Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ulusa sadakatle hizmet edecek yetenekli ve itaatkar vatandaşlar yetiştirmek için okullar kuruldu. On sekizine ulaşan gençler yalnızca vatansever olmak için değil, komutanların emirlerini okuyup bir sonraki günün savaş taktiklerini düzenleyebilmek için de okuryazar olmalıydı. Topların menzilini hesaplamak ya da düşmanın şifrelerini kırabilmek için matematik bilmeleri; telsiz kullanabilmeleri, tank sürebilmeleri ve yaralı yoldaşlarına bakabilmeleri için elektrik, mekanik ve tıp alanlarına da bir miktar hakim olmaları gerekliydi. Ordudan ayrıldıktan sonra da katip, öğretmen ve mühendis olarak uluslarına hizmet etmeleri, bol bol vergi ödeyip modern ekonomiyi kurmaları bekleniyordu.
DOĞUM GÜNÜ KUTLAMAK!?
Son bir yıl boyunca almış olduğum Peygamberler Târihi dersleri sırasında şaşkınlıkla öğrendim ki tarihte ilk doğum günü kutlamasını bir Firavun yapmış.Bunu duyunca irkildim ve baktım ki bu kutlamada aslen,kendini haddinden fazla önemseyen,ön plana çıkarmak isteyen,kibirlenen ve hattâ doğduğu için hediyeler ve taltifler bekleyen tuhaf ve rahatsız edici bir psikoloji var.Böylece,zâten uzak durmaya çalıştığım doğum günü kutlamalarından,bu tespitle beraber temelli soğudum. Sâhi,bir insanın doğduğu gün niye kutlanır ki? Düşünün, bir bebek dünyaya geliyor. Adil mi zâlim mi, iyi mi kötü mü, şakî mi said mi belli değil! Faydalı mı olacak zararlı mı, dert mi olacak derman mı, meçhûl. Eee? Neyi kutluyoruz? Bir meçhûlü...
Reklam
Şu günler...
Birden dayanılmaz bir yor­gunluk duydu. Kaç günün uykusuzluğundan çırpınmala­rından batıp çıkma çalkantılarından gelen gerçekten dayanılmaz bir yorgunluktu bu.
Sayfa 268 - Tekin Yayınevi, 8. Basım, 2001.Kitabı okudu
Tavla Oyununun Hikâyesi
“6. yüzyılın sonları, Hint imparatoru Pers imparatoruna satranç oyunu hediye gönderiyor. Yanında da bir not: "Kim daha çok düşünüyor, kim daha iyi biliyor, kim daha ileriyi görüyorsa o kazanır. İşte hayat budur." Pers imparatoru Nevşiyan da çağırıyor en alim veziri Buzur Mehir'i, oyunu çözmesini ve yeni oyun icat etmesini istiyor. Zaman kavramından ilham alan vezir, gece gündüz uğraşarak icadını sunuyor şahına: 4 köşesi mevsimleri, karşılıklı 6'şar haneyle yıldaki 12 ayı, pulların toplam sayısı 15 gece- 15 gündüzle aydaki 30 günü, siyah-beyaz taşlarla gündüzü ve geceyi, karşılıklı 12'şer haneyle de günün 24 saatini simgeliyor. İçine yazılan bir notla tavla gönderiliyor Hint imparatoruna: " Evet, kim daha çok düşünüyor, kim daha iyi biliyor, kim daha ileriyi görüyorsa o kazanır. Ama biraz da şanstır, işte hayat da budur…”
"Bartu... Ocak ayının hangi günündeyiz?" "Sanırım on ocak. Neden sordun?" "Bugün senin doğum günün olsun. Tam da düşündüğün gibi kış mevsimi, karlar yağıyor ve soğuk. On ocak senin doğum günün olsun." "On ocak... Doğum günüm olsun. Sanırım en çok bu tarihi sevdim."
Sayfa 824Kitabı okudu
dünyanın her ülkesinde milliyetçiliğin, milli kimliğin ortaya çıkışı ve kabul edilişi kendine özgü şartlarla, gelişmelerle olur. fransız'ın milli kimliği doğrudan doğruya fransa krallığı, fransa birliği, fransız ihtilali gibi olaylara bağlıdır. italya'nınki (irredantizm) birleşmedir. türk'ün milli kimliği ise imparatorluğun parçalanması sırasında kan, barut, ateş, ter ve gözyaşıdır. yani kaç asırdır oturduğu rumeli'nin köylerinden birkaç günün içersinde sökülüp atılması, perişan olması, yollarda ölmesi, mahvolmasıdır. kuşkusuz balkan muharebesi feci bir olaydır. biz söz konusu savaşları kitaplardan şöyle bir okuyup geçiyoruz. ama aslında sonuçları itibariyle tarihteki etkisi çok daha derindir. öyle ki daha öncede belirttiğim gibi balkan savaşlarıyla türkiye sadece imparatorluğu değil, anavatanının önemli bir parçasını kaybediyor
Sayfa 28 - 29-timaş yayınları, 3. basımKitabı okuyor
Reklam
Sonsuza değin ayrılmak üzere el sıkışalım, tüm yeminlerimizi yok edelim, ve günün birinde gene karşılaşırsak, eski sevgimizden bir tek zerrenin kaldığı ne senin yüzünden anlaşılsın, ne benimkinden. Michael Drayton
"Âd kavminin kardeşi (Hud'u) an! Hani o, Ahkâf denilen yerde kavmini uyarmıştı. Ondan önce ve sonra da nice uyarıcılar geçmiştir. Hud kavmine şöyle demişti: 'Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Çünkü ben sizin için büyük bir günün azâbından korkuyorum.' " ••Ahkâf, 46/21
Sayfa 206Kitabı okudu
Bugünkü kanıtlar evrenin büyük bir olasılıkla sonsuza dek genişleyeceğine işaret ediyorsa da, şundan da eminiz ki, evren günün birinde çökecekse bile, en azından on milyar senedir genişlemekte olduğundan, bu, on milyar seneden önce gerçekleşmeyecektir. Bundan boş yere endişelenmemeliyiz: o zamana dek insanoğlu Güneş Sistemi'nin dışında koloniler kurmamışsa, sönen güneşimizle birlikte çoktan yok olup gitmiş olacaktır!
Benim hesabıma göre günün tarihi 36 Aralık 1984, yani yeni bir yıla girdiğim falan yok.
Reklam
Daniel'in büyük bir fikri daha vardı. Tanrı onlara sonun yaklaştığını göstermek için Mesih adında çok özel bir gizli ajan gönderecekti. Mesih onları nihai saldırı için hazırlayacaktı. Mesih "kutsal yağ sürül­müş kişi" anlamına gelir. Geçmişte Yahudiler kendi­lerini yönetmesi için bir kral tayin ettiklerinde onun Tanrı'nın hizmetkarı olduğuna dair bir işaret olarak başına yağ sürmüştü. Daniel, İsrail halkına zamanın ve çekilen acıların çok yakında son bulacağını söy­lüyordu. Sonun yaklaştığının işareti de Mesih'in ge­lişi olacaktı. Ancak Mesih dış uzaydan gelmeyecekti. Gökyüzünden yere inmeyecekti. Kendi aralarında yaşayan biri olacaktı. Günün birinde ortaya çıkacaktı, kimliği deşifre olacaktı. Belki de halihazırda bura­daydı - bu nedenle gözünüzü dört açın! Böylelikle Daniel, İsrail halkına bir süre sonra acılarının sona ereceğini ve Tanrı'nın onların gözdeki gözyaşlarını sileceğini söyleyerek umut aşıladı. Halk gözünü dört açıp Mesih'i beklemeye başladı. Ama Mesih hiçbir zaman gelmedi. İşler daha da kötüye gitti.
Lozan Antlaşması, Misak-ı Milli açısından eksik olmakla beraber, o günün ağır şartları içinde, mümkün olanın en iyisi olarak gerçekleştirilmiştir.
Sayfa 46
Aziz Nesin'in bazı vecizeleri
Türkiye'de hiçbir yazar onun gibi gündemde kalmadı. Aziz her fırsat­ta günün adamı olmasını bildi. Günün birinde "Türk halkı aptal ve enayi­dir. Yüzde 60'ı aptaldır. Bu tüm Türkiye aptaldır demek değildir" dedi ve kıyametler koptu. Onun ardından da şöyle dedi "Türk insanının aptallığın­dan ve tembelliğinden söz ederken nezaketen sahtekârlığından bahsetmemiştim. Biz aynı zamanda sahtekâr milletiz." Bu da yetmedi, bir süre sonra da şöyle dedi "Daha önce Türklerin % 60''ı aptaldır demiştim, Kürtlerin de % 80'i aptaldır. Devlet kuramazlar." Daha ne vecizeler söylemedi ki, işte birkaç örnek: "Toplum olarak zekâmız kıt. Geçen 300 yıl boyunca sadece özel dersane, dolmuş ve gecekonduyu bulmuşuz. Bu ayıbı taşıyor, utanıyorum." "Türk halkının en büyük icadı yoğurta su katıp ayran yapmaktır." "Hezarfen Ahmet Çelebinin Galata kulesinde uçtuğu yalandır, adam düşmüştür." "Türkiye, dünyanın en kötü Anayasasını yapan ve ona kefil olan adama oy verdi.” "Uygarlık haritası olsa orada yerimiz yok. Uygar ülkelerin tarihinde yüzlerce bilim adamı var, bizde bin yıllardan beri yok." "Ben Türk insanını sevmiyorum, kendi halkımı sevmiyorum, ama o sevmediğim halkın ayrılmaz bir parçasıyım.” "Biz herşeyi maymun gibi dışarıya bakarak, bazen da zorlanarak aldık."
Sayfa 188Kitabı okudu
Ada Lovelace: … her yıl 15 Ekim’de düzenlenen Ada Lovelace Günü ile anılmaya devam ediyor. Bu günün amacı, kadın bilim insanları konusunda farkındalığı ve ilgiyi arttırmak. Ada pek çok açıdan sıra dışı ve çarpıcı bir insandı ve hâlâ tutkularının peşinden gitmek için beklentilere karşı çıkmak zorunda olduklarını hisseden kadınlara ilham vermeye devam ediyor.
Sayfa 55 - Doğan Burda DergiKitabı okudu
# Anadolu çocuğu Avusturya’nın nüfusunu, Norveç’in meşhur şehirlerini, İtalya’nın sanayi merkezlerini öğreniyor da Selçuk mimarisindeki tabiatın ruhundan fışkırmış gibi ruha sükun getiren mütevazı güzelliğin ne olduğunu bilmiyor; Türk mimarisini ve güzel sanatlarını, islam sanatlarını anlamıyor. Ve elbette iptidai sanatın zevkine varamıyor, rönesans sanatının değerini kavrayamıyor hatta günün sanat hareketlerinden habersiz yaşıyor. Süleymaniye ve Fatih Camiilerinin emsalsiz değerine ait hiçbir şey bilmediği halde, hiçbir inceliğe sahip olamayarak sade kütlenin ağırlığı altında bulunan dejenere denecek kadar basit eserlerle dolu bir yabancı millet sergisini ağzını açık bırakan bir şaşkınlıkla izliyor. Gençler, en bayağı ve hayvani zevklerle vücuda tapınıştan ruha yükselebilmek için liselerimizde mutlaka sanat tarihi okutulmalıdır.
1.413 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.