Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Meseleyi bir de Şeytan'dan dinlemek lazım :)
Adamın biri rüyasında Şeytanı görür. Bakar ki; servi gibi boyu, huri gibi siması var. Yüzü güneş gibi işık saçıyor. Adam bu güzellik karşısında şaşakalır, yanına gider ve ona: "Aman Allah'ım, bu ne güzellik böyle! Yüzün ay parçası kadar güzel iken, insanlar seni neden kötü, çirkin bilir, herkes seni korkunç sanır. Hamam kapılarına resmedilen suretin çirkin, saray nakışlarına işleyen görüntün bedbin. Bu, neden böyledir?" diye sorunca, Şeytan feryat edip inler: "Ey ademoğlu! Bu resimlerdeki sima, ben değilim. Gerçekte ben, tıpki senin gördüğün gibi güzellikte eşsiz biriyim. Gel gör ki; kalem, düşman elindedir. Sırf Adem'i Cennetten attırdım diye beni böyle çirkin ve kötü çizerler."...
Güzel bir dizeyle yüreği kandırmadan, bu müthiş zevki tatma­dan ölüp giden ne kadar çok insan var bu dünyada. Hele zengin­ler ve daha da zenginleşmek için uğraşanlar! Eğer iyi oturtulmuş bir dizeyle kanatlanıp uçmuyorsan, eğer edebiyatın, müziğin, resmin büyülü evreniyle kendinden geçmi­yorsan; onca para pul, iktidar neye yarar ki! Belki sadece
Sayfa 89 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Reklam
25 Şubat 1992'de bütün silahlar susmuş, etraf sessizliğe bürünmüştü. Kimse sığınma odalarına inmemiş herkes kendi evinde kalmıştı. O karanlıkta atılan toplar, roketler adeta bir yıldız yağmuru gibi üzerimize düşüyordu. Hepimiz sığınaklara indik. Bir iki saat kadar sığınaklarda kaldık kalmadık derken, kapımız çalındı. Gelen adam bize ‘Durmayın,
Bombacı Mehmed Çavuş(Uzun Ama Okunmaya Değer.)
Bir insan ne kadar cesur olabilirse, o kadar cesur... Ne kadar kahraman olabilirse, o kadar kahraman... Ne kadar fedakâr olabilirse, o kadar fedakâr... Ve bir insan ne kadar vatansever olabilirse, Bombacı Mehmed Çavuş o kadar vatansever. Çanakkale'de sadece zaman değil, mesafeler kısalmıştır artık... Siperler arasındaki mesafe yer yer on-on beş
Sayfa 122Kitabı okudu
Halk tabakasından biri üst sınıftan insanlarla karşılaşınca kendini nasıl utangaç, yabancı, kendi evlerinde düşman gibi hissediyor? Bu neden böyle? Çünkü onlara her yerde herkes bağırır. Kabaca kovulurlar. Onlara üstten bakılır. Onlar da bu efendi gibi giyinen insanlardan uzaklaşırlar. Onlardan uzaklaşırlar. Sevmezler onları. Korkarlar. İçlerinde nefret ve intikam gizler ve beslerler.
Sayfa 95
Emzirme de tüketici bir köleliktir; bir sürü etken bunların başında herhalde projestin adı verilen hormon geliyor, göğüs bezlerinin süt salgılamasına neden olmaktadır; sütün gelişi acılıdır, kimi zaman ateş yapar, ve lohusa, çocuğunu kendini harcayarak emzirir. Doğum sırasında zaman zaman acıklı bir görünüşe bürünen birey-tür çatışması kadının bedenini alabildiğine kırılgan yapar. Hemen herkes kadınların "hastalığı karınlarında taşıdıkları"nı söyler; gerçekten de kendilerine düşman bir öğe vardır içlerinde; insan soyu onları içten içe kemirmektedir.
Reklam
İnsan sahip olmadığı şeye aşık olur, kişiye değil "Kaçan kovalanır" zırvalığı da aklını karıştırmadı mı hiç? Elde edemediğine bağlanıyorsun. Uğultulu Tepeler'de evin kızı neden bir beslemeye tutuldu? Çünkü heyecanlıydı, çünkü bunun onaylanmayacağını biliyordu. Yusuf Atılgan Aylak Adam'da bütün kitap boyunca neden bulamadığı aşkın yetişmeyeceği otobüste olduğunu söyledi? Romeo ve Juliet, düşman ailelerin çocukları olmasa yine de ölür müydü sanıyorsun? Aşk-ı Memnu'da Bihter hırslarının kurbanı mı oldu, yoksa Behlül'e olan aşkının mı? Hayır aşk ve edebiyat dramadır . Sonu mutsuz biten hikâyeleri herkes daha çok sevmedi mi? Mutlu sona sahip olmadıklarını bildiklerinden… Titanik batmasaydı; Romeo, Juliet ve Bihter ölmeseydi; Çalıkuşu'nda Feride , Kamran'ı terk etmeseydi; yinede efsane olurlarmıydı? Rose gerçekten Jack'e aşık olsaydı onun ölmesine izin verip kendisine başka bir hayat kurabilir miydi?
Bu değerler günlük yaşamımızda yavaş yavaş etkisini kaybederken herhangi bir dış tehditle karşılaştığımızda bir anda ortaya çıkıveriyor. Mesela bir doğal afette ya da vatana yönelik bir tehditte. Herkesin cinsiyeti, dili, dini ırkı, mezhebi bir anda unutuluyor; herkes bir ve birlik oluyor. Ancak bu durumun ömrü o dış tehdit bertaraf edildiği anda tükeniyor. Hepimiz yine alışageldiğimiz kutuplarımıza çekiliyor, bize benzemeyene düşman gözüyle bakmaya devam ediyoruz. Burada önemli olan sorunun şu olduğuna inanıyorum: Neden birlik olmak, biz olmak için her zaman bir "öteki"ye, bir dış tehdide ihtiyaç duyuyoruz? Bu tehdit oluştuğunda kolayca "biz" olabilirken; neden günlük yaşam akıp giderken her günümüzü birbirimiz için cehenneme çeviriyoruz? Bunun cevabı üzerine düşündüğümde his olarak şöyle bir noktaya geliyorum: Biz bir olma gücümüzü toplum olarak "dış tanıklıktan" alıyoruz. Ayrıldığımız kutuplardan çıkıp birlik olabilmemiz için mutlaka bir "öteki"nin bulunması gerekiyor. Bu "öteki" vatana dair bir tehlikeyse, bir doğal afetse toplum olarak "biz" oluyoruz: günlük yaşamımızda ait olduğumuz grubu tehdit eden bir durumsa o grubun üyeleri olarak "biz" oluyoruz. Futbol karşılaşmalarını hatırlayın mesela. Ama her iki koşulda da "ötekinin varlığına ihtiyaç duyuyoruz.
Sayfa 247Kitabı okudu
Deliler Boşandı.
Arisontopolis devlet radyosu, akşam yayınlarında şu haberi veriyordu: '' Allo allo...Sayın dinleyiciler! Şimdi aldığımız bir habere göre, şehrin en büyük akıl hastanesinden elli deli bugün kaçmayı başarmışlar ve şehre dağılmışlardır...Son dakika alınan haberden askeri kuvvetlerin de işbirliğiyle polisin bütün arama taramalarına rağmen akıl
Her şeyi açık yazdık biz. Emperyalizme ve yerli oligarşiye silah çektiğimizi ilan ettik. Bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye için savaştığımızı ilan ettik. 1961 Anayasası'nı gericilere karşı koruduğumuzu dost- düşman herkes biliyor. Anayasanın tatbik edilmesi için devrimci kanı aktı, şehitler verdik. Neden budanıyor 1961 Anayasası? Neden anayasa'yı değiştirmek Erim' in ilk "reformu" oluyor? Budur sebep.
Ulaş Bardakçı'nin savunmasındanKitabı okudu
Reklam
Neden?
Bu değerler günlük yaşamımızda yavaş yavaş etkisini kaybederken herhangi bir dış tehditle karşılaştığımızda bir anda ortaya çıkıveriyor. Mesela bir doğal afette ya da vatana yönelik bir tehditte. Herkesin cinsiyeti, dili, dini, ırkı, mezhebi bir anda unutuluyor; herkes bir ve birlik oluyor. Ancak bu durumun ömrü o dış tehdit bertaraf edildiği anda tükeniyor. Hepimiz yine alışageldiğimiz kutuplarımıza çekiliyor, bize benzemeyene düşman gözüyle bakmaya devam ediyoruz. Burada önemli olan sorunun şu olduğuna inanıyorum: Neden birlik olmak, biz olmak için her zaman bir “öteki”ye, bir dış tehdide ihtiyaç duyuyoruz?
Bir kendilerini bir de bizi kandırma çabaları
"İnsan hayatı, karşılıklı olarak kandırılıp hiçbir şeyin farkına varmadan birbirlerini incittiği ve bu tuhaflığın bariz bir şekilde ortada olduğu örneklerle dolu. Ancak benim karşılıklı kandırılmaya bir ilgim yok." Farkında olmasalardı kandırmaya yeltenmezlerdi. Farkındalar ama bu rahatsızlıkları neden sürdürme isteğindeler onu
Sümerli atasözleri
"Çok yiyen uyuyamaz. Açık ağza sinek girer. Kalpte olan düşmanlık getirmez, dildir düşman eden. Bir kez yalan söylersen, doğruyu söylesen de inanılmaz. Yürürken ayağını sıkı bas. Arkadaşlık bir gün sürer, akrabalık sona dektir. İyi giyinen kimsenin önünde herkes eğilir. Köpeksiz köyde tilki bekçidir. Zamanını boşa geçirdin ne işe yaradı? Mademki biliyorsun, neden ögretmiyorsun?"
"Bu değerler günlük yaşamımızda yavaş yavaş etkisini kaybederken herhangi bir dış tehditle karşılaştığımızda bir anda ortaya çıkıveriyor. Mesela bir doğal afette ya da vatana yönelik bir tehditte. Herkesin cinsiyeti, dili, dini, ırkı, mezhebi bir anda unutuluyor; herkes birlik oluyor. Ancak bu durumun ömrü o dış tehdit bertaraf edildiği anda tükeniyor. Hepimiz yine bize benzemeyene düşman gözüyle bakmaya devam ediyoruz. Bu tehdit oluştuğunda kolayca biz olabilirken; neden günlük yaşam akıp giderken her günümüzü birbirimize cehenneme çeviriyoruz?"
"Bir derdim var artık, tutamam içimde Gitsem nereye kadar, kalsam neye yarar? Hiç anlatamadım, hiç anlamadılar Herkes neden düşman?.." || Mor ve ötesi - Bir Derdim Var
392 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.