Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bilmek ile yaratmak arasında zaruri bir ilişki var. Bilmeyen bir varlık yaratamaz. Yaratıcıysa zaruri olarak aynı zamanda bilen de olmalıdır. Neyi bilecek? Bizim zaman sağlığımız içinde geçmiş şimdi gelecek diye ifade ettiğimiz her ne varsa, bilme konusunu teşkil eden ne varsa hepsini Cenabı Hak bilir. "Olanları bilir, olmayanları bilmez" gibi saçma tasniflere Kur'an ve Sünnet zemininde baktığımızda bir yer bulmak mümkün değildir.
Yazın lütfen. Gerçekten, lütfen, bizim için de yazın. Sizinkiler gibi yumuşak, saf şiirler okumayı çok isteriz. Ben çok anlamıyorum ama Mozart'ın müziği gibi, coşkulu, zarafet saçan bir sanat arıyoruz. Garip bir şekilde abartılı hareketler ve ciddiyete bürünmüş şeyler artık pek eski, basit ve bariz. Yangın kalıntılarının bir köşesindeki ufacık yeşil otlar üzerinde güzel şiirler okuyan ozanlar yok mudur? Gerçeklerden kaçalım diye değil. Acılar zaten apaçık ortada. Bizler ne olursa olsun, kaygı duymadan yaşamaya niyetliyiz. Kaçmıyoruz. Yaşamı beklemeye alıyoruz. Bu kaygısızlık. Bizim duygularımıza tam olarak uyan ve hızla akan berrak suyun dokunuşuna sahip sanatın sadece artık asıl gerçek olduğunu hissediyoruz. Bir hayata ya da bir isme ihtiyacı olmayan kimseleriz. Öyle olmasaydık, bu zorluğun üstesinden asla gelemezdik bence. Havada uçan kuşlara bakın. İdeolojiler, felsefeler, yani "-izm"ler mühim değil. Böyle şeylerle üzerini kapatmak işe yaramaz. Sadece bir dokunuşla, o insanın saflık derecesi anlaşılır. Sorun dokunmaktır. Ritimdir. Etrafa zarafet saçmayan şeylerin hepsi taklittir." Saçma teorimi, elimden geldiğince açıklamaya çalıştım.
Reklam
Bugün ya da yarın, bakarsın güneş ışıl ışıl parıldıyordur, hava öylesine açık ve mavidir ki... Çıkar gelir ölüm. Ne saçma!
“Saçmalık,” diye fısıldadı. “Her şey saçma ve aptalca, son­ ra yine saçma, yine aptalca. Burada hepimiz deliyiz, biliyorsun değil mi? Ve bu bizde aile geleneği, benim kanımda var. İşte Zaman nihayet beni buldu ve ben-” Sesi çatladı. Gözleri alev alev yanıyordu. “Hiçbir fikrim yok, Majesteleri. Bir kuzgun ne­ den yazı masasına benzer, hiç hatırlamıyorum.”
"Aklı Başında Genç"
"Aklı başında genç, arkadaşlarının düştüğü komik durumla­ra düşmez ve onların çalışmayla ilgili yerici, saçma muhab­betlerine izin vermez. Çünkü birçoğunun kendi hayatını bile şekillendiremediğini ve tıpkı cansız bir oyuncak gibi girdabın içinde olduklarını bilir. Onlarla konuşurken ruh sağlığı doktorunun aklı yerinde olmayan hastasını dinle­diği zaman söylenene çok fazla inanmaması gibi dinleme­lidir. •Ne yani bana karşı ön yargıları olacak diye, onların sevgisini ve hayranlığını kazanacağım diye verimli çalışma mutluluğuna, sağlığıma, özgürlüğüme mi değişeceğim on­ları!•Mutluluklarının yorgunluktan, kuru gürültüden iba­ret olduğunu biliyorken onların saçmalıklarına mı katıla­yım? Konuşmaların kendilerini haklı çıkarmaya varacağını bildiğim için onların muhabbetlerine asla girmem, boyun eğmem. •Yalnızlığı bin kere tercih ederim.Yığınlardan ka­çıp sakin, temiz, nezih bir ortam oluşturmayı tercih ede­rim.• Hatta bana bir şeyler katacak öğretmenlere yaptığım çalışmaları göstermekte, hedeflerimden bahsetmekte, akıl hocası olmalarını sağlamakta fayda var. Barda, kafede takıl­mak yerine müzelerle, gezintilerle veya faydası olacak bir­kaç gerçek arkadaş sohbetleriyle ilgilenmek gerek."
Sayfa 58 - Ediz Yay. , Jules PayotKitabı okuyor
Renklerden Moru alıntılar
(1) Güldü. Sen kendini ne sanıyorsun, dedi. Kimseyi lanetleyemezsin. Baksana şu haline. Siyahsın, fakirsin, çirkinsin, kadınsın. Kahrolası dedi sen bir hiçsin. (...) Bir ses, dinleyen her şeye dedi ki, fakirim, siyahım, çirkin olabilirim, yemekte pişiremem belki. Ama buradayım. (2) Çok mutluyum. Aşkı buldum, işim var, param var, arkadaşlarım ve
Sayfa 1 - Doğan Kitap - Renklerden Moru
Reklam
"İnsan gençliğini aşka vermezse, gençlik neye yarar?" dedi. Saçma sözler ettim, ne inandığım ne inanmadığım sözler; tatmadığı bir duygu hakkında akıl yürütmeye kalksan zavallı bir adamın acınası çabası. "Ama sonunda kaybeden siz olmuşsunuz." "Kayıp mı? Kaç kişi böylesine sevebilmiştir dünyada?" "Ama kucağında bir kucak korla kalan siz olmuşsunuz." "iyi ya, boş değildi kucağım." "Ama yandınız, kül oldunuz. "Ama vardım, kül bunun kanıtı."
Sevgi hareket ister. Kanıt ister. Kendine tutunacak bir dal ister. Seviyorsan, sevdiğinde seni sevsin istersin. Bırakalım şimdi saçma aşk masallarını. Karşılık görmeden kimse kimseyi sonsuza kadar sevmez. Bir çiçek büyüyecek ise sulanmalı. Yoksa ne kadar direnirse dirensin, solar. Ölür. Bir bebek serpilecekse beslenmeli. Yoksa hayata tutunamaz. Ölür. Beslenmeyen her can, her duygu ölür. Tutunacak dal vermezsen en büyük aşk bile direnemez. Yok olur...
Öte yandan gülünç olanın bir türü de, akıldışı olandır: saçmadır —ama bu, toptan anlamsız anlamında saçma değildir. Aklın sınırlarının hemen dışında durur, ona direnir; ama 'saçma' olduğu anlaşılabilecek kadar anlamlıdır.
Sayfa 8 - Mitos Boyut ~ Pdf ~ Akıl, Ölüm ve Gülünç - Oruç AruobaKitabı okudu
Reklam
Doğruysa bu yargı bu sonuç bu çıkarsama neden peki her şeyi bulandırıyor ertelenen bir konferans geç kalkan bir otobüs? Milli şefin treni niçin beyaz? Ruslar neden yürüyorlar Berlin'e? Ne saçma! Ne budalaca! Dört İncil'den Yuhanna'yı tercih edişim niye?
Sayfa 234 - Tam İstiklal YayıncılıkKitabı okudu
“Halbuki ben, ne kadar saçma olursa olsun, yan yana bulunduğumuz zamanın durup kalmasını, asla bitmemesini temenni ediyordum.”
Sayfa 136Kitabı okudu
... "Her birimiz ne kadar saçma ve tuhaf olsa da davranışlarımızı mantığa bürümek isteriz. Herkes haklı olduğu düşünülsün ister. Zihinsel problemleri olanlar bile."
Sayfa 358Kitabı okudu
Yastıkta senin başının izi yok. Yorgana henüz elin değmemiş. Belki saçma düşünüyorum. Belki makul. Ne olursa olsun her şeyim seninle dolu Mediha.
Aşk filan bunlar saçma, doğrusu bu ki, ben onun zevkine hizmet ediyorum. Müdür bana kıymet verir, kendi işinin çıkarı için! Bankadaki arkadaşların çoğu beni sever gibi görünürler, hiçbiri beni çekemezler. Beni yerimden atmak, arkamdan gülmek için yanlış bir işimi arar dururlar. Küçük memur arkadaşların beni sevmeleri onlara yardım edeyim diyedir. Faika da beni severmiş! Boş laf. Ne onlar beni sever, ne ben onları. Ben Cavide'yi sevdim mi? Turan'ı seviyor muyum? İnsan, sevmenin ne demek olduğunu unutuyor da beni seviyorlar diye kendini avutuyor! Ben yalnız Fahriyi severim, o da beni sever. Severim. Niçin? Bunun niçini yok. O da beni sever, onun sevgisinin de niçini yoktur. İşte sevgi bu. Kalanı yalan. Kalanını biz uydururuz.
Sayfa 121Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.