Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kazan Töreni
—    Maksat yemek değil, muhabbet... —    Elbetteee... Ciğerden almıyorsunuz... —    Bendeniz dolmaya bayılırım da... Güzel de yapmışlar. —    Burası ne fabrikası beyefendi? — Vallahi iyice bilemiyorum ama, galiba... makinelere filân bakılırsa, bir makine fabrikası olacak. —    Maşallah çok büyük bir fabrika... —    Efendim, ne de olsa medeniyet ilerliyor tabii... Tavsiye ederim, uskumru dolmaları pek güzel...
TEKİN YAYINEVİKitabı okuyor
Neyin kopyası?
"Neyin kopyası?" kelimeleri boğazımda düğümleniyor. Bunun yerine, “Ne güzel!" deyiveriyorum.
Sayfa 180
Reklam
Henüz yolun çok başındayım. "Bir yetimi himayesi altına alan ile ben cennette şöyle olacağız." diyerek iki parmağını bitiştirdiği müjdesi var. Savaş dönüşü babasını kaybeden çocuk "Babam ne- rede?" diye sorduğunda "İster misin senin baban ben, Aişe de annen olsun." deyişi var. Üç sahabenin o çocuğu aynı anda himayesine almak istemesi var. Güzel kokunun etkilemediği bir insanoğlu hiç var oldu mu? Peki çocuklar da merhametimizi özgür bırakamayacaksa o cam şişeyi kim kıracak?
Ama düşünüyorum da, sağa ya da sola sapmamak ne kadar imkânsız olmalıydı onlar için. O bütünüyle ataerkil olan bir toplumun ortasında ve bütün o eleştiriler karşısında, inandıkları o şeye korkmadan sıkı sıkı sarılmak kim bilir nasıl bir deha ve nasıl bir tutarlılık gerektiriyordu? Bunu bir tek Jane Austen ve Emily Brontë başarabilmişti. Bu, onların göğsüne takılması gereken bir başka, belki de en güzel madalyaydı. Onlar, erkeklerin yazdığı gibi değil, kadınların yazdığı gibi yazmışlar ve o dönemlerde roman yazan binlerce kadının arasında, her daim —şunu yaz, bunu düşün diye— öğretmenlik taslayan o sesin ikazlarına bir tek onlar hiç kulak asmamışlardı.
Çeşitli maddelerden yapılmış olan akşam yemeklerinin ne kadar kolaylıkla hazmedildiğini gösterebiliriz. Ne kadar güzel pişirilmiş olursa olsun tek yemek kolaylıkla hazmedilmez. Çeşitli yemek kolaylıkla hazmedilir.
Eğer insan güzel sevmeyi öğrenebilirse uğruna yaşadığı şeyi gözüyle görmese de olur, eğer insan güzel yürümeyi becerebilirse gideceği yere varmasa da olur ve eğer insan beklemeyi sevebilirse o gemi limana hiç yanaşmasa da olur...
Reklam
“Bazen düşünüyorum da, hiç kimseyi rahatsız etmeden yaşayıp gitmek ne kadar güzel olurdu. Bu yapılabilir mi sence?”
Tren Sesi
Garibim; Ne bir güzel var avutacak gönlümü, Bu şehirde, Ne de bir tanıdık çehre; Bir tren sesi duymaya göreyim, İki gözüm, İki çeşme.
Sayfa 70 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Sabır :)
Sabret Fesleğenim, ne kadar çalsalar da tartından, sabret Sabret ki Yarınlar değil sadece, akıbetimiz güzel olsun Bu dünya onlara kalsın, ahiretimiz bizim olsun
"Dünya üzerinde geçer akça evrensel yar­dımseverlik olacak; ne harcamakla bitirebilirsi­niz onu ne de oturup biriktirebilirsiniz." Bu ha­beri duyan bankacılarla borsa simsarlarının ren­gi uçtu ve kalabalığın arasında iyice çalışıp cebi­ni bir güzel dolduran bir yankesici yere düşüp bayıldı.
Reklam
Eyvallah ne güzel bir sözdür, Bazen kabulleniş, Bazen boş veriş, Bazen yol veriş, Ama sonunda hep bir rahata eriş...
Neler yiyebileceğiniz sizi hayrete düşürür.Bakkalarda satılan sosislerin insan etinden yapıldığına dair söylentiler var.Artık bankalara gitmiyorum.Ne anlamı var ki?Güzel kürk paltoların ve mücevherlerin çok ucuza satıldığını ve depoların süprüntülerinden ve talaştan yapılan küspenin fahiş fiyatlara satıldığını görüyorum.
12022024
"Ama sevinç ve mutluluk insanı ne kadar da güzel kılıyor! Kalp aşkla nasıl da kaynıyor! İnsan bütün kalbini bir başka kalbe akıtmak istiyor, her şey neşeli olsun her şey gülsün istiyor. Ve bu sevinç ne kadar bulaşıcı! Dün sözlerinde öyle hoşluk, kalbinde bana karşı öyle iyilik vardı ki... Beni öyle kolluyor, bana öyle sokuluyordu, kalbime öyle bir yakınlık gösteriyor, öyle bir cesaretlendiriyordu ki... Ah, mutluluktan ne cilveler yapıyor insan!
- Bildiğimiz taş mı bunlar? … - Evet anne, en sevdiği taşını verdi bana. Ne kadar güzel değil mi? - Kızım sen tek taşı yanlış anlamışsın. - Öff anne! Ben mücevherden bahsetmiyorum ki pırlanta benim umurumda değil!..
Sayfa 41 - ŞULE YAYINLARI
Çok gençsin Martin, çok toysun be oğlum. Madem ki yükseklere kanat çırpacaksın ve madem ki kanatların en iyi malzemeden dokunmuş, üstüne en güzel renkler serpilmiş, sakın ateşe fazla yaklaştırıp kavurayım deme onları. Tabii ya, çoktan kavurmuşsun bile. O 'Aşk Döngüsü' nün çıkması için bir eksik eteğin yüceltilmesi lazım, değil mi? Ne yazık, ne yazık.
Sayfa 332 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.