Git kurtar kendini dostum! Kurtar canını tüm bağların zulmünden! Ve bırak evleri, onları yapanlara mezar olsunlar! Git! Seninkinden başka toprak bul! Kendi ülkenden başka ülkeler! Ama asla kendi canından başka can bulamazsın! Düşün! Tanrının toprakları sonsuz genişlikteyken, seni alçaltan bir ülkede yaşamanın ne kadar anlamsız, ne kadar şaşırtıcı olduğunu!
Binbir Gece Masalları'nın 1.cildinde yer alan "Vezir Nureddin, Kardeşi Vezir Şemseddin ve Hasan Bedreddin'in Öyküsü"ndeki düğün sahnesinde Vezir Şemseddin'i cezalandırmak isteyen ülkenin hükümdarı, vezirin kızı Sitt-ül Hüsn'ü bir kambur ile evlendirmek ister. Kambur tipi öykü boyunca varlığını korur ve öyküde çirkinliği temsil eder. Vezir Nureddin'in oğlu Hasan Bedreddin öykünün baş kişisidir ve öyküde güzelliği temsil eder.
Sitt-ül Hüsn ile kamburun düğünlerinde bir ecinniye(dişi cin) oyun oynar kamburu bir wc'ye kilitler ve Sitt-ül Hüsn ile Hasan Bedreddin'in evlenmelerini sağlar. Ecinniyenin isteği güzelin güzelle birleşmesidir. (Hsn kökünden Hüsn ve Hasan kelimesi türer.)
Buradan anlaşılıyor ki öykünün amacı aşkı ve aşkın gerçekliğini ve sahteliğini anlatmak değil, güzelliği (gözün gördüğünü öğrenilmiş bir şekilde kabul ederek) anlatmaktır.
Kamburu sadece öykü kişileri değil, öykünün anlatıcısı da tarafsız kalmayarak aşağılar: "Kambura gelince, bütün bunlar olup biterken, kötülemelerden yılmış; bir kenarda tek başına maymun gibi oturup kalmış; ve rastlantı kabilinden onun yanına kim yaklaşmışsa ya da yanından kim geçmişse, onunla alay etmek için mumlarını söndürmüşler." (308)
Gelgelelim Voctor Hugo, 1831'de aşkı ve aşkın gerçekliğini bir kambur karakter üzerinden anlatmıştır. Gelenekselin tekdüze güzellik anlayışından uzaklaşmasından dolayı, Victor Hugo'nun dilimize "Notre-Dame'ın Kamburu" olarak çevrilen söz konusu eseri Modern Edebiyat'ın zirve anlatılarından biri olarak kabul edilir.
Alçaklığın Evrensel Tarihi kitabında “Düş Gören İki Adamın Masalı” adlı öyküde: Mısır’da yaşayan, fakirleşmiş bir adam rüyasında kısmetinin Isfahan’da olduğunu görür ve çetin bir yolculukla oraya gider. Başına kötü şeyler gelir, tutuklanır. Sonra asesbaşı da benzer bir rüya gördüğünü söyler vs. Spoiler olmasın yeter.
Bu hikayeyi başka bir yerde okuduğumu hatırladım veya benzerini.
Simyacı'da Santiago’nun başına gelen şey de buydu. Simyacı özgün değilmiş meğer, modern bir uyarlama imiş.
Verdiğim puanı kırmaya gidiyorum şimdi.
Borges kaynak olarak
Birinin yokluğu bana aklımı yitirtti. Ey benim çıldırdığıma inananlar, buna neden olanı bana geri getirin. Ruhuma bir merhemin ferahlığını getirmiş olursunuz.
Aşk öyle büyük bir duygu ki, hiçbir şey yokken o vardı ve hiçbir şey kalmadığı zamanda o bulunmaya devam edecektir. O gerçeğin köprüsü, ilk ve son olan şeydir.
|
Binbir Gece Masalları'nın Birinci Gece Öyküsü'nün içerisinde yer alan Birinci Şeyhin Öyküsü'nde yirmi yıllık evliliğinde çocuğu olmayan Birinci Şeyh, kendine bir cariye alır ve ondan bir oğlu olur. Bunu kıskanan karısı ise sihir yaparak cariyeyi ineğe, oğlunu ise bir buzağıya dönüştürür.
Ovidius'un Dönüşümler'inde
Binbir Gece Masalları'nın 1.cildinde yer alan "İkinci Kalenderin Öyküsü"nün başkişisi olan İkinci Kalender, bir ecinniye tarafından maymuna çevrilir. İkinci Kalender usta bir hattattır ve ecinniye tarafından cezalandırılıp maymuna dönüştürüldüğünde de bu ustalığını yani yeteneğini yitirmez. Maymun haliyle İkinci Kalender, bir gemiye alınır ve bir sahil şehrinin hükümdarına satılır. Maymun da olsa hattatlığındaki üstün yeteneği sayesinde hükümdar tarafından çok takdir görür, katırlara bindirilip gösterişle saraya davet edilir ve hediyelendirilir, hilat giydirilir.
Beni bu noktada düşündüren takdirin ve iltifatın yöneldiği yönlendiricinin maymun olması oldu. Çünkü sanırım öyküde anlatılmak istenilen hilhatı giyenin de katıra bindirilenin de ve hükumdar tarafından hürmet görenin de marifet yani yetenek olduğudur ki marifet sahibinin bir maymun olması da bunu değiştirmez.
Hava kısa kolluyla gezilecek kadar sıcak. İnsanın tatlı Nisan güneşinde kedi gibi mayışası geliyor. Adana sokakları MİİİİİSSSSS gibi portakal çiçeği kokuyor. Neredeyse çiçek kokusundan sarhoş geziyorum. İşe gitmek böyle günlerde de pek zor. Pandemi olmasaydı Portakal Çiçeği Festivali ne ihtişamlı olurdu ama. Özledik. İnşallah gelecek yıla artık.
Dumas, Monte Kristo Kontu'nun yapısını iç içe hikâyeler tekniği ile kurmuş. Bu tekniğin ilk halini Binbir Gece Masalları(Arap Geceleri)'nda görürüz. Zaten Dumas, sıkça Binbir Gece Masalları'na anıştırmada bulunur ve Binbir Gece Masalları'nın kahraman isimlerini kullanmaktan çekinmez. Metinde ana hikayeden bağımsız verilen bütün yan hikâyelerin temel konusu ise bir kadın yüzünden erkeklerin/erkekliğin düştüğü zor durumlardır. Binbir Gece Masalları'nda da kahramanı yolculuğa çıkaran ya bir ecinni ya da bir kadındır ki ecinnilerin çoğunun cinsiyeti de kadındır.