Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Aşkı tek kişi yaşar, diğeriyse kendini ona adarmış.” “Süveyda, siyah küçük bir noktadır ki insan karşısındaki kişiye gerçekten sevgi duyduğu an kalbine düşer bu kara leke. Kandaki siyah bir pıhtıdır Süveyda; hem maddi hem de uhrevi âlemin tümünü kuşatan bir öz ve insanın varlığının bir hakikatidir. Nasıl ki bir meyve çekirdeği, özünde ağacını barındırıyorsa, şu ‘Nokta-i Süveyda’ adı verilen kara leke de kâinatın özünü barındırır içinde. İnsanlar bilmese de dünya sevgi üzerine kurulmuştur ve bir insan âşık olduğunda kalbine düşen o süveyda, suya damlatılan mürekkep gibi çözülür, yavaş yavaş büyür ve tüm benliğini kaplar. İşte insanın bedenine yayılan o kara lekeye, ‘Kara Sevda’ denir ve bu hastalığa tutulan ruh ve beden, savunmasız hale gelir. Odur ki sevgide azalma olduğunda bu leke küçülür, küçülür ve zamanla iyiden iyiye yok olur. Kara sevda, bu kara lekeden gelir ve Mecnunun körlüğü, kalbini kaplayan o kara süveydadan bilinir. Kalbindeki aşkımdan rengini alan bu siyah güllerin yalnızca bir matem çiçeği oluvermesi, ne acı değil mi? Oysaki senin ellerinden almayı dilediğim bu güllerin aşkımızın nişanesi, mutluluğumuzun mührü olmasını isterdim.”
"...dul, yetim hakkkı için neden bilmem böyle derler. Oysa ne malın gözü dullar, ne canavar yetimler vardır.Bununla birlikte, bir sanıkta bir parçacık kurbanlık kokusu sezmem, kolları sıvamama yeterdi. Hem de nasıl! Fırtına gibi! Yüreğim Cübbemde Atardı..."
Reklam
''Her halkın içinden hem büyük şahsiyetler hem de aşağılık insanlar çıkabilmektedir. Bunlardan hangisinin iktidara geleceğini belirleyen temel etken halk kitlelerine hakim olan ruh halidir.'' ''Burada hepimizin hayatı ve çalışmaları sorgulanmaktadır aslında. Kendi ülkemizde ne işle meşgulüz, halkımızın kaderinde nasıl bir rol üstleniyoruz?''
Sayfa 61
Televizyon bir şamardır. Hem de kendi hanemizde kendi elimizle suratımıza inen büyük bir şamar. Bize neler yasak, şunlar bunlar. Işte bu yasakları, bu haramları televizyonun bizim hanemizin içine kadar getirir her çeşidi , barını, umumhanesini, meyhanesini ve biz oturur Müslümanlığımızla, karşımıza, kızımızla onu seyrederiz.Ve sonra deriz ki nasıl oluyor da mukaddesatimızla elden giderken, bize vurularken ses gelmez, vurana vurmayız.
Ben buralara kadar keyfimden mi geldim? Beni nasıl yalnız bırakacaksınız? Kızımdan ve senden ben bunu mu beklerdim? Beni Şahinde' nin eline bırakıp nası gidersiniz? Bu son günlerimde sizden başka kimim var? Keyfin isterse Yusuf, siz dönmezseniz ben de kalırım, sen kazanacağın para ile hem karını hem beni beslersin.
Bazen aklım almıyor; onu yalnızca ben, hem de öylesine içten, öylesine dolu dolu severken, ondan başka hiçbir şey görmez, bilmezken, ondan başka hiçbir varlığım yokken, nasıl olur da onu bir başkası da sever, sevebilir?
Sayfa 102Kitabı okudu
Reklam
Adem, beni Havva yanılttı dedi. Adem suçu Havva'ya yükledi. Ne yapsındı Havva? Nasıl ağlamasın da içine bastırsın? Adem bir tek emri çiğnemiş olmanın hüznünde; peki ya Havva? O hem emri çiğnemiş hem de sevdiği tarafından suçun öncüsü ilan edilmişti. Havva nasıl ağlamayabilirdi ki? Nasıl unutabilirdi, Adem'in bu sözlerini? Ahh Havva! Senden kaldı tüm kadınlara, suçlu ilan edilmek!
Hınç nedir bilmeyişim, hınç konusunda aydınlanışım, –kim bilir bunda da uzun hastalığıma nasıl minnet borçluyum! Bu sorun öyle kolay değildir: İnsan onu hem güç içindeyken, hem de zayıflık içindeyken yaşamış olmalı. Hastalığa karşı genel olarak söylenecek bir şey varsa, o da hasta insanda asıl kurtulma içgüdüsünün, korunma ve savunma içgüdüsünün bozulmasıdır. İnsan hiçbir şeyden sıyıramaz kendini, hiçbir şeyle baş edemez, hiçbir şeyi geri çeviremez, –herşey yaralar. İnsanlar, nesneler sırnaşıkça sokulur, yaşantılar pek derinden koyar adama; anı, irin toplayan bir yaradır. Hastanın elinde bir tek büyük ilaç vardır bunlara karşı: Rus yazgıcılığı dediğim şey, o başkaldırma bilmez yazgıcılık; bununla Rus askeri sefere artık dayanamaz olunca, karın içine uzanıverir. Bundan böyle hiçbir şeyi kabul etmemek, üstüne almamak, içine almamak, hiçbir tepki göstermemek... Ölme yürekliliği değildir bu her zaman; yaşam için en tehlikeli koşullar altında yaşamı koruyan bu yazgıcılıktaki büyük sağduyu, metabolizmanın azalmasında, yavaşlamasındandır; bir çeşit kış uykusu istemindendir. Bu mantıkla birkaç adım daha gittik mi, bir gömütün içinde haftalarca Hind fakirine varırız...
Bazen -hem de en beklenmedik bir anda- tam bir duygunun ortasındayken hayata karşı korkunç bir yorgunluk çöker üstüme, üstelik o kadar büyük bir yorgunluktur ki üstesinden nasıl geleceğimi bilemem. İntiharın çare olacağı şüphelidir, ölüm ise, bilincin ortadan kalkacağını varsaysak bile daha şüphelidir. Yorgunluk, yok olmanın değil -bu olabilirlikler arasına girebilir de girmeyebilir de- çok daha korkunç ve derin bir şeyin peşindedir: Var olmuş olmayı bırakmak; işte bunun hiç bir yolu yok.
Sayfa 190
Manzarayı seyrediyor Kevok. '' Allahım! '' diyor, '' Bu doğadaki tuhaflığın mantığı ne? Şu doğaya bak,hem korkutucu hem de bu denli çekici, bu denli güzel...An geliyor canavarlaşıyor, her şeyi yutuyor,an geliyor bir anne oluyor, her şeyi şefkatle kucaklıyor. Demekki Newroz'u burada karşılamak vardı kısmette. Nasıl da yeni renklerini kuşanmış doğa, nasıl da dirilmiş böyle..Her şeyi önüne almış sürükleyen bu nehir, aylarca bekledikten sonra bütün görkemiyle yeryüzüne çıkan bu çiçekler, yeşeren çimen ,gür otlar...Hepsinin üstüne bu bin bir dilden bin bir türkü söyleyerek ötüşen kuşlar...Her şey sonsuz bir özgürlük içinde ''
Reklam
Sevebilirim, hem de nasıl, dile benden ne dilersen, canımı, gözlerimi Kızabilirim, ağzım köpürmez, ama devenin öfkesi haltetmiş benimkinin yanında, devenin öfkesi, kinciliği değil. Anlayabilirim çoğu kere burnumla, yani en karanlığın, en uzaktakinin bile kokusunu alarak ve döğüşebilirim, doğru bulduğum, haklı bulduğum, güzel bulduğum herşey için, herkes için, yaşım başım buna engel değil, ama gel gör ki çoktan unuttum şaşıp kalmayı. Şaşkınlık, alabildiğine yuvarlak açık ve alabildiğine genç gözleriyle bırakıp gitti beni. Yazık.
...fakat bağışlanmam için nasıl dua etmeliyim ki, kabul edilsin? "Benim bu çirkin cinayetimi affet." mi desem? Olamaz; çünkü o cinayetle elde ettiğim şeylere, tacıma, mülküme, kraliçeme hala sahip bulunuyorum. Insan hem günahının semeresini muhafaza eder, hem de affa mazhar olabilir mi?
* Binali sekiz işadamını Ahlatlıbel'de PTT'nin sosyal tesislerinde topluyor, iki ay içerisinde 630 milyon dolar vereceksiniz diyor... * Birisi 30 milyon dolar ödüyor. Birisi cumaya veririm diyor. 20 milyon dolar veren, çok para nasıl vereceğim, dün gece uyuyamadım, iki hap aldım diyor... * Hem komik, hem trajikti. Binali Yıldırım'a mikrofon uzatıldı. " Üzerime alınmıyorum " dedi. * ...tapeler internete de düşmüştü. Mehmet Cengiz sadece "Binali kalırsa yaşadık" demiyordu, aynı zamanda gevrek gevrek gülerek, "milletin a...na koyacağız sen merak etme" diyordu, öbür müteahhit de "inşaallah" diyordu.
"Evet". Beni rahatsız eden düşünceleri bir kenara itip na dokundum. İşin doğrusu on sürekli dokunuyor, gerçekten burada olduğuna emin olmak olmak istiyordum. Sanırım o da aynısını yapıyordu. Ama başından beri hep dokunmasını seven bir tipti ve bu özelliğine bayılıyordum. Daha fazlasını istiyordum. Sadece Deamon'la yapabileceğim bir şekilde, kendimi onda kaybetmek için müthiş bir istek duyuyordum. Parmağımın ucunu alt dudağımda gezdirdim. Çenesinde bir adale seyirdi, gözleri parladı. Kalbin küçük bir parende attı. Deamon o güzel gözlerini kapadı, yüzü gerildi. Elimi geri, çekmeye başladım. Bileğime yapıştı "Yapma." "Özür dilerim sadece .. "gerisini getiremedim nasıl bir açıklama yapacağımdan emin değildim çünkü. Yüzünde çarpık bir gülümseme belirdi. "Ben maşa çıkabilirim. Ya sen?" "Ben de". Pek değil diye itiraf ettim kendi kendime. Onun üstüne atlamak istiyordum. Onu istiyordum.. Fakat içinde bulunduğumuz durumda böyle muzır eğlenceler yakışık almazdı ve teşhirciliğe de soyunmak istemiyordum. O yüzden yapabileceğim en iyi şeyi yapıp parmaklarımı parmaklarına doladım. "Burada olduğuna hem seviniyorum hem de seviniyorum diye kendime kızıyorum ". "Kızma" Gözlerini açtı, göz bebekleri pırlantalar misali parlıyordu. "Hem başka bir yerde olamak istemiyorum ki ben."
Sayfa 141Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.