Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Annabel Lee
Senelerce senelerce evveldi Bir deniz ülkesinde Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz İsmi; Annabel Lee Hiç birşey düşünmezdi sevilmekten Sevmekten başka beni O çocuk ben çocuk, memleketimiz O deniz ülkesiydi
Reklam
Gittiler, beni unuttular. İşte yaşam geldi geçti. Sanki hiç ya­şamamış gibiyim.
Anton Çehov - Vişne BahçesiKitabı okudu
Kitaplarla özel bir anısı
“Her seyahatine giderken, yanımıza mutlaka kitaplarını da aldırırdı. Ancak ilk İstanbul seyahatine giderken istediği kitaplar o kadar fazlaydı ki, karton kutular buldurup kütüphaneye getirtmiştim. Tam içine kitapları doldurmak üzereyken Atatürk kütüphaneye geldi ve ne yaptığımı sordu. ‘İstediğiniz kitapları karton kutular aldırdım, onların içine koydurup özel trene naklettireceğim,’ deyince. ‘Dur biraz bekle,’ dedi. Biraz sonra bir baktım iki tane cephane sandığını muhafız alayı erleri getirip kütüphaneye koyup gittiler. Ne olduğunu anlamadan bakıp dururken Atatürk içeri geldi, benim şaşkın şaşkın baktığımı görünce; ‘Nuri oğlum, şaşırdın değil mi? Şaşırma, savaşta bunlarla cephane taşıdık. Bu sandıklar benim için çok önemlidir. Şimdi o savaş bitti, yeni bir savaşımız başlıyor. O da kültür ve sanat savaşımızdır ve okumakla, kitapla olur; işte şimdi cephane taşıdığımız bu sandıklara kitaplarımı koy, bunlarla taşınsın, cephanenin yerini artık kitaplar alsın,’ dedi.. Nasıl şaşırmazdım, bu ne biçim bir kitap sevgisi, ne ulvi bir düşünceydi. Gelen cephane sandıklarını güzelce temizledim, içlerine kağıt koyup, üzerlerine de kitapları özenle yerleştirdim. Ve sandıkları doğru Ankara Garı’na trenimize koymak üzere yolladık…”
Sayfa 56 - Atatürk’ün Kütüphanecisi O’nu Anlatıyor…Kitabı okudu
Öyle ya da böyle herkes öldü işte; iyiler, kötüler, güçlüler, güçsüzler, yaşamı sevenler ve hor görenler... Ölüp gittiler. Her şey yok oldu.
Sayfa 40 - Kapra YayıncılıkKitabı okudu
...herkes öldü işte; iyiler, kötüler, güçlüler, güçsüzler, yaşamı sevenler ve hor görenler...Ölüp gittiler. Her şey yok oldu.
Sayfa 40 - Kapra YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
❞— Geldikleri gibi giderler! diyebilen adam, işte bu 'tek adam’dı. Nitekim, bir gün geldi, bütün bu gemiler, geldikleri gibi gittiler.❞
Sayfa 309 - Remzi Kitabevi 32. Özel Basım: Mart 2011Kitabı okudu
Bir din adamının iç sesi
Bütün bu olanların suçlusu benim -dedi kendi kendine-. Bana maddi destek olanların üzerine gidemiyorum. Zira şurası bir gerçek ki, bütün masraflarımı onlar karşılıyor. Yoksullardan hiçbir şey alamıyorum; dualar karın doyurmuyor ki. Bugüne dek hep böyle oldu. Ve işte geldiğimiz nokta. Hepsi benim suçum. Beni seven, bana inanan ve Tanrı katında kendilerine aracılık etmem için bana koşan insanlara ihanet ettim. İnançlı olmakla ne kazandılar ki? Cennete mi gittiler?
Sayfa 34
Ey Rabb-i Rahîm'im ve ey Hâlık-ı Kerim'im! Benim sû'-i ihtiyarımla ömrüm ve gençliğim zayi' olup gitti. Ve o ömür ve gençliğin meyvelerinden elimde kalan, elem verici günahlar, zillet verici elemler, dalalet verici vesveseler kalmıştır. Ve bu ağır yük ve hastalıklı kalb ve hacaletli yüzümle kabre yakınlaşıyorum. Bilmüşahede
Sayfa 129
Ölüleri bile diriltenler...
Gittiler. Böyleler işte, iki ayaklılar. Çok tuhaf insanlar şu dünyadakiler. Önce kendilerini suya atarlar ve ölmek için yanıp tutuşurlar. Sonra karanlıkta tesadüfen başka bir iki ayaklı gelir, şu etekli olanlardan, göğüsleri olan ve uzun kıvırcık saçları. Ve hayat anında çok harika ve tatlı olur yine. Sonra hiçbir insan artık ölmek istemez. Artık hiç ölmek istemezler. Birkaç kıvırcık saç, öylesi beyaz bir ten, ve biraz kadın kokusu yüzünden. Sonra ölüm döşeğinden kalkarlar ve şubatta on bin geyikten daha sağlıklı olurlar. Hatta yarı su cesetleri bile dirilir, ki onlar hiç mi hiç tahammül edemiyirlardı şu lanetli çorak ve sefil dünya topunda. Su cesetleri yine hareketlenir - sırf birkaç göz yüzünden, biraz yumuşak sıcak şefkat ve ufak eller ve ince bir boyundan dolayı. Hatta su cesetleri bile, şu iki ayaklılar, şu çok tuhaf insanları dünyanın -
Reklam
On üç yaşındaydım. Ortaokula gidiyordum. Babam öleli iki yıl olmuştu. Yoksul düşmüştük. Annem terzilik yapıyordu, zar zor geçiniyorduk. Büyük bir evin iki odasında oturuyorduk. Kitaplarımın çoğu noksandı, okul çantam bile yoktu. Bayram geldi. Annem ne yaptı etti, bana bir ayakkabı aldı, bir pantolonla bir gömlek dikti. Sabah erkenden kalkıp
Sayfa 92 - İçerdekilerKitabı okudu
Geldikleri Gibi Gittiler... Mondros sonrasında Mustafa Kemal’e,henüz İstanbul’a yeni gelmişlerken yaveri itilaf devletlerinin donanmalarını kastederek”Paşam,gelmişler” demişti.İstanbul limanı yabancı gemilerle doluydu.İşte o gün mavi göğün altında,masmavi Marmara’ya bakarak, “ Geldikleri gibi giderler” dedi.
Hayaldi gerçek oldu işte yeni Türkiye!
— İnsanlarımız işsizlikten kırılıyor. Kendi yurdunda iş bulamayan yurttaşlarımız geçinebilmek için başka ülkelere çalışmaya gittiler. El kapılarında uşak olduk. Sınırlar açılsa da yabancı ülkeler daha başka işçi alsalar, herkes kaçıp gidecek. Burda kimseler kalmayacak yaşlılardan, hastalardan, bir de çocuklardan başka. Ordakilerden başka biri de şöyle demiş: — Herşey ateş pahası... Geçim güngünden zorlaşıyor. Fiyatlar her gün yükseliyor. Arka arkaya yakınmaya başlamışlar. — Rüşvet aldı yürüdü. Rüşvet vermeden hiçbir iş görülmez oldu. Rüşvetin adını armağan koydular. — İltiması olmayan hiçbir işe giremez oldu. — Paramızın değeri günden güne düşüyor. — Satıldık üç kuruşa, borçlandık uçan kuşa. — Ya sular!.. Bir hafta, on gün musluklardan su akmadığı çok oluyor. Yandık kavrulduk. Koktuk kokuştuk. — İkidebir elektrikler kesilir. Saatlerce elektrik akımı gelmez. Tezgâhlar, makineler işlemez. Sonra bir de padişah bizden hiç utanıp sıkılmadan zorla vergi alır. — Hangi birini söylemeli; havagazı gelmez, tüp gazlar bulunmaz; bulunanı yanmaz, yananı patlar... — Kiraların yanına yaklaşılmaz...
KENDİNİ ÖLDÜREN PADİŞAHKitabı okudu
sonunda gittiler işte beni orda kırık dökük koyup gittiler
Sayfa 82 - Bilgi
1.082 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.