Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Söz söylemek Dinlemek,
Bir adamla ilk görüştüğünde, söylediğini dinlemeyi mi yoksa söylediğini dinlemeyii çalıştığını anlamaya dikkat
Benden başka kimsenin fark etmediğini sandığım, belli belirsiz bir hareket yapar gibi oldum. İnsanın sözlerinin ve hareketlerinin başkalarına hangi ölçüde göründüğünü tam olarak hesaplayabilmesi aslında zordur; kendi önemimizi gözümüzde büyütmek korkusuyla, başkalarının doğumdan ölüme anılarının yayılmak zorunda olduğu alanı büyütüp dev boyutlara
Sayfa 489
Reklam
Muhteşem bir düzen Kur’ân
"Melik, Kuddûs, Aziz ve Hakim" Bu son örnekte farkli bir kelime sıralama düzenini ele alacağız. Aşağıdaki örnekte iki ayrı listede bulunan unsurlar sıkıca birbirine bağlı bir sırayla sunulur.Orta dönemden itibaren Mekki sûreler genellikle bir tevhid ifadesi olan Allahı tesbihle veya Kur'ân vahyinin doğruluğunu tasdik ederek başlar.
Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar: Kitabın tam adı Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar-Birinci Bölüm: En Eski Zamanlardan Başlayarak Apar Sülâlesinin Düşmesi Tarihi Olan Milâdî 552'ye Kadar şeklindedir. Kitabın hazırlanma ve yayımlanma macerasını önsözün sonunda Atsız şöyle anlatır: "Bu kitabı 1933'te yazmağa başlamıştım. Malatya Orta
"Ahmedî-Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman" Çalışma, Atsız'ın hazırladığı ve 1949'da Türkiye Yayınevi tarafından yayımlanan Türkiye Tarihleri I adlı eserin 1-35. sayfaları arasında yer almaktadır. Atsız'ın çalışması, Ahmedi'nin İskendernâme'sinin sonunda yer alan Osmanlılarla ilgili bölümün ilmî yayınıdır.
Oruç Beğ Tarihi Tercüman 1001 Temel Eser dizisinden çıkmış, 1972'de İstanbul'da basılmıştır. Kitabın iç kapağında "Atsız" adı, "Baskıya hazırlayan" olarak yer almıştır. Edirneli Oruç Beğ tarafından muhtemelen 2. Beyazıd devrinde yazılan tarih, Osmanlıların ilk dönemleri için, fakat özellikle "II. Murad ve Fatih
Reklam
"Her şeyin aslına, İlk Neden'ine, kökenine varmak istiyorsun değil mi? Saf olana, bozulmamış olana, sahih şeye ulaşmak istiyorsun. Ama yok öyle bir başlangıç. Hepimizin taklidi olduğu bir asıl, bir anahtar, bir söz, bir köken aramak boşuna."
Kârûnlaşmak, zengin bir kulun fukaraya sadaka vermeyi reddederek Allah'ın eşya ve hâdise üzerindeki tasarruf yetkisini tanımadığını ilan etmesidir. Çünkü Kârûnlar mala bir emanetçi nazarıyla değil, onun değişmez sahibi olarak bakar. Bilmez ki eğer mülkiyette ebedilik söz konusu olsaydı; hânlar, hânumanlar ilk sahiplerinden onlara geçmez, hiçbir mâlik, mülkünü bırakıp da ahirete gitmezdi. Ne var ki nefis Kârûna gasbı mülkiyet, infakı da israf olarak gösterdiğinden dolayı Allah'a ait olan mülkün tamamını kendisi için harcamayı "hak", fakire bir ekmek parası vermeyi ise "ahmaklık" olarak görür.
Sayfa 28
“1886’da kadınlar tarafından çıkartılan ilk kadın dergisi Şükûfezâr’dır. Kadınların aşağılanmasını eleştiren söz konusu yayın siyaset dışında kadının kamuoyunda varlığını hissettirmeyi amaçlamıştır.”
Sayfa 143
Ben, onların konuşması bitince ilk söz alan değildim; üstelik sözlerim, bir cümlenin ortası, başı, sonu gibi bir şeydi. Tam bir cümle kuramıyordum. İsim tamamlaması gibi..
Sayfa 61 - İletişim
Reklam
Benim sorunum eşimle. Kendisi tanınmış bir üniversitede in­ şaat mühendisliği okumuş. Amerika'da master eğitimini ta­ mamlamış ve on bir yıldır bir Amerikan şirketinde çalışmakta. Evet, eğitimli bir eş söz konusu. Peki, bu eğitimli erkek, birlikte bir Ömür geçireceği, yuva kurup çocuk yetiştirece­ ği hayat arkadaşını nasıl seçti, seçerken nelere dikkat etti? Okumaya devam edelim: Biz görücü usulü evlendik. Tanımaya fırsatım bile olmadı. Henüz 21 yaşındaydım... Eşim Amerika'dan 2 haftalık izne geldiğinde sanki yangından mal kaçırırcasına tanışma, nişan ve resmi nikâhımız oldu. Kayınpederim vize işlemlerinin zor­ luğunu bahane ederek nikâhı aceleye getirdi. Nikâhtan bir gün sonra eşim Amerika'ya geri döndü. Altı ay internet üze­ rinden görüştük. Saat farkından dolayı kısıtlı görüşüyorduk. Altı ay sonra Türkiye'de düğünümüz oldu. Düğünden üç gün sonra eşimle Amerika'ya gittim. Üç ay sonra ilk kavga­ mızı ettik. Ben o gün evlendiğime çok pişman olmuştum. Geri de dönemezdim. Kimsem de yoktu dertleşeceğim. Günlerce ağladım. Eşim hiç oralı bile olmadı.
Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!.. Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiveriyoruz?
Biraz uzun bir alıntı ama bence buna değer.
"Amor intellectualis quo Murphy ipsum amat" Ne yazık ki öykümüzün "Murphy'nin Usu" diye adlandıracağımız şeyi tanımlayacak yerine gelmiş bulunuyoruz. Tanrıya șükür bu aleti gerçekte olduğu biçimde ele alacak değiliz, oldukça yersiz ve gereksiz bir tutum olurdu bu. Yalnızca Murphy'nin usunu duyumsayışı ve
"Allah'a yemin ederim ki uykuya daldığınız gibi, bir gün öleceksiniz. Uykudan uyanır gibi de diriltileceksiniz ve bütün yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz.İyiliklerinizin karşılığında iyilik, kötülüklerinizin karşılığında ceza göreceksiniz. İnsanlardan ahiret azabıyla ilk korkuttuğum sizlersiniz. "(Hz.Muhammmed sav.'in akrabalarını İslam'a davet ederken söylemiş olduğu söz...)
Eski dostların da dostları var
Saltanat Şurası'nda siyasal duruma ilişkin ilk verilen bilgilerin sonunda, "eski dostlar yardım eli uzatırsa kabul edip etmemek" yönleri söz konusu edildi. "eski dostlar" dan maksat kimler olduğu anlaşılıyor.
Türk Tarih KurumuKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.