Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Safevi ile Özbekler savaşıyor. Safevi kazanıyor. Önceden tahmin etmiştim
Kendisine Fırat ile Ceyhun arasındaki bütün ülkelerin sahipliğini kazandıran o şiddetli günün akşamında Şah, askerlerine Şebek Han’ın kafatasından şaraplar ikram etti.
Şah İsmail abi tarih kitabı varsa bana hediye eder misin??
Günün her saatinde kitap okumakla meşgul. Şah’ın hâzinesinde ne kadar müzeyyen kitap var ise hepsini bitirdi sayılır
Reklam
Ezanı bile değiştiriyor
İki günün sonunda da önce ezanı değiştirdi ve “Eşhedü enne Muhammeden Rasulullah (Muhammed’in, Allah’ın elçisi olduğuna şahadet ederim)” cümlesinden sonra “Eşhedü enne Aliyyen veliyyullah (Ali’nin, Allah’ın velisi olduğuna şahadet ederim)” ibaresi ile “Hayya ale’l-felah (Haydin kurtuluşa!)” çağrısından sonra “Hayya alâ hayri’l-amel (Haydin, amelin hayırlısına!)” ünlemini ekletti.
Mutluluk Nerede ?
MUTLULUK KEYFETMEDE Mutluluk, bir yaz denizinin karsisindy, bir ağaç gölgesindedir.Tedirgin edilmeden üstünde uyunan bir toprak parçasındadr. Bir bahar sabahında çıplak ayakla koşulan ıslak çimenlerdedir. Sıcak bir günün bitimine doğru, birdenbire esiveren serin bir yeldedir. Güvenli bir dügüncenin aydınlığında, uygun bir sesin titresimindedir. İstekle ısırılan bir peynir diliminde, yanarak içilen bir yudum suda, özlemle aranan bir fincan kahvededir.
Alamut
Kurtuluş gününün kutlanması isteniyor ve bu günün tarihi üç farklı tarihe göre belirtiliyordu: Hicri takvim, İskender takvimi ve “iki dünyanın en saygın şahsiyeti, Nişapurlu Ömer Hayyam” takvimi......
Sayfa 166Kitabı okudu
Kelâm varlığı ve gayesi itibariyle önce Müslümanların şüphesini gidermek ikinci bir alan olaraksa diğer muhataplarının suallerine cevap getirmek vazifesini icra eder. Bu vazife bugün kadim cevaplarımızı hatırlatmak ve geçmiş ilmi müktesebatla bağımızı kuvvetlendirmek yoluyla gerçekleşecekse o zaman günün kelâmcısı kendisine bu irtibatı sürdürmeyi mükellefiyet bilmelidir. Bugün Batının bilimsel gelişmelerine cevap vermeyi teşvik ettiğimiz kadar kadim itikadi birikimimizi bugünün insanına ulaştırmayı da teşvik etmeliyiz. Çünkü bugün şüphenin adresi değişmiştir. Müslümanlar içeriden itikadi saptırmalara muhatap olmaktadırlar. Eskiden diğer dinlere mensup âlimler genel bilgiler ile Müslümanlara sorular yöneltip şüpheler saçarken bugün oryantalizm çalışmaları için müessese ve kürsüler açılıp, bizim eserlerimiz incelenmekte, hadislerimiz okunmakta, eserlerimiz müsteşrikler eliyle neşredilmekte ve bunlar kendi amaçlarına uygun olarak kurgulanıp, çarpıtılıp sunulmaktadır. Dolayısıyla günün kelâmî ihtiyacını doğru tespit etmek de yeni ilm-i kelåma dâhildir ve hep öyle olmalıdır. Çalışmanın itikadi yönden hatalı beyanlarını işaretlediği ve tenkit etmeye odaklandığı iki ana grup bulunmaktadır. İlki İslam tarihi boyunca itikadî hemen her meselede tahrif için rivayetler vazeden ve bu tahrifi fıtrat edindiği için kendi içerisinde de sürekli birçok alt fırkaya bölünen Şia'dır. İkinci grup ise oryantalist okumaların tesirinde kalan, usûl ve İslamî ilimler bakiyesine sırt çeviren modernist hareketlerdir
Reklam
Lozan Antlaşması, Misak-ı Milli açısından eksik olmakla beraber, o günün ağır şartları içinde, mümkün olanın en iyisi olarak gerçekleştirilmiştir.
Sayfa 46
Başka bir anlamda, gerçek hain bizleriz. Kitlelerdir hain olan. Saptanmış resmi çizgiyi her an adım adım izleyenlerdir. Futbol kulübünün başkanı günün birinde çıkıp, takımın asıl renklerinin kırmızı-mavi değil, eflatun-mor olduğunu ilan eder. “Geçmişte,” der, “kulüp yüz elli yıl önce ilk kurulduğunda, formalarda kullanılan boyalar aslında eflatunla moru andırıyordu. Dolayısıyla, gerçek renklerimiz kırmızı-mavi değil, eflatun-mordur.” Bunun üzerine herkes, renklerin değiştirilmesine oybirliği ile karar verir. Durmadan renk değiştiririz. İnsanlık tarihi, insanoğlunun birbiri ardından taraf değiştirmesinin örnekleriyle dolu. Bütün büyük devrimler, azınlıkların devrimleridir. Hepsi de azınlığın eylemiyle mümkün olabilmiş ve gerçekleştirilmiştir. Çoğunluk, ancak olay gerçekleştikten sonra bu çok köklü tarihi değişikliklere uymuş ve onları desteklemiştir. Bir zamanlar krallara, sultanlara ve çarlara saygı duyuyor, monarşiye karşı olanlardan nefret ediyorduk. Bugün cumhuriyetçiyiz ve cumhurbaşkanlarına alkış tutuyoruz. Yarın yeniden monarşist olabiliriz.
Yok Kippur
Yahudiler için yılın en kutsal günüdür. Kefaret ve tövbe etmenin ağır bastığı bu günde Yahudiler yirmi beş saat oruç tutar, dua eder, af diler, yardımda bulunurlar. Miladi takvime göre bu günün tarihi eylül-ekim-kasım arasına denk gelir ve her sene değişmektedir..
Sayfa 27 - Nemesis KitapKitabı okudu
“ Bunun yeni farkına varıyorum; kayıtsız, şartsız “ulusa ait” olan egemenliği gasp edenleri, onlarca yıldır iktidarda suçüstü vaziyette teşhir ediyor bu halk. Kendisine zulmedenleri, ülkenin hazinesini yağmalayanları, ülkeyi sömürge gibi yönetenleri, bütün bu olan biteni göz yumanları, seyirci kalanları, yalan söyleyenleri tarihe geçirerek kuşaklar boyunca lanetlenmelerini sağlıyor. İnsanlık tarihi için yetmiş, seksen yıl nedir ki, aç kapa gözünü geçiyor zaman. İşte vade doldu, bütün alçaklıklar, bütün ihanetler, bütün yalanlar ortaya dökülüyor.”
Sayfa 97 - Kaos YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Fakat o günün ertesi 8/9 ağustos akşamı, beklenmeyen bir şey olur. Ve Mustafa Kemal, Arıburnu-Anafartalar cephesindeki bütün kuvvetlerin Gurup Kumandanlığına tayin edilir. Ordunun emri de şudur: «Ertesi sabah güneş açılırken, bütün cephede taarruza geçilecektir.» Bu emri gece saat 9.50'de almıştır. Emrine verilen Anafartalar cephesini ancak gece dolaşabilir. Ondan sonraki hikâye malumdur. 9 ağustosta bu sırtlarda tarihin, en kanlı boğuşmalarından biri cereyan eder. Top, tüfek kullanılmayacaktır. Tek silah süngü, hatta boğaz boğaza gırtlaklaşmak, düşmanı tırnaklarla, dişlerle yiyip bitirmektir. Öyle de olur. Düşman, tutunduğu yerden sökülür. Arka taraf derin yarlardır. Bu yarlara çok defa iki tarafın askerleri, elleri birbirlerinin boğazında, beraber yuvarlanırlar ve son hesaplaşma orada cereyan eder.
Sayfa 244 - Musatafa kemal Arıburnu son muharebeKitabı okudu
İbn Fazlan, Oğuz Türklerinin bir haksızlığa uğradıkları zaman, başlarını göğe kaldırarak, "Bir Tanrı" dediklerini söylüyor. İbn Fazlan'ın verdiği bu bilgi, Onuncu asıra aittir. Ondan yüz yıl sonra, meşhur Divân'ını yazan Kaşgarlı Mahmud, aynı şeylerden bahsederken, bu inanışları, islâmî bakımdan şiddetle tenkit eder. Kaşgarlı bu konuda şöyle der: "Yere batası kâfirler göğe 'Tengri' derler. Bu yözden bu gibi şeylere yükünürler (secde ederler). Yine bunlar bilgin kimseye 'Tengrigen' derler. Bunların sapıklıklarından Tanrı'ya sığınırız" "Moğolların Gizli Tarihi"nde Temuçin (Merkitlerin elinden kurtulduktan sonra) güneşe bakıp saçı açtı ve "Burkan Haldun'a her sabah tapmalıyım. Neslimin nesli böyle bilsin" diyerek kuşağını boynuna astı, külâhını eline takıp göğsünü açtı, dokuz defa secde etti". Kurultay'da Cengiz Töresine göre han seçildikten sonra üç kere çenk çalınır ve "günün ortasında güneşe teveccüh olunarak çenkler tekrar çalınır. Ve herkes buna (güneşe) secde eder." Bu toplantı, ilkbaharda yapılır ve sonunda şölen verilirdi.
Sayfa 109 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
O taht kimseye kalmadı..Hepiniz düştünüz o toprağa..
"29 yaşındaki III. Mehmed (1595-1603), tahta çıktığı günün gecesi, sadece 4'ü yetişkin olan, içlerinde kundaktaki çocukların da bulunduğu 19 kardeşini boğarak öldürtür. Olay o kadar üzücüdür ki, kundaktaki şehzadeleri boğmaya giden soğukkanlılığı ve taş kalpliliğiyle nam salmış cellatların ağladığı rivayet olunur..."
Türkiye'nin bugünkü mücadelesinin yalnız Türkiye'ye ait olmadığını, bütün arkadaşlarımız ifade etmiş iseler de, bunu bir defa daha teyit etmek lüzumunu hissediyorum. Türkiye'nin bugünkü mücadelesi yalnız kendi nam ve hesabına olsaydı belki daha kısa, daha az kanlı olur ve daha çabuk bitebilirdi. Türkiye, azim ve mühim bir gayret
1.413 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.