Cemil Meriç in en değerli eseridir Bu ülke. Belki de en çok bizi anlattığı için seviyoruz dur. İçinde altı çizilecek yüzlerce yer var. Yazarın gözleri görmeden bu eseri yazması da takdire şayan. Ama harf inkılabı konusunda yazara katılmıyorum. 600 yüzyıllık emeklerin boşa gitmesi vs. O dönemde iyi anlatilmadi hala anlatılıyor Atatürk o inkılabı dış Türklerle irtibat kurmak için yaptı hatta Azerbaycan bizden önce geçmiştir. Neyse bu kısımların muhasebesinin okuyunca yaparsınız. Sizden ricam bu kitabı iki kez okuyun daha verimli olacaktır.
Bu ÜlkeCemil Meriç · İletişim Yayınları · 201821,1bin okunma
Kasvetli bir Ankara sabahına uyanıyorum. Hava, gerçekten soğuğu sevebilen benim gibi insanlar için huzur verici görünüyor. Bu güzel pazar gününe onlarca aktivite sığdırabilirdim, bir sürü plan yapabilirdim ama haftalardır tek düşündüğüm şey ‘’pazar günü Hakan Günday okuyacağım’’ düşüncesi koca bir günümü ayırmak için aslında güzel bir sebep.
İncelememe başlarken kitabı okumaya karar verirseniz tüm ön yargılarınızı ve bağlılıklarınızı bir kenara bırakıp kitaba öyle başlamanızı tavsiye ederim. Eğer din,ırk ve millet kategorileri sizin için birer tabuysa bu kitap sizi rahatsız edecek içeriğe sahip nitelikte.
Kitap çok çarpıcı ve sarsıcı olmasına rağmen,o kadar anlaşılır ve sade bir dil
Eveeeeeet! Kitabımız bitti.
Şimdi kitapla ilgili şunu belirtmeliyim ki edebiyat dünyası ikiye ayrılmış durumda. Bir gurup eleştirmen ergenlik dönemine girmiş bir çocuğun iç konuşmalarını koca bir safsata olarak görürken bir gurup eşleştirmen ise yine ergenliğe girmiş bir çocuğun aile sevgisinden mahrum kalması sonucu hayata umutsuz bakmasının
Üzgünüm, duymak isteyeceğiniz şeyleri bu incelemeye yazmayacağım.
Hatta incelemem belki de birçok arkadaşı(mı)n hoşuna gitmeyecek. Ama bu gerçekleri söylemekten çekineceğim anlamına asla gelmiyor.
İlk çıktığı zaman kitabı elime aldım. Yavaş yavaş ve sindire sindire okuyup bir nevi önyargılarımı silmeye çalıştım. Ama üzgünüm, kitabın kapağını
Okur musunuz bilmem lakin yazdım.
İncelemeye başlamadan önce, felsefi bilgileri bu denli basit ve eğlenceli bir üslup ile kaleme alan Nigel Warburton 'a şükranlarımı iletiyorum :)
* Metnin uzunluğu gözünüzü korkutmasın, madde madde elimden geldiği kadar özetlemeye çalıştım.
Kitabımız kronolojik bir sıraya göre dizilmiş, 40 bölümden oluşuyor.
Oğuz Atay, beyninde oluşan bir tümör yüzünden, 13 Aralık 1977 tarihinde hayatını kaybetti. Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar romanında, kendi kendine ve topluma yabancılaşmış olan roman kahramanı Selim, intihar ederek yaşamına son verir. Oğuz Atay'dan izler bulduğum bu roman kahramanı intihar mektubunda şöyle yazar: "Belki ben tanıdığın
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Stefan Zweig kaleminden yine harika bir eser.
Tanınmış bir yazar olan R.’ye gelen hiç tanımadığı, bilinmeyen bir kadından gelen yirmi beş sayfadan oluşan bir mektup daha doğrusu bir aşk itirafı... Öyle bir aşk ki tüm hayatına sığdırmış, içten içe, gizli gizli sevmiş. Ama bir kendi bilmiş içindeki yangını,
"Herkes için ve hiç kimse için bir kitap!"
Böyle karşılıyor eser sizi.
Daha o an anlıyorsunuz içine atılacağınız maceranın hiç de kolay bir macera olmadığını...
Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Eseri elinize alıp, okuyup bitireyim şeklinde başlamanız oldukça yanlış olacaktır. Bunu akıcı değil anlamında söylemiyorum kesinlikle.
Aşk neydi hakikaten? Bir kızın cemaline, gülüşüne tutulmak mı? Gözlerinde kaybolmak mı? Onun için uğruna ölmeyi göze almak mı? Çöllere düşmek, dağları delmek mi? Yoksa bunlardan hiçbiri değil de bu aşkın kaynağını keşfetmek miydi aşk?
Bu topraklardan nice âşıklar, âşık olduğunu sananlar; ölürüm, biterim, yanarım, yakarım diyenler geçti fakat
İlk defa İhsan Oktay Anar okudum ve yazarın üslubunu ve kitabın kurgunu beğendim.Daha ilk sayfalarda yazarın ustalığı belli oluyordu.
KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM:
1.Herşeyden önce bu kitap tarihi bir roman değil,bana göre fantastik bir roman.Bu konuda itirazlar gelebilir ama dikkatle okunursa yazarın kendisi diyor romanında,bu bir düştü,sen
Bugün tesettür konusuna değinmek istiyorum. Önce minik bir hatıradan başlayalım:
Küçükken hep tesettürlü ablalara bir hayranlığım olurdu. Giydikleri o örtü adeta ben güçlüyüm, korunaklıyım.. izlenimi veriyordu bana. Tıpkı namaz gibi huzur veriyor mudur, diye düşünürdüm. Yaşadım, giydim, taktım ve evet öyle gerçekten.
Bir bayram günü köye