Ağlamaklıyım.
Bitti.
İnsanların iyiliğine, dünyanın güzelleşebileceğine, iyilerin saf iyi kötülerin saf kötü, çıkarcı olduklarını bir kez daha görerek bir yandan karamsarlığa bir yandan umuda sürüklüyor İnce Memed.
Abdi Ağalar bitmeyecek, Hamzalar Murtazalar eksilse de yok olmayacak, bir kötünün yerine bir kötü daha gelecek diyoruz ya ama iyinin sayısını hep gözardı ediyoruz.
Bu dünyada iyiler daha çok ama bir kötünün gözü karalığı sindiriyor hepsini.
Ferhat Hocanın isyan çağrısına o kadar azı ayaklanıyor, yürekleniyor ki düşünüyorsun ve biliyorsun zulme ses çıkarmayanlar daha büyük zulüm görecek.
Bir çocuğun ağlamasına dayanamayan, aç gördüğü biri karnını doyurmadan kendisinin boğazından bir şey geçiremeyen, adına destanlar yazılıp, türküler dualar okunduğunda bile yüzü kızarıp başını eğen bir eşkıya yaratabilen, insanlığa umut dağıtan Yaşar Kemal'in bizim topraklarda doğması nasıl bir hediyedir bilemem ama bence o da Kırklara, ermişlere karışmış gitmiştir :)
Yaptığım meslek mi beni bu kadar duygusal yapıyor, yoksa İnce Memed i okuyan herkes mi aynı şeyi düşünüyor bilmiyorum ama bence okuyanı gerçekten iyi insan yapıyor.
Ne diyor Dostoyevski (Ayrıca Zülfü Livaneli) "Dünyayı güzellik kurtaracak. "
İnce Memed 4Yaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202115,9bin okunma
Nazım Hikmet’i azıcık da olsa anlayacak kudrette gibiyim de anlatacak kudrette değilim. Olamadım olamıyorum ! Şairler şiirlerini bazen şiir yazmış olmak için yazmış olsa ne kadar kolay olurdu. Saçma sapan oldu değil mi temennim? Hani diyorum , sadece okusam , meraklanıp detayına inmesem , ne kadar kolay. Ruhun dinlensin, beynin
Adı Huzur, tüm karakterleri huzursuz bir roman. Dört ana karakter vardır kitapta. Onların üzerinden de dört bölümle aktarılır olaylar.
İhsan doğuyla batı arasındaki sıkışmışlığın huzursuzluğunda. Mümtaz yaşamın ve aşkın..Suad
Friedrich Nietzsche ’nin temsilcisidir, iyinin ve kötünün ötesindeki insanı arar. O yeni insanın huzursuzluğunda..Nuran 1930’lu
Hayatın en büyük kuralını bilir misiniz?
Kaçtığınız şeylerin tutsağı olursunuz!
En çok neyden korkarsanız bir gün gelir o yakalar sizi! "Korktuğum başıma geldi," der ya insan. Gelir, gelmeden ölmezsiniz!
Ve hayat, daima sevdiğinizle sınar!
İzaha gereği yoktur bu cümlenin. Okuyan herkes bilir sevdiğiyle sınanmanın ne demek olduğunu.
Yokuşun Başı ile devam etti. Nusret zorlu bir yoldan giderken, şimdi karşısında bir yokuş var ve o yokuşu çıkmak zorunda. Bakalım o zorlu yokuşu nasıl çıkacak?
On iki yaşında bir çocuk düşünün. Elinde hiçbir olanak yok, hiçbir gelir yok. Ama azim var. Ben yapacağım, ben başaracağım diyen bir azim.
Ülkemizde çok yanlış bir düşünce yapısı var: "Çocuk bakmak tecrübe işidir, okuyarak izleyerek öğrenemezsin"
50 yaş üstü bir grupla bile konuşurken çocukluktan kalma travmasını anlatıyor ve sesinin titrediğini görüyorum.
Kimisinin 5 çocuğu var ve 5.si gerçekten tam yetişmiş, çünkü artık nasıl yetiştireceğimizi biliyoruz diyorlar.
Küçücük bir çocuk. Sürekli neşe içinde. Çevresini de neşesiyle, coşkusuyla etkilemektedir. Düşman askeri İzmir'de denize döküldüğünde sevincinden sabahlara kadar uyuyamaz. Karşısına bir bayrak dikip sürekli marşlar söyler. Bir gün arkadaşına "Kaçıp Ankara'ya gitsek..." der. Arkadaşı ise "İyi ama biz orada ne işe yararız ki?"
Ben bugün bu ülkeden vazgeçtim.
Dersini çalışmaya gitmişsin, bu ülke için bir şeyler yapmak istiyorsun, üstünde kimseye iyi hal indirimi verdirmene sebep olacak (!) bir kıyafet yok, sakin sakin eve dönüyorsun ama sırf yoldan bir kız geçti diye, saç da tahrik edici olabilir gerçi hayatlarında hiç kadın görmemişler çünkü, ne oldukları belli olmayan