Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bir insanın diğer bir insana yapabileceği tek iyi şey, o kişiyle doğru dürüst bir ilişki kurabilmesi için tek yol... Elini çekmektir!
Sayfa 973 - Pegasus yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Liseyi bitirdiğim gün de, beni fabrikadaki odasına çağırıp, kısa ancak etkili bir konuşma yaptı. Hatırladığım kadarıyla şunları söylemişti: "Şu anda hayatın ne olduğunu idrakten çok uzaksın. Biliyorum, arkadaşlarına göre çok ilerdesin, fakat yaşın icabı hayatı doğru olarak kavraman mümkün değil. Yaşlı insanlar kendilerinden gençlere, 'Senin yaşında olmak için neler vermezdim' derler. Ben bu türden aptallıklara inanmam. Hepimiz bir ömür süreriz. Çocukluk, gençlik, ihtiyarlık, uzun bir ömür bunlardan oluşur. Sağlıklı bir ihtiyarlık, iyi yaşanmış bir ömrün kanıtıdır. Ben gençliğimi yaşadım, şimdi sana bakıp, o günlere özlem duymamın bir manası yok. Hayat kudurmuşçasına akan bir ırmağa benzer, insanoğlu ise bu ırmağın azgın sularında yolculuk yapan bir dal parçasına. Bu yolculukta değişmeyen iki olgu vardır; ilki yalnız olduğun, ikincisi ise ne kadar uzun sürse de yolculuğunun ölümle sınırlı olması... Pek iç açıcı sözler söylemediğimin farkındayım ne var ki, gerçek bu.
Selim
Kendimizi kötünün yaşantısına sokabilseydik, kötü için bir şeyler yapmaya zorlanacaktık. Karışmak istemediğimizde, doğru olmayan bir muameleye tabi birine yardım edip etmemenin bahsiyle bile karşılaşmak istemediğimizde, algımızı engellediğimiz, kendimizi başkasının acısına kapattığımız, yardıma gereksinem kişiyle duygudaşlık bağımızı kopardığımız hepimizce bilinebilir bir gerçektir. Böylece korkaklığın günümüzdeki en hâkim şekli "karışmak istemedim" deyişinde gizlidir.
Çoğu zaman, başarının yalnızca başkalarına karşı kazanılan bir zafer olduğunu sanırız. Kazanmanın, birinci olmanın, sınıftaki en iyi notu almanın şart olduğunu ya da komşumuzdan daha fazla para kazanmak, mahalledeki en güzel arabaya sahip olmak gerektiğini doya doya… En sonunda hayatın bir yarış olduğuna, kayda değer tek başarının, başkalarına geçmek olduğuna inanırız. Peki ya en iyi ikinci notu aldığımızda, komşumuz terfi edip fazla para kazanmaya başladığında, mahalleye bizimkinden daha yeni bir araba geldiğinde ne olur? Başarı, bir anda başarısızlığa dönüşür. Tuhaf değil mi? Bu tür bir başarının çok kırılgan olduğu ortada. Her an bir başkası bizim yerimize bir numara olabilir… Ve başarı uçup gider. Kazanmanın, başkalarını yenmenin, insana kendini iyi hissettirebileceği doğru. Ama aslında biraz düşünürsek, bu tür bir keyif hissinin hemencecik uçup gittiğini fark ederiz. Başkalarına -yalnız ve yalnız başkalarına karşı- kazanılan başarılar, çoğu kez geçici, küçük başarılardır.
Sayfa 22 - Günışığı Kitaplığı
Olanlar üzerine kafa yormak istemiyor. Çoğu zaman sorunları irdelemekten kaçınırız; bazen yorganın altına saklanıp her şeyi unutmayı yeğleriz. Kimi zaman bu, insana iyi de gelir! Ama karşılaştığımız her başarısızlıkta kendi kendimize soru sormaktan kaçarsak, her seferinde sorunları reddedersek, şans yaratmak için doğru hamleleri yapamayabiliririz. O zaman da, bütün hayatımızı başarısızlıklara toslayarak geçiririz.
Sayfa 16 - Günışığı Kitaplığı
Reklam
Safsata, insana, gerçekte öyle olmadığı halde ya kendisi ile ilgili olarak, kendisinin hikmet, bilgi ve erdem sahibi olduğunu gösterme hususunda ya da başkasıyla ilgili olarak, onun yetersiz olduğunu gösterme hususunda ya da doğru bir görüş hakkında onun doğru olmadığını ve yanlış bir görüş hakkında da onun doğru olduğunu gösterme hususunda, söz ve yanıltma yoluyla, mugalata yapma, aldatma ve zihinleri karıştırma gücü veren becerinin adıdır.
Sayfa 112 - Litera Yayıncılık, I. Basım, 2018
Bazen öyle kalpsiz muamelelere maruz kalıyor ki insan; hakkını aramak, derdini anlatmak, hatta öfkelenmek bile istemiyor. Üzülüyor yalnızca. Bir insan bir insana bunu niçin yapar, merak ediyor. Milenko Yergoviç'in Saraybosna Marlborosu'nu hatırlayın: "İnsanın kalbi, yalnızca doğru yere hafifçe vurduğunuzda yumuşarmış."
Sayfa 6
Hayatın son adımının ölümün kapısına doğru olduğunu biliriz.Ama bizi hayattan uzaklaştıran bu son adım, ölümsüzlüğün ilk adımı değil midir sanki? Allah heyê, xem tunêye...
Biz bu dünyada her şey, en sefil nebattan tut, en uzak yıldızdan tut, en kudretli insana kadar bütün mevcutlar, bilerek bilmiyerek Allahtan gelen cazibenin kasırgası içindeyiz. Sonbaharda yapraklar nasıl boranın çektiği istikamete çullanırsa, hepimiz, her şey, Allaha doğru gidiyoruz.
Reklam
Unutmak, insana verilmiş en büyük hediye.
Bir kız, iki dirhem bir çekirdek giyinmiş bir oğlanla evlenmesine engel olan babasına "Bunu ödeyeceksin." dedi ve kendini öldürdü. Ama babası hiçbir şey ödemedi. Herif balık avlamayı çok seviyordu. Üç pazar sonra ırmağa gitti ve "Unutmak için..." dedi. Doğru söylemişti, unuttu da. Aslında bunun tersi şaşırtıcı olurdu. Birilerini cezalandırmak için kendimizi öldürmeyi düşünürüz, oysaki ona özgürlüğünü vermiş oluruz.
Yazarın Notu
Hayat insana elinden geleni yapmayı öğretiyor ama kalbinden geleni yaşamayı öğretmiyor. Bu hayattaki en büyük engelleri hiç hak etmediği halde kalbimizin önüne koyuyoruz. Susturuyoruz onu, duymazdan geliyoruz söylediklerini ve zamanla korkutuyoruz kalbimizi... Geç kalıyoruz. Yaşamaya, hissetmeye ve aşka... Şimdi bu satırları okuyorsan eğer hâlâ hayattasın demektir ve bu hâlâ yaşanacak şeyler olduğunun en büyük kanıtıdır. Kalbini görmezden gelme çünkü sana en doğru yolu eninde sonunda yine o gösterecektir. En güzel yerlerde, en doğru insanlarla yollarımızın kesişmesi ve her zaman en iyisinin değil, en hayırlısının olması dileğiyle...
Sayfa 178
Bağımlılık eğilimi her insanda vardır ve bu, onun toplumsallaşmış olmasının doğal bir sonucudur. Bir insanın kendi kendine yeterliği ve başkalarına bağımlılığı arasında belirli bir denge olması gerekir. Eğer bu denge bağımlılık yönüne doğru fazlaca kayarsa ortaya bazı sorunlar çıkar. Bir insan diğer bir insana aşırı oranda bağımlıysa bu onun kendi varoluş sorumluluğunu üstlenmekten kaçınmakta olduğunu gösterir. Böyle biri diğer insana muhtaç olduğu oranda ona yönelik düşmanca duygular da taşır. Çünkü varoluşunun sorumluluğunu ve kaderini bir başka insana teslim etmiştir. Bu, kendi sorumluluklarını üstlenmiş iki insanın birbirine bağlılığından farklı bir durumdur.
“Sevmenin göstergesi sahip olmaktan ziyade sahiplenilmekteydi. Aşkın gözünü kör, kulağını sağır zannedenler yanılıyordu; aşk insana hem doğru yolu gösterir hem doğru sözü ettirirdi.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.