Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Muayene sırasında yaşımı sordu. 36-37 yaşında olduğumu söyledim. Hayretle: -Pek çabuk general olmuşsunuz. Sizin memleketinizde sizin yaşınızda başka genç general var mıdır? Harbiye Nazırımız da gençtir dedim. Bu soru karşısında kaldığım zaman, 21 sene Mısır'ın Kahire'sinde bulunmak ve Arapçayı anadili gibi konuşmak tecrübe ve tetkikatında bulunmuş olan ve bu itibarla Doğu'yu, doğuluları az çok tanımış olduğuna şüphe olmayan Doktor Vermer'in, içinden, "Zavallı Türkiye bu çocukların eline düşmek için ne hale gelmiş bulunmalısın!" dediğini hisseder gibi oldum. -Doktor, dedim; bizim ordumuzda ihtiyar generaller de vardır. Benim ve emsaliınin pek genç kabul ettiğiniz yaşta general oluşumuz, herhalde, ahval ve fevkalade hadiselerin, yapılmasını bize nasip ettiği önemli vazifelerin vatana çok faydalı oluşundandır.
Sayfa 176 - Karlsbad’da Geçen Günlerim (30 Haziran 1918-28 Temmuz 1918)Kitabı okuyor
Amerika'daki saygın Kürt gazetecilerden Mutlu Civiroğlu'nun arşiv araştırması ve benimle paylaştığı bilgiler dahilinde birkaç gün önce öğrendiğim ve bugün ziyaret ettiğim İsviçre'de Kürtler açısından tarihi öneme sahip bir mekan... İlk baskısı 22 Nisan 1898'de Mısır, Kahire'de Son baskısı 14 Nisan 1902'de İsviçre Cenevre'de yayınlanan Kürdistan isimli ilk Kürtçe gazete'nin son baskının yapıldığı Cenevre ofisi tam olarak videosunu izlediğiniz bu mekandaydı. Miqdat Bedirxan (Mikdad Midhat Bedir Han) İlk Kürtçe gazete olan Kürdistan'ı yayınlayan bir Kürt milliyetçisi ve gazeteciydi. Aynı zamanda Botan Emirliği'nin son Kürt Mîri olan Bedir Han Bey'in de oğluydu. Miqdat Bedirxan, Üsküdar Askeri Lisesi'nde , ardından Galatasaray'daki İmparatorluk Lisesi'nde (Mekteb-i Sultanî) eğitim gördü ve mezun olduktan sonra Osmanlı bürokrasisinde de görev aldı. Dönemin yetkin İngiliz gazetelerinden The British Journal, İstanbul ziyaretinde Bedirxan'dan bahsederken "Osmanlı İmparatorluğu'nda eğitimli, aydın ve soylu Kürtler de bulunmakta" şeklinde övgüyle anlatıyor. Gazetede ayrıca edebi eserler yanı sıra şairlere de yer verildiği gazete hakkında tarihi kaynaklar arasında. Dönemin şartlarına uygun olarak bazı baskıları iki dilli (Kürtçe ve Türkçe çevirili) yayınlanmış. Gazetenin son baskısının 14 Nisan 1902'de yayınladığı bu ofis, şimdi gazete ve sigara satan bir kiosk olarak işletildiği görülüyor...
Reklam
Kızıldeniz'deki Portekiz varlığı, Avrupa'nın Mısır'la olan ticaretinde tekel oluşturan Venedik ile Ragusa'nın ekonomik çıkarlarını da tehdit etmekteydi. Venedik Onlar Konseyi Lizbon'la diplomatik ilişkilerini kopardıktan iki yıl sonra, 1504 yılında yeni Kahire elçisi Bernardino Giova'ya Memlük yetkililerle Süveyş berzahında bir kanal kazılıp kazılamayacağı konusunu görüşmesini emreder. Birkaç yıl sonra, 1510 yılında, Venedik'e rakip ve çağda en bü yük ticari gemi filolarından birine sahip olan Ragusa Dalmaçya Cumhuriyeti Memlüklere yine aynı kanal fikrini açar. Portekizliler de Süveyş berzahında bir kanal açılmasının sunacağı imkânların bilincindedir.
Sayfa 6 - İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARIKitabı okuyor
Vezirler Dönemi Başlıyor
Bedrü'l-Cemâlî'nin Kahire'ye gelişiyle birlikte, çoğu tarihçiye göre, Fatımîler siyasî tarihinde "güçlü halifeler/imamlar dönemi" kapanmış ve "güçlü vezirler dönemi" başalamıştır. Dönemin isminden de anlaşılacağı üzere bu süreç kısaca gitgide otoritesi zayıflayan halifenin dinî vecibe ve onay dışındaki yetkilerinin artık tamamıyla vezirlerin eline geçmesidir.
Sayfa 317 - ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI ANKARA, 2018 İNCELEYİCİLER, PROF. DR. CASİM AVCI PROF. DR. RAMAZAN ŞEŞENKitabı okuyor
Mısır’da sol hareketin gelişimi O sm anlı devletinin büyük kentlerinde yaşanan deneyim e benzer bir seyir izlemiştir. İlk sosyalist düşünceler Avrupa ülkelerinde öğrenci olarak bulu­nan Mısırlılar tarafından benimsenmiş, Kahire ve İskenderi­ ye gibi büyük kentlerde ve sanayi kesiminde çalışanlar ara­sında yayılm ıştır. 19.yüzyılın sonu ve 20.yüzyılın başlarında Avrupa’da ilerici düşüncelerle tanışan Suriyeli Hristiyan öğ­renciler milliyetçilik, sosyalizm ve serbest girişim türünden fikirler ve uygulam alarla tanışmış ve bir grup aydın Mısır’a yerleşerek yayın faaliyetlerinde bulunm uştur. Mısır’da mev­cut Britanya yönetimi büro deneyimlerinden, dil bilgilerin­den ve yönetim becerilerinden yararlanmak üzere bu tür ki­şilere çeşitli işler vermiş, ancak Farah Antun gibi bir çoğu­nun sosyalizme yönelm esine engel olamamıştır.
TİTO &Bağlantısızlar
Tito bağlantısızlığı ve bloksuzluğu bilinçli ve aktif bir siyası tavır olarak öneren söylemiyle, Üçüncü Dünya ülkelerini hedef aldı. Aralık 1954'te Hindistan Başbakanı Nehru ile birlik- te, "aktif barışçı birliktelik" duyurusunu yayımladılar. 1955 Haziranında bu birliktelik çerçevesinde, "sosyalizme varmak için her ülkenin kendi özgün yolunu tutma hakkı"nı vurgulayan bir açıklama yapıldı. Tito böylece, Üçüncü Dünyalı sol-po- pülist önderlerin "sosyalizm"i "Sovyet uydusu" olmakla özdeşleştiren algılayışını ve tedirginliğini kırmayı amaçlıyordu. Tem- muz 1956'da Tito, Mısır Devlet Başkanı Cemal Nasır ve Hinditan Devlet Başkanı Nehru, Brioni'deki buluşmalarında, fikren olgunlaştırılan Bağlantısızlar Hareketi'nin zeminini oluşturdu- lar. Eylül 1961'de Belgrad'da yapılan uluslararası konferansla Bağlantısızlar (Bloksuzlar) Hareketi resmen kurumlaştı. SSCB yönetimi, ilişkisi bulunan ülkelerin Belgrad Konferansı'na katılmamaları için baskı uyguladıysa da etkili olamadı; toplantıya 20 devlet başkanı katıldı. 1964'te Kahire'de toplanan ikinci konferansta 50 ülke üye, 11 ülke gözlemci olarak temsil edili- yorlardı. Tito, Bağlantısızlar Hareketi bağlamında, "biz dünyanın vicdanıyız, adalesi değil!" sözlerinde ifadesini bulduğu gibi, uluslararası politikada "güç"ten başka ilkesellikleri öne çıkararak, barışçı, "dünyanın mazlumlarından" yana bir söylem geliştirdi.
Sayfa 71 - İletişim
Reklam
Ancak Kahire kahini Bilal, "sakın unutma! Dedi. "Aristoteles'in den vurduğu gibi gözün vazifesi sadece görmek değil, hakikati görmektir. Hakikati gören bir göz artık başka bir şey göremez. Çünkü o artık, başka bir vazife ile mükellef değildir ve başka bir gayesi de yoktur..."
Yakın zaman önce yapılan bir araştırmaya göre son üç yılda travmatik bir olaya maruz kalan insan sayısı erkek ve kadınlarda ayrı ayrı binleri aşıyor. En sık adı geçen travmalar ise şöyle: tecavüze ya da fiili saldırıya uğramak, ciddi bir kaza geçirmek, birinin öldürülmesine ya da yaralanmasına şahit olmak. Amerika'da sokakta yaşayan
Sultanın Arap tebaası içerisinde bağımsızlığı hedefleyen az bir kesim varken, ister sultanın Arap eyaletlerinde, isterse Kahire'de İngiliz "koruması" altında olsun, Arapça konuşan entelektüellerin çoğu gururlu bir şekilde kültürel miraslarının farkındaydı. Bu genellemeye bir istisna kökenlerini 7. yüzyıldaki Arap fatihlerin öncesine dayandıran bir Lübnan milli kimliği oluşturmak isteyen bazı Marunî entelektüeller tarafından ortaya konuldu. Ancak onlar azınlığın içinde farklı bir azınlık gruptular ve Butrus el-Bustani (ö. 1883) gibi Beyrut'taki diğer Hıristiyan entelektüeller mezhepsel sınırların ötesinde bir Arap kültürel birliği kavramını benimsedi, Müslüman entelektüeller için Arap geçmişiyle duyulan gurur Osmanlı idaresinin ilk üç yüzyılı boyunca hâkim bir motifti. Sadece bu gurur imparatorluğun son yüzyılında yoğunlaştı.
Sayfa 220Kitabı okudu
Tabakâtü'ş-Şâfiiyyeti'l-Kübrâ: Şâfiî terâcim kitaplarının en önemlilerinden biri olan Sübki'nin (v. 1370) bu eseri, sahanın önemli kaynaklarındandır. Şam ve Kahire'de müderrislik, müftülük ve kadılık gibi görevlerde bulunmuş, değişik eserler telif etmiştir. Sübkî, eserinde "Tarihçiler İçin Kaide" diye bir bölüm ayırır ve tarihçilerin uyması gerekli kurallar hakkında bilgi verir. Bu eseri tarih kitabı değilse de ilgili bölümde tarih metodolojisi ve felsefesi hakkında önemli bilgiler verir. Bu çalışmanın omurgası mahiyetinde olan eser, Tuğrul Bey döneminde Eş'ariler'e karşı yapılan uygulamalar ve meydana gelen hadiseler konusunda da ana kaynak hüviyetindedir. Bundan başka, Sünnî mezhepler arası ilişkilerin izlenmesi bakımından önemli bir kaynaktır.
Reklam
Kaçmaya çalışmak, yakalanınca başlarına gelebilecek katmerli felaketleri bildikleri halde buna yeltenmek, bir esaretin umutsuzluk derecesiyle orantılı görünmektedir. Heberer de kaçmayı dener. Kahire'den İskenderiye'ye vardıklarında yeniden hapishanelerine yerleşirler. Buradan kurtulmak için duvardaki taşları sivri tahta parçalarıyla gevşetmeye başlarlar. Hayli kalın olan duvarda birkaç gece uğraşıp didinerek bir delik açmayı başarırlar. Hatta duvarın öte tarafındaki aydınlığı bile görürler. Sabaha karşı deliğin nereye açıldığını gördüklerinde hayal kırıklıkları çok büyük olur: bir Yahudi'nin avlusuna! Hemen başlarına daha büyük bir bela açmamak için taşları usul usul yerleştirirler.
Giderek artan sayıda Müslüman entelektüel gelenek adı altında onlara intikal eden birçok uygulama ve düşünce biçimlerinin kısır ve değişmez hale geldiği ve hem sosyal hem de bilimsel ilerleme yolunda bir engel teşkil ettiğine dair inancın hem içinden hem de dışından gelen eleştirilere katılıyordu. İslam'ı tümüyle reddetmek ve Batı'yı
Sayfa 216Kitabı okudu
İslam'ı benimseyen beyazlar, beyaz olmayanlar gibi değişiyor bir başka insan oluyorlar. Kahire'den Cidde'ye, Kutsal Şehir Mekke'ye kadar gözleri mavinin mavisi, saçları sarının sarısı, derisi beyazın beyazı olan insanlarla aynı tabaktan yemek yedim. Nijerya'nın, Sudan'ın, Gana'nın Afrikalı Müslümanların sözlerindeki kardeşliği, içtenliği hissettim.
328 syf.
10/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Bazı kitaplar vardır okurken daha önce nasıl fark etmedim ki deriz kendimize. İşte öyle bir kitap oldu bu. Türkiye’nin panoramasını çıkaran, Türkiye’nin çalkantılı yılları ve destanlaşan bir aşkın romanı. Mardin, Haymana, İstanbul, Kahire, Şam, Dersim ve daha birçok şehir arasında geçen bir yolculuk. Avdo’yu Elif’i Perihan Sultanı ve Tüm Türkiye harmanlayan kitap…
Taş ve Gölge
Taş ve GölgeBurhan Sönmez · İletişim Yayınları · 2021550 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.