Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Haydi, ne duruyorsunuz! Gülün, sevinin, hayat kadar tatlı şey var mı ?
Sayfa 70 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Kendini en yalın sadelikle doğaya bırakmak en akıllıca bırakmaktır. İyi yapılı bir kafanın dinlenmesi için bilgisizlik ve ilgisizlik ne tatlı, ne yumuşak, hem de sağlık için ne yararlı bir yastık!
Reklam
KULAK GEDİĞİ
Sonra kulak gediğini, oradan bu tuzağınızı bozacak bir şe- yin girmemesi için gözetleyin ve oradan ancak batılın girmesi için çabalayın. Zira batıl nefse kolay, hoş ve tatlı gelir. En tatlı kelimeleri ve zekiler için en büyüleyici sözleri seçin ve onları ne- fislerin hoşuna gidecek şeylerle katıştırıp sunun. Önce bu tür sözlerden muhatabınıza bir şeyler atın. Kulak verirse benzerlerini ekleyin. Onun hoşlandığını gördükçe bu dü- şünceleri teker teker söyleyip empoze edin. Sakın bu gedikten Allah kelamından, Rasûlullah'ın veya uyarıcıların sözlerinden bir şeyler girmesine izin vermeyin. Engel olamazsanız ve bu tür şeyler girerse onu anlamasına, tefekkür etmesine, nasihat alıp yanlışını düzeltmesine engel olun. Bunun için ya ona zıt düşün- celer empoze edin, ya da onları gözünde büyültün, bunları in- sanların anlayamayacaklarını idrak edemeyeceklerini, bunun ağır bir yük olup insanın tek başına taşıyamayacağını vs. söyle- yin. Ya da bunların değerini onun nezdinde küçültün, şöyle de- yin: "İnsanlar nezdinde daha yüce, daha değerli ve daha ender bulunan şeyle (akli, felsefi şeylerle) iştigal etmek daha iyidir. Boş şeylerin taliplisi çoktur. Hak ise gariptir, yalnızdır. Onu söyleyen kendisini tehlikeye atmış olur. O yüzden kişinin kendi- ni tehlikeye atmayıp insanlar arasında en revaç görecek şeyler- le iştigali daha iyidir." Böylece batılı onlara türlü türlü biçimler- de ve nefislerine kolay gelecek şekilde sunun. Hakkı da önüne, ondan nefret edeceği ve ağırına gidecek biçimde koyun.
Narkissos’un kendi güzelliğini her gün bir gölün sularında seyretmeye giden bu yakışıklı delikanlının efsanesini biliyordu Simyacı. Bu delikanlı kendi görüntüsüne öylesine vurgunmuş ki, günün birinde göle düşüp boğulmuş. Onun göle düşüp boğulduğu yerde de bir çiçek açmış, bu çiçeğe nergis adı verilmiş. Ama kendi yazdığı öyküyü böyle bitirmiyordu Oscar Wilde. Tatlı su gölünün kıyısına gelen orman tanrıçaları Oreas’ların onu bir acı gözyaşı kavanozuna dönüşmüş olarak bulduklarını yazıyordu Oscar Wilde. Neden ağlıyorsun? diye sormuş Oreas’lar. Narkissos için ağlıyorum, diye yanıtlamış göl. Ne var bunda şaşılacak, demiş bunun üzerine orman tanrıçaları. Bizler ormanlarda boşu boşuna onun peşinde dolaşır dururduk, ama onun güzelliğini yalnızca sen görebilirdin yakından. Narkissos yakışıklı bir genç miydi? diye sormuş göl. Bunu senden daha iyi kim bilebilir ki? diye karşılık verdi iyice şaşıran Oreas’lar. Her gün senin kıyılarına gelp sularına bakıyordu! Göl bir süre sessiz kalmış. Sonra şöyle konuşmuş: Narkissos için ağlıyorum, ama onun yakışıklı olduğunu hiç fark etmemiştim ben. Narkissos için ağlıyorum, çünkü sularıma eğildiği zaman, gözlerinin derinliklerinde kendi güzelliğimin yansımasını görebiliyordum. İşte çok güzel bir hikaye, dedi simyacı.
Efendi, emin olun, gördüğünüz her sima, göstermek istediği aydınlık bir vicdanın hakiki yansıması değildir. İyilikseverlik belirtileriyle parıltılı bulduğunuz çehrelerden çoğunu, bir anlık o doğal ikiyüzlülük örtüsünden sıyrılmış görseniz dehşetinizden Hakk' a sığınırsınız. Tatlı görünen ne kadar tebessümler vardır ki her biri gizli bir nefretin, alçak bir emelin aldatıcı yaldızı hükmündedir.
"Nekahet ne tatlı şey. İnsan, yeniden dünyaya gelmiş gibi oluyor; en ehemmiyetsiz yerlere - renkli oyuncaklara bakan küçük çocuk gibi- sevinçle, saadetle bakıyor."
Sayfa 455 - İnkilâpKitabı okuyor
Reklam
Ne zaman kar yağsa içimi tatlı bir heyecan kaplar, çocukluğuma geri döndüğümü hissederim.
Sayfa 61
Daha önce hiç bu yönden bakmamıştım
"Halkın karnı ne kadar toksa eli içkiye o kadar az uzanır. Bu nedenle tatlı her zaman acının düşmanı olmuştur. Sarhoşlar tatlı hiçbir şeyi sevmez ve tatlıları seven de alkolden hoşlanmaz."
Sayfa 71 - İş BankasıKitabı okudu
Çölde ne kokulu gül, ne tatlı elma, ne salatalık ne de patates yetişir. Sadece yabani otlar, kaktüsler ve dikenler vardır. Halk kitlelerinin zihinleri için de aynı şey geçerli. Halk kendi çevresinde ne görüyor? Onlara nasıl davranılıyor? Kim, nasıl makul ve ahlaki bir eğitim verebilir halka?
Reklam
ümit ve teselli ne tatlı ve ne büyük kuvvet Suat! yeniden hayata kavuşmuş gibiyim, içimde bir sevinç var, yaşamak istiyorum.
Rahmet.. Âlem, bu temel üzerinde... Eğer toprağa, tohuma, hattâ kire, lekeye merhamet olmasaydı, su olur muydu? Rengi merhamet, sesi merhamet, pırıltılı, şırıltılı su... (Sesi coşar) Ne duruyorsunuz? Sökün sahte su borularını, ev ev merhamet şebekesini kurun! Tepelerinizdeki çatıları da yıkın, göklerle temasa geçin!.. O zaman göreceksiniz ki, acı su borularından kendi kendisine tatlı su akacak ve başlar üstünde güneşe yol veren kubbeler yükselecek...
Büyük Doğu
İtiraf etmeliyim ki ben kendime de biraz şeref payı çıkarıyorum; alkışlar beni etkiliyor. Bence güzel sanatlarda eserleri ahmakların önünde icra etmekten, yapılan besteler hakkında bir gerizekâlının söylediklerine tahammül etmekten daha büyük bir işkence olamaz. Oysa sanatın inceliklerini anlayan, bir eserdeki güzelliklere kucak açan, çalışmanızı gönül okşayıcı övgülerle ödüllendiren kişilerle çalışmak ne büyük zevktir, bilmem söylememe gerek var mı? Evet, yaptığımız şeyler için verilebilecek en tatlı ödül bunlara kıymet verildiğini görmek, sizi onurlandıran alkışları duymaktır. Bence emeklerimizin karşılığı bundan daha iyi verilemez. Aydın insanların övgüleri zevklerin en tatlısıdır.
Sayfa 2 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Vergiler," dedi kadın. "Ne zaman işler düzelmeye başlasa yeni vergi koyuyorlar. Sen şanslısın Mack. Hiçbir şeyin yok ve para kazanmıyorsun. İnsanların derisi için de vergi kesmeye başlayacakları güne kadar güvendesin."
Sayfa 86
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.