Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
·
Puan vermedi
Hırsızın kim-ne/ler olduğunun yoruma açık olduğu bir kitap. Dili akıcı sade. Ana kahramanın zayıf noktaları onu geleceğine götürüyor. Kitabı anlatmıs bulunmayım. Sevmenin neleri affettirebileceğini de hissettiriyor. Kitabın sonunu biraz soluk buldum diyip bitiriyorum.
Hırsız ve Köpekler
Hırsız ve KöpeklerNecib Mahfuz · Kırmızı Kedi Yayınevi · 2020611 okunma
313 syf.
10/10 puan verdi
umutla bağdaşmaz acı.Bu acı ne denli büyük olursa olsun,yüz arış daha yukardadır umut.öyleyse,rahat bırakın beni araştırıcılarla,kahrolsun ustalıklar,kahrolsun gülünç kancık köpekler,numaracılar,gösteriş meraklıları !umudunu keser,acı çeken ve bizi saran gizemleri teşrih masasına yatıran.kaçınılmaz gerçekleri tartışan şiir daha az güzeldir tartışmayandan.aşırı kararsızlıklar,yararlanılamayan yetenek,zaman yitirme:hiçbir şeyi denetlemek kolay olmayacak artık
Maldoror'un Şarkıları
Maldoror'un ŞarkılarıComte de Lautréamont · Kırmızı Yayınları · 2012561 okunma
Reklam
Mecazlarla ve imalı anlatımlarla dolu bu alıntıyı ince bir fikir mülahazasıyla anlamaya çalışın. Bakalım kim ne anlayacak :-) Kendiliğinden Gösteriler'in en büyük tutkunu koyunlardı; içlerinden biri vakit kaybettiklerinden ve soğukta dikilip durmaktan başka bir şey yapmadıklarından yakınmaya kalksa (bazı hayvanlar, gerçekten de, domuzlar ve köpekler ortalıkta görünmediği zamanlar yakınıyorlardı), koyunlar o saat bir ağızdan, "Dört ayak iyi, iki ayak kötü!" diye avazları çıktığı kadar meleyerek onu susturuyorlardı. Ama hayvanlar bu törenlerden genellikle hoşnuttular. Ne de olsa, kendi kendilerinin efendisi olduklarının ve yalnızca kendi yararları için çalıştıklarının anımsatılması, yüreklerini ferahlatıyordu. Böylece şarkılarla, tören alaylarıyla, Squealer'ın sıraladığı rakamlarla, tüfeğin gümbürtüsüyle, horozun ötüşleriyle ve bayrağın dalgalanışıyla, ara sıra da olsa, açlıklarını unutabiliyorlardı. Nisan ayında Hayvan Çiftliği'nde Cumhuriyet ilan edildi. Bir başkan seçmek gerekiyordu. Tek aday olan Napoléon oybirliğiyle başkan seçildi.
296 syf.
3/10 puan verdi
kediler, köpekler, böcekler.. sonra rüzgar sonra bir iki damla yaş filan. he aret hee. kesin öyledir zaten. fazlasıyla yapay ve zorlama. ve biri bu adamı lütfen ikaz etsin. bir yazar bu kadar imla hatası yapmamalı. ve yine biri bu adama ikide bir cümlenin sonuna anlamlı anlamsız üç nokta koymasının yazdığı cümleyi daha etkili hale getirmediğini lütfen söylesin. 15 yaşında değiliz. ve son olarak bu hayatta ne zorluklar yaşayan insanlar var. sanki onlardan biriymişsin gibi davranmayı kes. çünkü öyle değilsin. çünkü samimi değilsin. sürekli ağlayıp zırlayıp kadın gibi davranışlar sergilemen ise kitapta yarattığın o kadının kollarından bu kadının kollarına hikayesi ile homo duygularını ne yazık ki saklamaya yetmemiş. bir yandan itiraf bir yandan kılıf. bence korkaksın. ve yine aynı zamanda yalancısın. bu neden diye soracak olursan, bu da arka fonda kullandığım tek sayfalık süslü ama içini açınca boş çıkan kutuyu iyi pazarladığın içindi.
Bin Yüz Bir İnsan
Bin Yüz Bir İnsanAret Vartanyan · Destek Yayınları · 2017360 okunma
"Oysa yağmurda ıslanmanın verdiği huzur hiçbir şeyde yoktur. İnsan olmaktan utanmadığın tek andır, ağaçlar gibi, çiçekler gibi, köpekler, kuşlar, kediler, bildiğin bilmediğin bütün hayvanlar gibi ıslandığın an. Doğanın bir parçası olduğunu hissedersin. Manzaraya dışarıdan bakan kibirli insanlardan uzakta, o manzaranın bir parçası olursun. Irkının kendini beğenmişliğini unutur, bir böcek kadar özgür, sunarsın kendini doğaya. Yalan yoktur o anda. Aldatma yoktur. İki kuruşluk hesap için bin kazık atan dostlar, uçkurunun derdine düşmüş babalar, hayatını altüst eden kardeşler yoktur. Yağmur damlaları vardır sadece. Bir de sen."
Sayfa 63 - Can YayınlarıKitabı okudu
101 syf.
4/10 puan verdi
William S. Burroughs'un hayatının son dönemlerinde kedileri Ruski, Smokey, Fletch ve Calico Jane ile ilgili hikayelerini, rüyalarını ve gözlemlerini anlatan bu deneme türündeki kitap yazarın yumuşak ve sevecen yanını gözler önüne seriyor. Kitabın sevmediğim yanı, yazarın kedi ve köpekleri karşılaştırarak, daha çok sevdiği kedileri göklere çıkarması, köpekleri ise yerin dibine sokması. Yazarın genellemelerini hatalı buldum, üstelik kedi ve köpek gibi karakter sahibi hayvanlarla ilgili genelleme yapabilmiş olmasını bile garip buldum. Yazarı daha iyi tanımak isteyenler için okunabilecek ufacık, çerez niteliğinde bir kitap diyebilirim, fakat hayvanlar özellikle köpekler konusunda hassassanız İçerdeki Kedi'nin sinir bozucu bir kitap haline gelmesi de çok mümkün.
İçerdeki Kedi
İçerdeki KediWilliam S. Burroughs · Sel Yayıncılık · 2013193 okunma
Reklam
Elveda arzularım, tatlı hayallerim, gökteki ay, paslı tenekeler, çürümüş tahtalar kalabalığı elveda! Kediler, köpekler, kerpiç duvarlı evler, erkek yüzlü Kürt karıları, eğri sokaklar ve nihayet beyaz perdede kalın örgüleri hoplayan sevdiğim, sana da elveda!
... Diğer köpekler gibi Buck da bunu hissetti ve bir değişim yaşayacaklarını anladı. François tasmalarını takıp onları üst güverteye çıkardı. Soğuk yüzeye ilk adımında Buck'ın ayağı, çamura çok benzeyen beyaz ve lapa gibi bir şeyin içine battı. Hemen pıskırarak havaya sıçradı. Üstelik bu beyaz şey neyse, havadan da aşağı düşüyordu. Silkelendi ama daha fazlası tekrar üzerine kondu. Merakla kokladı ve yaladı. Ateş gibi yakıyor ve bir an sonra yok oluyordu. Bu durum Buck'ı hayrete düşürdü. Tekrar denedi ve tekrar aynı sonucu aldı. Seyredenler şamatayla güldüler ve Buck utandı ama neden utandı, bilmiyordu; çünkü bu onun gördüğü ilk kardı...
"Köpekler yeterli değil artık; bakın insanlar nasıl da yalnızlık duyuyorlar; dostluğa gereksinimleri var, dayanacak daha büyük, daha güçlü bir şeye gereksinimleri var. Köpekler yeterli değil: bize filler gerek.."
İşgale uğrayan bütün memleketlerin,asırlardan beri başına gelenler tabi bizim başımıza da gelmiş, vatan muhabbetini, millet sevgisini, her çeşit hamiyet ve kahramanlık o zamana kadar hiç kimseye, bilhassa cephelerde köpekler gibi düşüp ölenler bırakmayan beyler, paşalar, zenginler, münevverler, alimler, serbest meslek erbabının sivrilmişleri. -Tabii hepsi değil fakat yüzde doksan sekizi- birdenbire düşmanla sarmaş dolaş olmuşlardı. Düne kadar Türk ordusuna küflü saman, kurtlu bakla ne vesaire veren ve milyonlar kazandıktan başka bir de harp madalyasına layık görülen müteahhitler,derekap düşman ordusuna en birinci malzeme satmaya başlamışlardı.
Sayfa 304Kitabı okudu
Reklam
Gün ağarmasıyla başlayan senfoni orkestrası... Orkestra şefi Güneş, gökyüzünü aydınlattıkça orkestranın katılımcıları çoğalıyor. Ta ki ortalık aydınlanıncaya kadar... Kemanda bülbüller, trombonda kazlar, klarnette kargalar, ritim gitar da kumrular, davul ve bateride köpekler, solo gitarda horozlar, orgda kurbağalar... Tanrı'nın orkestrası! Basların, tizlerin mükemmel geçişlerle başarıldığı bambaşka bir müzik kültürü. Beethoven, Mozart, bu orkestradan çok gerilerde. Önce kurşuni,sonra beyazlaşan ve sonunda güneşin doğuşuyla mavileşen gökyüzü... Gün ağarmasıyla sazların üzerindeki sis yorganı,soyunan seksi birkaç kadın gibi açılmaya başlıyor. Gün doğumuyla orkestranın ağırdan sunduğu senfoninin azalmasını ve bitirilmesini umursamayan nehir, tüm berraklığı ile Güneş'in orkestra şefliğini kabullenmeden kendince akıyor... Hep akıyor...
Sayfa 467Kitabı okudu
KALDIRIMLAR I Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; Biri benim, biri de serseri
Elinde ne piyon kaldı, ne vezir, ne kale Düştü birbiri ardına atlar, filler Ama şah hâlâ direnmekte Yeni taşlar bulundu çünkü: Köpekler...
Hayvanlarla da çok yakın ilişki kurabiliyordu."Benim konuşan gazetem" dediği Latife'nin London Times gazetesinden O'na çeviri yaptığı sırada çekilen bir fotoğraf çok hoşuma gider. Bu gazetenin Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması üzerine yayınladığını bir kitapta görmüştüm. Her yanında küçük köpekler , öte yandan büyük bir köpek... Atatürk böyleydi. Bir de Fox adlı bir koruyucu köpeği vardı. Büyük Millet Meclisi'nde işler iyi gitmediğinde Fox , Atatürk'ün koltuğunun altında "hırrr!" diye homurdanırdı. Atalardan , onların huysuzluklarından , onlara kötü davranılmasından söz edildiğinde , Atatürk "Hayır , hayır ; atla konuşmalısınız." derdi. Atla fısıldaşırdı. Sesiyle hayvanlarla nasıl iletişim kurabildiğini görürdünüz. Kuşkusuz iletişim , yalnız insanlar arasında yapılan bir şey değildir. Atatürk , buyruk verici varlığının yanında , parmaklarının ucuyla bile çevresiyle iletişim kurabiliyordu.
Sayfa 342 - Tarquin OlivierKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.