Her şey eksik... Ama biliyor musunuz, belki de böyle eksik oluşlarında her şeyin güzelliği. Belki de yarım kalmış tatlarda, hayatlarda, böyle azar azar bırakılmışlıkta giz.
Çocukken büyüklerin giz olarak sakladığı şeyler söylemedin mi hiç? Onlar gerçeklerdi, sen haklıydın. Kendi içinde o çocuğu bulmalısın. Çünkü o çocukluk günleri, gözüpeklik günleriydi.
Ömrümde bir kez görebildiğim bir sabahtı
Aşkın büyüsü anlaşılmaz sevincinden,
Giz'lerde doğmuştu, karanlığın içinden.
Fışkırdı bir pınar gibi dünya yüzüne
Işıltılar... güzellik güzellik üstüne...
Bütün yaşamı saracak gibi gümrahtı.
Ama kim derdi ki, bir yıldızdadır bahtı
Uçan tüy gibi bir vurulmuş güvercinden
Darmadağın, hemen geceye akacaktı.
Gerçek ne kadar öte bir insan bilincinden!
Hiç biter mi sabah? başlar bittiği yerde;
İki damlası olsun vardır, bir yerlerde.
Sayfa 123 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 1974Kitabı okudu
Bu dünyada her şey gözükse de sıradan
Aslında her yaratılan içinde bin giz saklar
Hangi ağaca baksan, hangi taşı kaldırsan
Görmesini bilene, altından bir sır çıkar
Günümüzdeyse evreni anlamamızı sağlayan seçkin, güçlü ve adı "bilim" olan bir yöntem bulduk. Bilim, varlığı öylesine eskilere uzanan ve öylesine engin bir evrenin gizlerini önümüze serdi ki, bunun karşısında insanoğluna ilişkin sorunlar bile neredeyse önemini yitirdi. Böylece Kozmos, yaşamımızla ilgisi bulunmayan uzak, soyut bir kavram gibi göründü. Ne var ki, bilim giderek evrenin insanı coşkuya boğan bir görkemi bulunduğunu ve aklın bu giz perdesini aralamaya yetebileceğini ortaya koymakla kalmamış, insanoğlunun gerçekten evrenin bir parçası olduğunu, ondan kaynaklanarak yine onda son bulduğunu göstermiştir. En temelinden en önemsizine dek insana ilişkin tüm olguları, evrene ve onun kökenlerine bağlayabiliriz. Bu kitap işte böyle bir kozmik perspektifin keşfini amaçlamaktadır.
Yaşayamadım yirminci yüzyılı
Kim yaşadı ki kendi yüzyılını
Akarsuyun dilinden sezenimiz yok
Orpheus'tan sonra ben geldim
Giz dönüp baktığımız yerde kaldı.
Hem istiyorum ki
Bir elimle öbürünü tutunca
Senin nabzını duyayım
Ve sen tutunca kendi göğsünü
Duyasın benim yüreğimi
Usundan geçeni konuşmalıyım
İçimden geçeni yapmalısın
Öylesine yakın
Ümitsiz hastalıkların, mukadder felaketlerin son bir ilacı vardır: Tahammül ve tevekkül. Elemlerde bir giz, şefkat var gibidir. Şikâyet etmeyenlere, kendilerini güler yüzle karşılayanlara karşı daha az zalim olurlar.
'' İnsanın en çok kalbi temiz olmalıdır.
Tüm organlarımıza buyuran bir güç var onda.
Anlatmaya, yorumlamaya gücümüzün yetmediği
bir giz birikimi bu. İnsanı kalbinden tutamadınız mı,
görün, nasıl kayıp gidecek elinizden! ''
(Nuri Pakdil)