Ne haklı bir kitap! Şahane bir hayal gücü, sürükleyici anlatım, masum bir kahraman...
İnsan çocukluğunu hatırlamadan edemiyor. Kendi ellerimizle bezden yaptığımız bebekler, yine kendi kendimize diktiğimiz çeşit çeşit barbi kıyafetleri, çeşitli eşya kalıntılarından oyuncak koltuklar, masalar vs yapıp bunları en güzel kim dekor edecek temalı yarışmalarımız, ip atlamalar, dokuz taşlar, saymakla bitmeyecek türlü türlü oyunlar... Ne zengin bir çocukluk geçirmişiz. Evlere tıkılmadan mahallede ordan oraya koşturarak ruhumuzu ne güzel beslemişiz. Kitabı okurken tüm bunları hatırladım ve şimdiki tablet nesli için üzülmeden edemedim.
Ve elbette gerçekleri ustaca dile getiren kitabımız günümüzün zaman tasarrufu sağlayan onca alet edavatina rağmen zamanın tatsız, donuk, bomboş yitip gidiyor olmasına dem vurmuş belli ki.
Bir düşünün, insanlar güzel bir yere gittiklerinde ya da güzel bir şey gördüklerinde artık bakmıyorlar. Sadece fotoğrafını çekip paylaşıyorlar. Ellerinde telefon olmayacaksa bir yeri görmeye değer bulacaklarından, farklı bir atmosferi tecrübe etmeye yelteneceklerinden şüpheliyim.
Ya da kitap okurken bile kendimi geliştirmek için şu kadar günde şu kadar kitap okudum diyen kitle, okuduğu kitaplardan alması gereken lezzeti aldığından emin mi gerçekten?
Birbirimizle gerçek dostluklar ediniyor muyuz, yoksa sadece zaman öldürmek için ya da menfaatlerimiz için mi buluşuyoruz?
Her neyse, gerçek şu ki pek de iyi şeyler olmuyor ve duman adamlarımıza zaman çiçeklerimizi kendi ellerimizle sunuyoruz. Bizi kurtarmak için bir Momo da olmayacak üstelik