Kitabımız 19. yüzyıl Paris hayatını, burjuva sınıfını, sosyeteyi, şaşalı baloları ve davetleri konu alan bir kitap. Kitabın asıl başrolleri Goriot Baba ve hukuk öğrencisi olan Eugene de Rastignac'tır.
Rastignac sosyeteye girmek isteyen bir erkektir. Kendine zengin ve tutkulu bir eş bulmakta kararlıdır. Kaldığı Vauquer Pansiyonu'unda Goriot Baba da kalmaktadır.
Goriot Baba ise kızları tarafından istenmeyen ama buna rağmen onların her derdine koşan, her isteklerine cevap veren, paraya sıkıştıklarında varını yoğunu yollarına seren bir adamdır. 2 kızı evli olan Goriot Baba'nın damatları onu istemediği için yolu Vauquer Pansiyonu'na düşmüştür.
Kitabın ilk 100 sayfası Vauquer Pansiyonu'unda kalan diğer pansiyonerleri de kapsıyor ve insanın bir hayli kafasını karıştırıyor. İsimlerin benzer oluşunu, 'şu kimdi, bu kimdi' diye diye 100 sayfa insana biraz eziyet gibi gelse de ondan sonraki sayfalar yerine oturmaya başlıyor.
Son 50 sayfası ise hiç olmadığı kadar duygusal. Eugene'nin Goriot Baba'nın son nefeslerinde yanından ayrılmayışı, kızlarının ise gelmeye bile tenezzül etmedikleri anlar çok acıklıydı. Son dakikalarında bile kızları hakkında kötü düşünmeyi reddeden bir babayı okuyoruz.
Balzac bu iki karakter üzerinden o dönemin koşullarını gözler önüne sermiştir.
Kitabı daha fazla anlatarak büyüsünü bozmak istemiyorum. Okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Aslında çok fazla klasik okuyan bir okuyucu olmasam da kitabı sevdim diyebilirim.
Yarıda bırakan birçok okuyucu arkadaşım var, ben okuduysam bu kitabı siz hayli hayli okursunuz. Sadece ilk 100 sayfa birazcık dişinizi sıkmanız gerekiyor, o kadar!
Kitapla kalın.