tatsızlaştı. Top oynadığımız arsayı inşaat için dikenli tellerle çevirdiler; Musti'nin sigaraya başladığı, benimse hem sigaraya başlayıp hem Ayşen'e âşık olduğum yıldı. Önce tuğlalar ve tahtalar ve keresteler ve demirler yığıldı öbek öbek. Kale kurduğumuz taşlar, kum tepelerinin altında kaldı. Kazmalar, kürekler, elekler yayıldı sağa sola. Sonra da en irisinden iki kangal bağladılar çantalarımızı bıraktığımız ağacın altına. Daha da kimse giremez oldu Yıldızların oraya. Bizim maçlar kömür deposunun ardına, yukarımaaledeki küçük arsaya taşındı. Herkes o tarafa gitti. Tek ben gitmedim. Gidemedim. Daha doğrusu canım istemedi. Gerçekten tuhaf bir dönem geçiriyordum. Babamın deyimiyle büluğ çağına girmiştim. Bıyıklarım yeni yeni terliyordu. Sesim çatallaşmıştı ve sürekli içim sıkılıyordu. Hem uzaktı yukarımaale, her gün gitmesi dertti. Hepsinden önemlisi: Ayşenlerin evi, eski arsanın tam karşısındaydı. İkindi vakitleri balkonda çamaşır asıyordu Ayşen. Bazı günler mandalın teki elinden kayıp aşağı düşüyordu; işte o bazı günlerde gidip onunla konuşacak oluyordum, gidip konuşacaktım. Elbet o çamaşırlar tekrar kirlenecek, tekrar asılacak ve o tahta mandallar Ayşen'in ince parmaklarından tekrar aşağı düşecekti. Biliyordum. Birgün mutlaka, yerçekimine yenik düşmüş o mandalla cesaretim aynı düzlemde buluşacaktı.
Sayfa 76 - Yapı Kredi Yayınları (İki Oda, Bir Salon, Yarım Hayat)Kitabı okudu
Çöle gömülen bir senelik Türk enerjisi, herhangi bir pla­nın içine toplanır ve teksif olunursa, dört beş senede bir mem­leket yapmaya kafidir. Türk enerjisi, ancak, planlaşmış, nizamlaşmış, inzibatlaş­mış bir çarka takıldığı zaman mucizeler doğurur ve Allah gi­bi yaratır. Hiçbir tarafı yapılmamış olan bir vatanın bayrağı Kahi­re'ye dikilmek için havaya giden bu enerji, boş Anadolu'yu zengin ve ümranlı bir vatan yapmak için hiçbir vakit kullanıl­madı.
Sayfa 121Kitabı okudu
Inferius ile hayaletin farkı-Snape
"Inferius, karanlık bir büyücünün sihriyle dirilttiği cesettir. Canlı değildir, sadece büyücünün emirlerini yapmak için kullanılan bir kukladır. Bir hayalet, eminim şimdiden hepiniz farkındasınızdır, dünyaya bırakılmış, ayrılmış bir ruhun izidir ve elbette, Potter'ın akıllıca bize söylediği gibi saydamlar."
Sayfa 293 - YKY YayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.