Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Brüksel’deki Moda Moda isimli sado-mazo barın müdavimlerinden birini tanımıştım. Evli ve üç çocuklu bir adam. İçinde önlenemez bir istek vardı gerçek bir kaltağa dönüşebilmek için. Tek arzusu bir fahişe olabilmekti. Koridorlarında dolandığım hastaneye geldiği zaman gecenin ilerisinde, derin kesiklerini diktirmek için, iç çamaşırından hijyenik ped
Durmaksızın düş kurarak, yapılmadık iş bırakmam ;karşımdaki konuşan kişinin yüzündeki mimikleri en ince ayrıntısına kadar yakalarım, cümlelerindeki milimetrik sapmaları fark ederim; ne var ki, duyduğum halde aslında onu dinlemez, bambaşka şeyler düşünürüm ve aramızda geçen konuşmadan en az anımsadığım, o sırada sarf edilen sözcükler olur-hem onunkiler hem benimkiler. İşte bu yüzden ,bir ettiğim lafı bir daha eder, cevabını aldığım soruyu tekrar sorarım sık sık; buna karşılık, sonradan aklımdan uçup giden bir şeyi söylediği sırada karşımdakinin yüz hatlarının gerilişini ya da daha önce anlattığını unuttuğum bir hikaye anlatırken, beni yalnızca gözleriyle dinleyişini, fotoğrafını çekmiş gibi, 3-4 sözcükle tarif edebilirim. İki kişiyim ben-ikisi de ortalarındaki mesafeyi koruyor, aralarında hiçbir bağ olmayan siyam ikizleri bunlar...
Reklam
Bu açıdan bakınca, yağmurda hüzün gibi bir şey galiba: İlk başta aman bana ilişmesin diye didinir sakınırsın, emniyetli ve kuru kalmak için elinden geleni yaparsın, ama baktın ki olmuyor, baktın ki yağıyor üzerine dört bir koldan, gark olursun ta dibine kadar ve bir kez bu kadar battın mı içine, ha bir damla eksik ha bir damla fazla ne fark eder. Yağmur da hüzün gibi bir şey, yakalandın mı bir kez, azı çoğu yok artık. Olsa olsa kuru kalabilenler" ve "sağanaktan nasibini alanlar&quot
"Eğer Tanrı'yı biliyorsanız niye onlara anlatmıyorsunuz? Tanrı hakkındaki bu kitapları niye vermiyorsunuz insanlara?" "Onlara Othello'yu neden vermiyorsak, bunları da aynı nedenle vermiyoruz; eskiler de ondan, yüzlerce yıl öncesinin Tanrısını anlatıyorlar. Şimdinin Tanrısını değil." "Ama Tanrı değişmez ki." "İnsanlar değişir ama." "Ne fark eder?" "Öyle bir fark eder ki..."
"Eğer Tanrı'yı biliyorsanız niye onlara anlatmıyorsunuz?" "Eskiler de ondan, yüzlerce yıl öncesinin Tanrısını anlatıyorlar. Şimdinin Tanrısını değil." "Ama Tanrı değişmez ki." "İnsanlar değişir ama." "Ne fark eder ki?" "Öyle bir fark eder ki."
Sayfa 230
''Ne var ki gerçek hayatta bizler edilgin birer seyirci olacağı­mız yerde uğraşları olan birer oyuncuyuzdur ve bu da çok fark eder. Sahnede oynanan oyunlardaki şiddetli duygu değişimleri yalnızca birer seyirci olarak gözleri­mizin önüne serildiği zaman bunlara hemen saçma dam­gası vururuz.''
Reklam
Yalnız ölüm yalan söylemez! Ölümün varlığı bütün vehim ve hayalleri yok eder. Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır. Hayatın derinlerinden seslenir, yanına çağırır bizi. Ve biz, henüz insanların dilini bile anlamadığımız yaşlarda, ara sıra oyunlarımızı yarıda kesiyorsak, bunun nedeni, ölümün seslenişini duymuş olmamızdır... Ömrümüz boyunca ölüm bize el eder, çağırır bizi. Her birimiz ansızın, sebepsiz düşüncelere dalmıyor muyuz, bu hayaller bizi öylesine sarıyor ki zamanı, mekânı fark etmez olmuyor muyuz? Insan bilmez bile ne düşündüğünü; ama sonra kendini ve dış dünyayı hatırlamak, düşünmek için toparlanmak zorundadır. Bu da bir sesidir ölümün.
Denizyıldızı
Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden bir yazar, sabaha karşı kumsalda dans eder gibi hareketler yapan birini görür. Biraz yaklaşınca, bu kişinin sahile varan denizyildizlarını okyanusa atan genç bir adam olduğunu fark eder. Genç adama yaklaşır: - Neden denizyıldızlarını okyanusa atıyorsun? Genç adam cevap verir: - Birazdan günes yükselip, sular çekilecek. Onları suya atmazsam ölecekler Yazar sorar: Kilometrelerce sahil, binlerce denizyildizi var Ne fark eder ki? Genç adam eğilir, yerden bir denizyıldızı daha alır, okyanusa fırlatır. Onun için çok șey fark etti ama...der.
Sayfa 164 - İnsan KitapKitabı okuyor
“Güneş seni aydınlatmıyorsa , ayın ışığından hayır bekleme.” “Ne fark eder ki? Gündüzün hayrında yitirdiklerimizi, gecenin şerrinde aramadık mı hep?” “Gündüzlerin anlatmak istediklerini geceleri anlarız. Sabaha kulak versen, gecelerden medet ummazsın.”
Amerikan Mühendisleri Odası'nda gerçekleştirdiği sunumun hüsranla sonuçlanmasının üzerine aklındaki yeni fikirlerle hayata tutunmaya çalışan Tesla'nın yolu bu kez de Westinghouse Electric Company'nin sahibi George Westinghouse ile kesişir. Aslında birkaç gün önce yaptığı sunumda Westinghouse da vardır ve diğerlerinin aksine
Sayfa 38-39 | Destek YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kalbimi parçaladım ikiye Öylesine sert vurdum ki. Ne fark eder? Çünkü biliyorum ki Kayaların arasından, Issız pınarların içinden Fırlar aşk ve bulur yolunu. -W. B. Yeats
Sayfa 274Kitabı okudu
Bu iki hırslı ruh, birbirinin kötülüğünü istedikçe, birbirinden garezle nefret ettikçe kızlar daha da riyakarlaşarak aslında birbirlerini düşünüyormuş gibi davranıyorlardı. Helena ziyafet sofralarında, sesi titreyerek, kız kardeşinin buruşuk ihtiyarların bakımıyla hayatın zevklerini ve gençliğini anlamsızca ziyan ettiğinden yakınıyordu, ki yaşamın bu insanları artık ölüme mahkum ettiği belliydi. Sophia ise akşam duasını her gün, dindar ve yardımsever bir yola girmek gibi daha yüce amaçları, geçici ve yüzeysel zevkler uğruna kaçıracak kadar budalalık içinde olan zavallı günahkarlar için özel bir dilekle bitiriyordu. Fakat her ikisi de, ne aracılarla ne de laf taşıyıcılarla diğerini girdiği yoldan çevirmenin imkanı olmadığını fark ettiklerinde, ilgisiz görünerek rakibini yere çalacak hamleyi hazırlayan iki güreşçi gibi tekrar birbirlerine yaklaşmaya başladılar. Giderek daha sık birbirlerini ziyaret eder oldular, aslında ikisi de kardeşine zarar verebilmek için ruhunu satmaya hazırken büyük bir ikiyüzlülükle, diğeri için şefkat ve kaygı duyuyormuş gibi davranıyordu.
"Değil baban, herhangi biri sana istediği kadar sarılsın,seni sevdiğini söylesin,senin iyiliğini sorgulasın, saçlarını öpsün, ne fark eder ki?Sana bakarken gözleri merhametle,sevgiyle,mutlulukla,endişeyle parıldamıyorsa ne fark eder?"
Sayfa 265Kitabı okudu
"Tüm yazdıklarımız bizim olsa da ne fark eder ki. Üzerindeki kan, hikâyelerini her gün kayıtsızca izlediğimiz o bahtsızların... Bunu böylece bilin..."
Müziği renklerini görmek
"Şimdi bu kulağa garip gelebilir ama Beethoven ve Mozart gibi adamlar benim uykumu getiriyor." Az sonra ona söylemek istediğim şeyi anlayacak mi merak ediyordum. Benim bir tür kaçık olduğumu düşünmesini iste miyordum. Ama ne fark eder! "Garip değil," diye yazdım. Sonra devam ettim, "Müziği duyduğumda renklerini görüyorum." One öyle hızlı eğildi ki neredeyse düşecekti. "Hadi canim! Sen de mi? Bunu aileme anlatmaya calistım ama alamadılar." Yok artik. Simdiye dek bunu gerçekten anlayan biriyle ta nışmamıştım! Ve şimdi kampta hem rehberim hem de bir arkadaşım aynı şeyi yapabiliyordu! Bu yüzden riski göze alıp anlatmaya devam ettim. "Caz bana kahverengi ve güneş yanığı gibi görünüyor, ıslak toprak gibi kokuyor," diye yazdim dikkatle. Evet, şimdi deli olduğumu düşünecekti Onun yerine bağırdı,” Beethoven da mavi”
Sayfa 204Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.