Gılgamış hakkında yazılmış birbirinden bağımsız beş ayrı şiirsel anlatı, ikinci binyılın ilk yarısına tarihlenir: Gılgamış ve Agga, Gilgamış'ın Kiş kralı Agga'ya karşı giriştiği başarılı isyanın öyküsüdür; Gılgamış ve Huvava (Gılgamış ve Sedir Ormanı), Gılgamış ve Enkidu'nun Sedir Ormanı'nın muhafızı canavar Huvava'yı yenmelerini; Gılgamış ve Gökyüzü Boğası adlı üçüncü anlatı, aynı ikilinin Inanna'nın üzerlerine gönderdiği Gökyüzü Boğasını öldürmelerini konu eder. Son iki anlatı ise Gılgamış'ın Ölümü ve Gılgamış, Enkidu ve Ölüler Diyarı başlıklarını taşır.
Öykülerin hem yazılı hem de sözlü bir biçimde Sümerlerden sonra Akkad, Babil, Assur ve diğer toplumlarda da tek- rarlandığı bilinmektedir. En eksiksiz kopyası, 7. yüzyılda Yeni Assur kralı Aşurbanipal'in Ninive kentinde kurdurduğu kütüphanede saklanan 12 tabletle günümüze ulaşmıştır. Bu yeni versiyonda bazı tanrı ve kahramanların adları değişmiş olmakla birlikte, ana kurgu aynen korunmuştur.
Şamil, bölgeye ilk temsilcisini 1843 yılında göndermişti. 1850 yılında daha güçlü bir ismi, Naip Muhammed Emin'i görevlendirdi. Bu kurnaz adam, aşiretleri birbirine düşürdü. Korkunç bir şiddetle hükmeden Muhammed Emin, bir yandan düzeni sağlama kisvesi altında katliamlara girişiyor, diğer yandan aldığı rüşvetlerle cebini dolduruyordu. En
Sargon'un hayatıyla ilgili çok az şey bilinir. Efsaneye göre Kuzey Sümer'de Kiş Kralı'nın sakisi olmadan önce, bebekken bir sepetin içinde yüzer hâlde bulunur ve mütevazı bir bahçıvan tarafından yetiştirilir. Uruk'un Lugalzagesi'ne karşı büyük bir zafer kazanmış ve bu kralın Mezopotamya'daki birçok müvekkil yöneticisinin kontrolünü ele geçirmiş, daha sonra ise başka fetihlere girişmiştir. Başkentini ve başarısını, Akad'daki karşılığı Sümer tanrıçası İnanna olan ve Astarte olarak da bilinen tanrıça İştar'a adayacaktı
_Medeniyet, insanların ne kadar para kazandığıyla ya da kaç tane lüks arabaları olduğuyla ölçülmez. Medeniyetin para birimi Sanat’tır. Sanat aristokrattır ve sanatla uğraşan kimseler de yükselerek seçkinleşirler. Müzelerimizde ve kütüphanelerimizde korunan da sanatın ta kendisidir. Sanat Müzesi'ni ziyaret ettiğinizde göreceğiniz, insanların
_İnsan nasıl canını kurtarmak için kaçarsa bir ayıdan, ben de öyle kaçıyorum karım olduğunu iddia eden o karıdan. Ben artık kendimin değilim. Ben bir eşeğim. Bir kadının kocasıyım. Üstümde hak iddia eden kadına aitim. Siz nasıl atınız üstünde hak iddia ediyorsanız o da benim üstümde öyle. Bir hayvana sahip çıkar gibi istiyor beni. Hani beni bir
Çivi yazılı belgeler göre,Kiş kralı Etana, üçüncü binyıl başlarında egemen olan ilk krallardan biridir və onun döneminde bütün ülke istikrara kavuşmuştur.
_İslam = Arapçılıktır. Asimilasyonla inananı araplaştırır. Her müslüman halk, araplaşmaya mahkumdur. Kuran’ın kendisi, Araplar için Arapça olduğunu söyler.(Şura 7) İnsanın tüm yaşantısı, giyimi, yemesi, içmesi, gezmesi, eğlenmesi, sevmesi, düşünmesi ve inanması “çöl bedevîlerinin kabile kanunu” ölçütlerine göre ayarlanmaktadır. İslamlaşarak milli
_Edebini kaybeden kimse, kötülükten zevk alır.
_Düşünmek, ruhun kendi kendine konuşmasıdır.
_Adaletli olmak herkese eşit davranmak değildir, herkesin durumuna, konumuna göre davranmaktır.
_Arzular ve duygular arabayı çeken iki at, akılsa onları yönlendiren arabacı olmalıdır.
_Müziğin insanı götüreceği yer güzellik sevgisidir.
_Görünen değişiyor,
AKDİKEN. Roma’nın üzerinde kurulduğu Tiberis Nehri kıyısındaki kutsal ormanda yaşayan Carna adındaki nympha bakire kalmaya ant içmişti. Carna yüksek tepelerde ve ormanın derinlikle rinde avlanırdı. Birisi onu görüp beğenecek olursa eğer Carna bu kişiyi peşinden ormana gelmesi için çağırır, sonrada gözden kaybolurdu. Onunla evlenmek isteyenler
Bu şair bayan hem bir prenses,hem de önemli bir mabedin başrahibesi. O, ilk Akat Kralı I. Sargon'un kızı (İÖ.2400). Sargon, kendinden hemen hemen 1000 yıl sonra onun ağzından yazılmış bir şaire göre, bir rahibenin çocuğuymuş. Bu şiir şöyle:
"Ben Agade'nin kralı büyük kral Sargon!
Annem yüksek bir rahibe idi, babamı bilmiyorum.
Bu arada, ülkenin kuzeyinde Akkad’lı hükümdarlar gitgide güçleniyorlardı. Akkad kenti, Dicle ile Fırat arasında her ikisinin birbirlerine en çok yaklaştıkları bir yerde kurulmuştu. Ondan biraz ileride, Fırat üzerinde, Sümerlilerin kurdukları, ancak Samîlerin ele geçirip genişlettikleri, güneş tanrısı Samas’a adanmış tapınağıyla Sippar kenti vardı;
Yusufun, kardeşlerini kıskandıran rüyaları, Akad Kralı 1. Sargon'un rüyalarına benziyor. Sargon, Kiş Kralı Urzababa'nın sarayında içkicibaşı iken, hasta Kral'a, gördüğü iki rüyasını anlatıyor. Kral, bu benden krallığımı alacak diye korkuyor ve onu öldürtmek istiyor. Hakikaten Sargan yalnız Kiş krallığını elde etmekle kalmıyor; bütün Sumer'i ve Kuzey Mezopotamya'yı ele geçirerek kendisine Sumer ve Akad'ın kralı unvanını veriyor. Yusuf da Sargon gibi rüyası yüzünden öldürülmek isteniyor. Fakat sonunda rüyası çıkarak saygın ve zengin bir adam oluyor.